Bir anlamı yok traducir francés
1,885 traducción paralela
Önce burayı havaya uçurmadan gitmenin bir anlamı yok.
Il faudra bien. Aucun intérêt de partir sans détruire cet endroit avant.
Kaynaklarım bunu çoktan onayladı, yani gerçeği inkâr etmenin bir anlamı yok.
Mes sources me l'ont déjà confirmé, il est donc inutile de le nier.
Bunların artık hiçbir anlamı yok, şimdi Fez'den hoşlanıyorken onun bir kız arkadaşı var.
Tout cela n'a pas d'importance, car bien-sûr, maintenant que j'aime bien Fez, il a une copine.
Polise teslim etmenin bir anlamı yok.
Les livrer annulerait mes efforts.
Bunun hiç bir anlamı yok.
Ça ne veut rien dire.
Yani ya hiç bir anlamı yok, ya da gizli bir bilinçdışı çatışmanın dışavurumu.
- Soit c'est dû à la relaxation aléatoires des synapses. En d'autres mots, aucune signification. Ou, celà peut-être la révélation d'un conflit caché du subconscient.
- Bunun hiç bir anlamı yok.
Je corroborerai ce que tu diras.
Onu sakinleştiremediğim veya ona istediğini veremediğim sürece buna devam etmenin bir anlamı yok.
Je devrais rompre dès maintenant, à moins de pouvoir l'apaiser, lui donner quelque chose, Faire pareil.
Bir anlamı yok.
Cela ne veut rien dire.
Şu anda onu takip etmenin bir anlamı yok.
Inutile de poursuivre, maintenant.
Onun bir anlamı yok!
Elle ne signifie rien.
Bir anlamı yok.
Il ne signifie rien.
Hayatın bir anlamı yok.
la vie est inutile.
Bir çoğunun hiçbir anlamı yok.
Oui, la plupart des liens ne mènent à rien.
Fiziksel olarak iyiyim ama bunun bir anlamı yok.
Physiquement, ça va, mais... ceci n'a aucun sens.
Tüm bunların bir anlamı yok mu?
Ça ne veut rien dire?
Farz edelim ki doğruyu söylüyorsun, o zamanda, söylediklerinin pek bir anlamı yok.
Si tu dis vrai, alors tu ne représentes rien de plus qu'un risque maintenant.
Bununla birlikte, buna dikkat çekmenin bir anlamı yok.
Mais il n'y a pas de quoi s'y attarder.
Birazcık şeye ihtiyacı var... Ne bileyim.. zazz. ( bir anlamı yok )
Il faut du zazz!
Hiç bir anlamı yok.
Ca n'a pas de sens.
- Bir anlamı yok, o öldü.
Plus besoin, elle est morte.
Volchok'e olan öfkeni bugünlük bile bir kenara bırakamıyorsan bunların hiçbirinin bir anlamı yok demektir.
Parce que si tu ne peux pas éviter de te mettre en colère à propos de Volchok aujourd'hui, Ce n'est pas la peine de faire tout ça.
Artık buralara gelmenizin bir anlamı yok.
Vous n'avez plus aucune raison d'être ici.
Sizin için bu insanların bir anlamı yok mı?
Est-ce que ça ne veut rien dire pour vous?
Fakat bunun senin için bir anlamı yok, değil mi? Sadece kan istiyorsun.
Tout ce que vous voulez, c'est tuer!
Mektupların benim için bir anlamı yok. Ama karımı mahvedebilirler.
En elles-même, elles ne signifient rien pour moi... mais elles pourraient blesser ma femme.
Bunların hiç bir anlamı yok.
Elles ne signifient rien.
Geçmişi açmanın bir anlamı yok.
Ce n'est pas la peine de ressasser le passé.
Üstelik onun senin için bir anlamı yok.
Dis-le encore, qu'il n'est rien pour toi.
Haklısın, böyle bir yaşamın hiç bir anlamı yok.
Une existence pareille, ça ne rime à rien.
Anahtar olmadan hiç bir anlamı yok.
Que faisons-nous? Sans pilote, on est pieds et poings liés.
Bir anlamı yok ama onu sakinleştirebilir.
Ça ne veut rien dire mais ça la calmera.
Hayır, bir anlamı yok.
Non. C'est inutile.
Çünkü çıktığım çocuk için Wicked gerçekten özel bir anlam taşıyor ama Abba'nın bir anlamı yok.
Parce que Wicked a une signification pour mon petit ami, alors qu'Abba n'en a aucune.
500 bin dolarlık bir tekneyi bilerek kıyıya çıkarmanın bir anlamı yok.
Il n'y a aucune raison de faire échouer exprès un bateau à 500.000 $.
Barbekü, hiç bir anlamı yok.
Un barbecue, c'est insensé.
Hiç bir anlamı yok.
Ça n'a aucun sens.
Bunun bir anlamı yok mu?
Ça ne signifie rien pour vous?
- Bunun bir anlamı yok.
- Ca ne veut rien dire.
O sadece bir ayakkabı, başka hiçbir anlamı yok.
Une chaussure, ça veut rien dire.
Artık saklamanın bir anlamı yok, Çavuş.
Ce n'est pas utile de cacher ça pour maintenant, sergent.
Seni başka bir şekilde çağırmanın hiçbir anlamı yok.
Aucune raison de vous nommer autrement.
O odada olanların gerçek dünyada hiç bir anlamı yok ki.
Ce qui s'est passé dans cette pièce ne signifie rien dans le monde extérieur.
Şimdi onu yollamanın bir anlamı yok.
Non. Aucun intérêt de faire ça maintenant.
- Bir anlam ifade etmesine gerek yok.
- Pas besoin d'avoir de sens.
Bilirsin, "müttefik" sözcüğü bir çeşit ortaklık anlamı içerir ve bizim durumumuzda böyle birşey yok.
Le mot "allié" implique une sorte de partenariat, et ce n'est pas le cas.
- Bunun bir anlamı yok.
- C'est insensé.
Bunun anlamı gidecek bir yerimiz yok.
Beaucoup de relations démarrent du mauvais pied
Bunun bir anlamı yok.
Allez, ça ne mène nul part.
Sanırım dilek tutmanın anlamı yok. Özellikle siktiğim taşralı hizmetçi saplantılı bir veletle birlikteyken.
Je peux toujours rêver d'affronter une paysanne.
Duygusal anlam dışında boğuluyorsam birinin bunu yapmasında bir mahsur yok. Ama sen bana dokunamazsın.
Je veux bien que quelqu'un me fasse une étreinte si je suis en train de m'étouffer mais tu ne peux pas me toucher.
anlamı yok 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73