Aslında yok traducir francés
2,155 traducción paralela
Bir sene uzaklıktaki Icarus gezegeni var ya? Aslında yok.
La planète Icarus qu'il a découverte à une année d'ici... n'existe pas.
- Aslında yok.
- Pas vraiment.
Aslında yok bir şey....
En fait, on n'a rien...
Aslında, bu- - Sorun yok.
Tu sais, c'est... Ça me va très bien. Si tu le dis.
Hiç alakası yok. Hayır, aslında tam onikiden.
- Non, dans le mille.
Adamın aslında kim olduğu hakkında hiçbir fikriniz yok.
Personne n'a idée de qui il était en vrai.
Aslında davet etmediğim için kötü hissedeceğim hiç kimse yok. Hayır.
Non.
Yok aslında.
Pas vraiment.
Aslında nerede olduğun konusunda hiç bir fikri yok, değil mi?
Il n'a aucune idée d'où vous êtes, n'est-ce pas?
Aslında, yazı için sizden alıntıya ihtiyacımız yok Bay Ryerson.
On n'aura pas besoin de vos citations pour rédiger l'article, M. Ryerson.
Aslında, pek cennet de değil, yok.
Ce n'est pas exactement le Paradis, non.
Yok, aslında bunlar benim içindi.
Non. Elles sont pour moi.
Biliyor musun, aslında hiç... 100 Dolar, masraf yok.
Vous savez, pas besoin de... 100 $, sans les frais.
Aslında hiçbir yerde yetkiniz yok, özellikle de Kanada'da. Olayı doğru anlamıyorsun.
Vous n'en avez nulle part, surtout au Canada.
Benim belirli bir yöntemim yok aslında.
Je n'ai pas vraiment de démarche.
Yakında gideceksem buna bir yer bulmama gerek yok aslında.
Je n'ai pas besoin de lui trouver une place, si je déménage à nouveau. Ne faites pas la moue.
Belki yok ama Castle aslında Gerry Finnegan için silah ruhsat kayıtlarını araştırdığımızı ima etti.
Peut-être pas, mais Castle a suggéré de vérifier s'il y a des armes - au nom de Gerry Finnegan.
Var aslında, yok, var...
Si, ça me dérange.
Sadece bilmem gerek. Yok. Aslında önemli bir şey.
Eh bien, non, ça peut faire beaucoup.
Aslında.. önemi yok.
Bon. Ça ne fait rien.
Çok da şaşıracak bir şey yok, aslında.
Je ne suis pas étonné. C'était un coureur avant de te rencontrer.
- Aramızda olan bir şey yok. - Aslında bir keresinde...
- Il fut un temps où...
Aslında, aramızda bir kıvılcım yok değildi, sadece o...
Ce n'est pas comme s'il n'y avait rien. C'est juste qu'il...
Biliyor musun, aslında silaha gerek yok.
Pas besoin de mon arme.
Aslında bir şey bildiği yok.
Il connait pas.
Yok, aslında çalışıyor ama...
Non, il fonctionne. Je...
Beni geçen gördüğünde aslında erik yiyor oluşumun önemi de yok.
Aucune importance... qu'en fait, c'était une prune que je mangeais.
Fazla konuşacak bir şey yok aslında.
Il n'y a pas grand-chose à dire.
Şey, aslında benim utanacak ya da sıkılacak bir şeyim yok ama sanırım siz paspas altı ettiğiniz pis işlerden dolayı biraz sıkıntılısınız galiba, sayın Başkan?
- C'était... Vous me faites la leçon sur mes mauvaises habitudes, alors que vous avez votre propre collection, M. le Conseiller?
Aslında ürünlerin isimlerini yüksek sesle söylemenize gerek yok. Ne olduklarını biliyorum.
Vous n'êtes pas obligée de lire les articles à voix haute.
Aslında yanımda hiç nakit yok.
En fait, je n'ai pas d'argent.
Aslında kel bölge yok.
Pas vraiment dégarni.
Hayır, hayır gerek yok aslında.
Non, non, pas vraiment en fait.
- Hayır, aslında yok.
J'ai du travail.
Yok, yetim aslında benimkiler için.
L'orphelin est pour mes parents...
Aslında çekilmene de gerek yok. Dur!
- En fait tu n'as pas besoin de te retirer.
Aslında gerek yok.
Ça ne fait rien.
Ama aslında yeğeni yok.
Sauf qu'il n'a pas de neveu.
Dua edelim! Aslında bir üstada ihtiyacınız yok.
- Pourquoi un maître?
- Aslında bilgisayarım yok.
J'ai pas d'ordinateur.
Aslında zaman yok.
Je retire ce que j'ai dit.
Hayır... Aslında sana tavsiye edebileceğim bir şey yok.
En fait non, je n'ai pas de conseil à te donner.
Benden tavsiye istiyorsun. Erkelerle, evlilikle Allen hakkında ya da neden hiçbir şey yolunda gitmiyor diye... Tam bir ezik gibi hissediyorsun ve kendinden iğreniyorsun, tiksiniyorsun hayatın hiç anlamı yok, her şey bitti aslında ölüsün, vs... vs...
Tu veux un conseil sur les hommes, sur le mariage, sur Allen, et pourquoi rien ne marche, d'où te vient ce sentiment d'échec, ce dégoût, ce mépris de soi, et la vie ne rime à rien, tout est fini,
- Konuşacak fazla bir şey yok aslında.
- Vous n'aviez pas grand-chose à dire.
Aslında tanıdığım birisi de yok.
En fait, je ne connais personne.
aslında çok işim yok.
Ce n'est pas grave, je vais faire dans...
Adamlar yakalanamadı çünkü adam falan yok aslında.
Ils ont jamais chopé les gars, parce qu'ils n'existent pas.
- Yok, aslında demek istediğim o değil.
- Je n'ai pas dit ça.
Aslında kedimiz bile yok.
On n'a pas de chat.
- Aslında şimdi de pek farkı yok.
- Ça l'est toujours.
- Aslında bizim bir öncemiz yok.
C'est nouveau, entre nous.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65