English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Ş ] / Şâd

Şâd traducir español

60 traducción paralela
Annem, ruhu şâd olsun fırına gitmemi ve tüm gece orada bekleyerek ekmek almamı istedi. Böylece ertesi gün yiyecek bir şeyimiz olabilecekti.
( traductor ) Mi madre, Que su alma descanse en paz, me pidió que fuera a la panadería y permanecer allí toda la noche para conseguir una barra de pan por lo que habría algo de comer en su casa al día siguiente.
Benim ve babanın Ruhu şâd olsun ilk evlendiğimiz zamanlardaki hizmetçimizi görmeliydin!
Cuando tu padre y yo... que dios lo tenga en su gloria... eramos recien casados...
Bir evladım olsun istedim hem aklı selim olsun, hem de mangal yürekli olsun ki.. ... ruhumu binlerce kez onurlandırarak şâd edebilsin.
Con alegría tuve un hijo, tan justo, tan lúcido, y valiente, que obtuve mil placeres con su presencia.
Zavallı Tukhachevsky, ruhu şâd olsun, hakettiğini buldu.
El pobre Toukhatchewsky, descanse en paz, tuvo lo que merecía.
Ruhu şâd olsun.
Que este siempre en la gloria.
Sigortanın ödediği paranın bir kısmını Alex'e yardım için kullandım. Ruhları şâd olsun.
Usé algo del dinero del seguro para ayudar a Alex.
Bunlar Zoya'nın dedesi ve büyükannesi... Ruhları şâd olsun.
Dios bendiga su alma...
Bir kaçının ayağını sıcak tutsa, benim şehitlerimin de ruhu şâd olur.
Siempre y cuando sus pies están calientes... Alá dará descanso a las almas de mis mártires.
Annenle değil, ruhu şâd olsun.
No tu madre, que en paz descanse.
Ruhları şâd olsun.
Que dios bendiga sus corazones.
Sâdık bir hizmetkârınız olarak kardeşim sizin için kendini feda etti.
Se ha sacrificado por ti.
Sana sâdık kaldım!
¡ Como una monja he vivido!
Himmler, ölene dek sâdık kalınacak, bağlılık yeminini dayatıyordu.
( narrador ) propio Himmler se cobra el juramento de obediencia hasta la muerte.
Hitler çok mutsuzdu. Çünkü Himmler'i, en sâdık askeri olarak görürdü. En güvenilir olanı.
Y Hitler estaba muy molesto porque él llevó a cabo Himmler para su más fiel paladín y el más fiable, y ahora veía que también había tratado de traicionarlo.
Bana sâdık olanlar benim yüzümden pisi pisine can verdi.
es que vi morir a mis leales compañeros.
Ancak sâdık olma cesaretine sahip değildiniz.
Pero no teníais valor para ser leal.
Size sâdık kalanlar sonuna kadar size bağlılar.
Los leales a su Majestad han sido colgados hasta la pudrición.
Ama, Ekselansları hiç olmazsa imparatorluğa sâdık kaldım. Çok... çok... çok uzun yıllardır.
Solamente he sido leal al imperio por... por... por muchos, muchos años.
Ama sana ve SD-6'ya sâdık olmasaydım Arvin, dönmezdim.
Pero, si no he sido leal contigo, Arvin... Sí lo he sido con el SD-6. Sino no habría vuelto
Buna bile sâdık kalamadın.
Ni siquiera pudiste ser fiel a eso.
Allah biliyor, Hector'a katılmadığım zamanlar olmuştur ama en azından o kendisine sâdık.
Dios sabe que a veces desdeño a Héctor, pero al menos él es fiel a sí mismo.
Ama o sâdık kalmadı.
, pero él no lo cumple.
Nanouk ortağım ve en sâdık arkadaşımdır.
Nanouk es mi compañero.
Başlangıçtaki anlaşmaya sâdık kalacağım.
Mantendré tu trato original.
Ve bu anlaşmaya sâdık kalabilmek için her şeyi yapacağız.
Y haremos todo lo posible para cumplir con ese trato.
- İlk kurala sâdık kalınacak.
- Escapar es la primera regla.
Sen sâdık bir kocasın.
Eres un esposo ejemplar.
Sâdık bendeniz, hayatını kendi arzusuyla verirdi.
Su siervo daría su vida voluntariamente.
Kulunuz, Majestelerine hep sâdıktır.
Su sirviente es leal a Su Majestad.
Anlaşmaya sâdık kalmaya çalışmam, onun için fark yaratmayacak.
No le importará que yo haya tratado de mantener mi parte del acuerdo.
Sâdık tebam ne güne duruyor?
Para eso tengo súbditos leales.
Konu ilişkilere gelirse, sen Fabius'a sâdıksın.
Hablo fuera de lugar. Eres leal a Fabio.
Sâdık Almanlar olarak dünyayı lahana salamurasına çevirmek için bana destek oldunuz.
Con lealtad, me han seguido y convertido el mundo en una sopa homogénea.
Senin de orada olacağını biliyorum, randevularına hep sâdık kaldın çünkü.
Y sé que estarás ahí. Nunca pierdes una cita.
Hep ona sâdıktım.
Siempre le fui fiel.
"Doğu cephesinin bekçisi..." "... ve siz Majestelerinin konseyindeki sâdık bir üye olarak... " "...
Como comandante de la frontera este y miembro real del consejo de su majestad, le ruego, su Majestad, que considere negociar con estos peregrinos.
Bizim işimizde önemli olan budur. Ben her zaman sâdık ve kalıpların dışında düşünen biriyimdir.
Lo mejor para la organización es... que siempre soy leal y pienso fuera de la caja.
Sherlock Holmes. Ve onun sâdık köpeği.
Sherlock Holmes y su leal perro.
Çeneni kapat ve plana sâdık kal!
¡ Agarra tu verga y sigue el plan!
Plana sâdık kalmadı!
Ella no lo hizo de acuerdo al plan.
Ruhun şâd olsun.
Que en la muerte encuentres la paz que tanto buscaste en vida.
Cümle âlem etraftayken hikayeye sâdık kalabilmen ne büyük şans.
Buena suerte con esa historia, cuando todos saben que estás involucrado en esto.
Amerika'ya sâdığım.
Shh! Creo en América.
Sâdık kalmanız gereken kesin kurallar var.
Deben seguir ciertas reglas.
Emrime âmâde tam tamına onbir sâdık işçim vardı.
Yo tenía 11 personas leales malditos todos los que trabajan para mí.
Benim o sâdık yarenlerime söyle, bu işi ben hâlledeceğim!
Le dices a mi puta leal banda de felices hombres, ¡ Yo me encargaré de esto!
Tony sana sâdıktı.
El fue leal.
Güçlü ve hızlıydık. Isırığımızdaki zehir, bir vampiri öldürebilecek derecede güçlüydü. Fakat işin kötü tarafı, hepimiz Klaus'a sâdıktık.
Éramos más fuertes, más rápidos y la toxina de nuestras mordidas aún puede matar a un vampiro pero el lado negativo, éramos leales a él, sobrenaturalmente leales.
Sonuna kadar sâdık.
La verdad hasta el final.
İşte bu kız bu kadar sâdık.
Así de leal es esta chica.
Dünyadaki en sevgi dolu, sâdık ve içten babaya.
El padre más cariñoso, leal, y sincero del mundo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]