Sadece beni traducir español
7,285 traducción paralela
Sadece beni Koşun İtfaiyeciler'e davet edip etmediğini merak etmiş.
Él simplemente se preguntó si él le pidió me al baile de los bomberos.
O sadece beni korumaya çalışıyordu.
Solo intentaba protegerme.
Sadece beni.
Sólo a mí.
Sadece... sadece beni böyle siklememezlik yapma.
Solo... no me apartes así.
Belki de Travers sadece beni ofisinden çıkarmaya çalışıyordu.
Tal vez Travers solo estaba intentando sacarme de su oficina.
Sadece beni öldürebilecek hayvanları.
Solo bestias que pueden matarme.
Sen sadece beni aç bırakmayan, bana kıyafetler alan karanlıktan korktuğum için geceleri ben uyuyana kadar yanımda kalan ödevlerime yardım eden araba sürmeyi ve tıraş olmayı öğreten, üniversiteye gönderen adamsın.
Tu solo eres... Quien se sentó alado de mi cama esa noche hasta quedarme dormido porque le tenia miedo a la oscuridad... me ayudo con mi tarea... Me enseño como manejar y rasurarme...
Sadece beni buradan çıkar!
¡ Sólo sáqueme de aquí!
Sadece beni bekle. Ama Michael...
Pero... ¡ ¿ Michael?
Sadece beni bulmak yardımcı Fae kan Çeşidi sahibi.
Solo ayúdame a localizar a la dueña del cuerpo del tipo de sangre fae.
Sadece beni dinle.
Tan solo escúchame.
♪ Acelen olduğunda sadece beni ye
♪ Sólo yo comer cuando estás en la carrera
Fakat bu çocukları arkamda bırakırsam, tek tek hepsini öldürecek, sadece beni cezalandırmak için.
Pero si los dejo aquí, él los matara uno por uno, solo para castigarme.
Yayu, Sadece beni dinle, tamam mı?
Yayu, escúchame, ¿ sí?
Sadece beni takip edin, iyi olcaksınız.
Sólo sígueme y te irá bien.
Tamam, sadece beni dinle.
Bien, solo escúchame.
Billy Lina'yla sadece beni sinir etmek için çıkıyor.
Billy solamente está saliendo con Lina para cabrearme. Le dije eso y para ser honestos, no fue muy bien. ¡ Sí!
Sadece beni yenmeyi düşünüyor.
Solo le importa derrotarme.
Senin görevin beni birisine götürmek sadece bunu yapalım olur mu?
Tu tarea es llevarme hasta alguien, así que solo hagamos eso, ¿ sí?
Beni o yüzden yakaladılar sadece.
Por eso me pillaron.
Herkes beni sadece John diye çağırır..
Todo el mundo me llama John.
Sadece izle ve beni ara.
Mira, sólo échale un ojo.
Sadece sen değil, beraberinde beni, Julie'yi ve Charlie'yi de götürmüş olacaksın.
Y no solamente tú sino yo y también Julie y Charlie. Nos matarás.
Lütfen sadece söylediklerini yap, yoksa beni öldürecekler.
Por favor, haz lo que te pidan o me matarán.
Lütfen, sadece söylediklerini yap, yoksa beni öldürecekler.
Por favor, haz lo que te pidan o me matarán.
Beni sadece 3 saniye geçtin.
Y eso significa que me golpearon por tres segundos.
Sadece bu büyük ulusu yükseltmiş bir babayı değil beni ve kardeşimi yetiştirmiş öz babamı da anıyorum.
No solo al padre que erigió esta gran nación, sino a mi padre, quien me crió a mí y a mi hermano.
Sadece... Alistair öldükten sonra günlüğüne yazdığı bir şeyi beni düşündürmeye başladı.
Es que... hay algo que he estado pensando sobre lo que escribió al final de su diario después de que Alistair muriera.
Haklıydın Gabe'in peşine düşmemem için beni durdururken ikimizi düşünmüyordum, sadece yaptığı her şey için onu öldürmeyi düşünüyordum.
Tenías razón... impidiéndome ir tras Gabe. No estaba pensando en nosotros, solo estaba... pensando en matarlo por todo lo que ha hecho.
O zaman onun peşine düş çünkü beni suçladığın şey sadece bir dedikodu bence kovulmak üzere olan bu adamın suçlamaları incir çekirdeğini bile doldurmaz.
Entonces ve tras él, porque todo lo que tienes sobre mí son rumores, y cabe acotar que esta es la acusación de un hombre que está por ser despedido, lo cual yo diría que debería ser tomado con un metro cúbico de sal.
Beklenmedik bir şekilde farklı sosyo-ekonomik gruplardan insanlarla çalışmak beni sadece o varlıklı doğan yeterince şanslı insanlarla değil, herkesle bağlı hissettirdi.
Inesperadamente, estuve trabajando con personas de diferentes orígenes socioeconómicos que me hicieron sentir conectada a todos, no solo aquellos afortunados que nacieron ricos.
Evet, sadece seni özel olarak arayıp beni $ 100K olarak saymanı söylemek istedim.
Sí, sólo quería llamar a usted personalmente y decirle que cuenta conmigo para $ 100K.
Sadece... Beni dinlediğiniz için teşekkürler.
Solo... gracias por dejarme compartir.
Asla Louis'in istifasını kabul etmemeliydim. çünkü o sadece para basma makinesi ve harika bir avukat değil, aynı zamanda beni kişisel olarak birden çok kez beladan kurtardı ve benim adımın yanında görmek isteyeceğim tek kişi dostum Louis Litt
Nunca debí aceptar la renuncia de Louis porque no solo es una máquina de hacer dinero y un tremendo abogado, él personalmente me ha sacado de más de un apuro, y no hay otro con el que preferiría tener ni nombre al lado
Sadece eve götür MK, sonra da beni asla görmezsin.
Llévame a mi casa, MK y después no tendrás que volver a verme jamás.
Oyunumu geliştirmeye zorladın beni. Sadece bu silahla da değil, aynı zamanda işe bakış açımla.
Tú me obligaste a subir mi nivel no sólo con esta pistola sino también con cómo pienso acerca de este trabajo.
Ama bu beni sadece kızdırdı.
Pero solo ha conseguido irritarme.
Grubu ben kurdum ve sadece arka arkaya sekiz provayı kaçırdım diye beni atıyorlar.
Yo fundé el grupo y ahora me quieren dar la patada solo porque no he ido a ocho ensayos seguidos.
- Hayır, sadece dinle beni, tamam mı?
- No, solo escúchame, ¿ vale?
Sadece başka kimsenin beni terk etmesini istemiyorum.
Pero... no quiero que nadie más me abandone.
Ekibimde sadece birkaç haftadır bulunduğunu biliyorum ama yaptığın her şey beni de ilgilendiriyor.
Sé que solo has estado en mi equipo por un par de semanas, pero todo lo que haces se refleja en mí.
Sadece atların yanında olmak istedim, Bu yüzden de ben.. çok küçük yaşta at sürmeye başladım ve sonra Ray beni yanına aldığında, çok küçüktüm.
Yo solo quería estar con los caballos, así que... así que... empecé a cabalgar, de muy joven y entonces
Beni aramak zorunda falan değilsin sadece seni sevdiğimi unutma.
Así que, ya sabes, no tienes que llamarme ni nada, solo, yo solo quería recordarte... que te quiero.
Sen sadece başını sallayıp beni bar taburesinde sakinleştirmeye çalışmıştın.
Sólo asientes con la cabeza e intentas reconfortarme en la barra del bar.
sadece bir sıcaklık arıyorum bence savcı beni benimseyebilir.
Busco a una fiscal caliente que me adopte.
patron beni Righetti ile yazmış evet, sadece bir kaç gün bekle, bunu biliyormuydun?
¿ El jefe me ha puesto a patrullar con Righetti? Sí, solo por unos días. Espera, ¿ lo sabías?
bu sadece bir polis işi ve sadece seninle benim aramda o yüzden kapa çeneni ve beni dinle
Si esto llega a oídos de la central, tu carrera acabará... en cuestión de segundos, ¡ así que escúchame!
- Şey, ben sadece yapabileceğini düşünmüştüm... - Beni manyak bir riske sokarak mı?
- Bueno, pensaba que podrías... - ¿ Y arriesgar que algún maníaco me saque?
Saçma bir yanlış anlaşılma yüzünden okuldan ayrılmaya zorladığımda kimsenin beni bulamayacağı bir yere sadece saklanmak istedim.
Cuando un ridículo malentendido me obligó a abandonar la universidad... sólo quería esconderme... donde nadie pudiera encontrarme.
Sana geri ödeyebilirim. Sadece büyük bahisli oyuna dahil et beni.
Puedo pagarle, sólo póngame en juegos de alto nivel.
Bir şeye ihtiyacınız olursa beni ara. Ama sadece çağrı at. Ben sana karımla yaşadığımız yerin oradaki bir telefon kulübesinden dönerim.
Llamadme si necesitáis algo, pero colgad después del primer ring, os llamaré desde la cabina de teléfono donde mi mujer y yo estamos viviendo.
sadece benim 48
sadece beni dinle 27
sadece beni yalnız bırak 17
beni 794
benito 18
benimle evlenir misin 227
beni affet 279
benim 5594
beni seviyor musun 329
beni ara 172
sadece beni dinle 27
sadece beni yalnız bırak 17
beni 794
benito 18
benimle evlenir misin 227
beni affet 279
benim 5594
beni seviyor musun 329
beni ara 172
beni görüyor musun 19
beni bırakma 249
benim için fark etmez 98
beni hatırladın mı 260
beni takip et 247
beni anlıyor musun 257
benimle 208
benimsin 41
benimle kal 183
benim de yok 54
beni bırakma 249
benim için fark etmez 98
beni hatırladın mı 260
beni takip et 247
beni anlıyor musun 257
benimle 208
benimsin 41
benimle kal 183
benim de yok 54