English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ B ] / Birşey yok

Birşey yok traducir francés

3,411 traducción paralela
Ayrıca orda benim hakkımda tek birşey yok.
Je n'ai jamais rien vu d'écrit sur moi, non plus, ce qui est terrible.
Ondan daha Amerika'lı birşey yok.
Il n'y a rien de plus américain que cela.
Birşey yok, sadece güvenli olsun istedim.
Juste pour une question de sécurité.
Bilgisayarda onunla ilgili, bir aşk mektubundan başka birşey yok. Ki onu da aklımdan çıkarabileceğimi sanmıyorum.
L'Intersect n'a rien sur elle sauf quelques lettres d'amour, que maintenant je ne pourrais plus m'enlever de la tête.
Ben de hiç birşey yok.
Bon... J'ai nada.
Hayır, şu ana kadar birşey yok.
Rien d'utile jusqu'à maintenant.
Şimdiye kadar, burada pek birşey yok.
Rien d'intéressant.
O zaman yapacak... fazla birşey yok.
Je suppose qu'il n'y a pas grand chose à faire maintenant, alors.
Bu dünyada seninle yeniden çalışmaktan daha fazla istediğim birşey yok ama şu an, hiç müşterim yok, ayrıca iş de.
Il n'y a rien au monde que j'apprécierai plus que de re-travailler avec vous, mais en ce moment, je n'ai pas de clients, encore moins de travail.
Pek birşey yok, sadece defter-kalem.
Il n'y a pratiquement rien, juste du papier et des crayons.
Hayır, birşey yok.
Non, rien du tout.
Hayır, hayır... birşey yok.
Non, non, ce n'est rien.
- İçlerinde birşey yok.
- Il y a rien là-dedans.
- Hayır, aklıma gelen birşey yok. - Emin misin?
- Non, je ne vois rien d'autre.
- Şüphelendiğimiz birşey yok.
- Personne ne suspecte d'acte criminel.
- Karaciğerinde birşey yok.
- Votre foie va bien.
Endişelenmeni gerektirecek birşey yok.
Tu n'as pas à en avoir peur.
birşey yok.
Tout va bien.
Yeni birşey yok.
Pas vraiment.
Birşey yok, Boynum tutulmuş.
Oh rien, je me suis tordu le cou.
Birşey yok, boynum tutulmuş.
Oh rien, je me suis tordu le cou.
Yaşlanıyorsun, yapabileceğin birşey yok.
Tu te fais vieille. Tu ne peux rien y faire.
.. arasında da birşey yok deme. ( Film karakterleri )
.. entre Munna et Circuit.
Öyle birşey yok.
Il n'y a rien avec lui.
Birşey yok.
Rien.
Bana yalan söylemesini gerektirecek birşey yok.
Il ne doit pas me mentir.
Hayır başka birşey yok.
Aucun signe de mauvais traitements.
Doğru çünkü normal denecek şekilde rahatlama diye birşey yok.
Bien, parce que la normalité n'existe pas.
- Endişelenecek birşey yok.
- Rien d'important.
- Tartışacak birşey yok.
- Il n'y a rien à en dire.
Bunda yanlış olan birşey yok.
Y a pas de mal à ça.
Önünde gitmeni engelleyecek birşey yok, biliyorsun.
Ce n'est pas comme comme si vous aviez des obligations.
Doktorların yapabileceği birşey yok. Fikirleride yok.
Les médecins savent pas comment je fais pour tenir.
Nerdeyse aynı bedendeyiz, seninkinden başka giyebileceğim birşey yok.
On fait à peu près la même taille, et j'ai rien d'autre à mettre.
Biliyorum, kendimle çelişiyor gibiyim. Henüz rüyasını gördüm. Belirsiz veya kesin olmayan birşey yok.
Je sais, je me contredis, mais je l'ai vu en rêve, c'est assez vague et incertain.
Bahsedecek birşey yok. Aynı şey. Bir kadın üzerine benzin döküyor.
Pas grand chose à dire, c'est la même chose, cette femme s'asperge d'essence, et gratte une allumette.
Bu berbat birşey.Sıfır, boş, hiçbir şey yok.Daha kötüsü olabilir miydi?
Que dalle, zéro, nada. N'y a-t-il rien de pire?
Yok öyle birşey.
Je ne ferais jamais ça.
Valla ben birşey bilmiyorum. Beni dövmenizin anlamı yok
- Je ne sais rien du tout.
- Birşey bildiğin yok.
- Tu n'en as pas.
Birşey.. yok.
Ce n'est... rien.
Bende bi haber yok adamım, çarşamba görüştüler... Ama birşey çıkmadı.
J'ai pas de nouvelles, mec, ils se sont vus mercredi, mais... pas de changements.
Onarılamayacak birşey yok.
Rien n'est irrécupérable.
Şu anda insan uygarlığının ne durumda olduğunu bilmeye imkan yok,.. ... tabii eğer hâlâ öyle birşey varsa.Yani,..
Il n'y a aucun moyen de connaître l'état de la civilisation humaine, en supposant qu'elle existe encore.
Pekala, öyleyse birşey söylememe izin ver, "O" diye biri yok.
Eh bien, je peux vous dire qu'il n'y a pas d'elle.
Eğer kabul edilebilir bir mazeret olsaydı ki yok, ama olsaydı, böyle birşey olurdu.
S'il y avait une raison valable, mais il n'y en a pas, ce serait compréhensible.
İlginç birşey yaptım ve ona "İstemene gerek yok" adını verdim.
J'ai fabriqué un objet utile. Je l'ai appelé :
Ama, tek seferlik birşey olduğu için paniğe gerek yok.
À première vue, il n'y a pas lieu de s'alarmer.
Böyle birşey için şu an paramız yok.
On touche 240 dollars par semaine d'assurance chômage.
Dişçinin adı yok, ofisinin yeri. Herhangi birşey.
Ou le nom du dentiste, la localisation de son cabinet, quelque chose.
Umarım bu defa bana söyleyeceğin daha anlamlı birşey vardır. Hayır, yok.
J'espère que c'est du sérieux cette fois.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]