Değildir traducir francés
25,024 traducción paralela
Belki bu evlenmeyen rahiplere uygun bir hikâye değildir.
C'est peut-être déplacé pour un prêtre chaste.
Konu evlilik olunca milliyet o kadar önemli değildir.
La nationalité n'est pas si importante quand il est question de mariage.
Onlar için hiçbir şey bir insandan üstün değildir.
Pour eux, rien n'est plus grand que l'homme.
Yeniden Doğuş herkese göre değildir.
Renaissance n'est pas pour tout le monde.
Ya buradadır ya da değildir. Evet ya da hayır.
Il est ici, oui ou non?
Aşk bir tuzaktan başka bir şey değildir.
L'amour n'est rien d'autre qu'un piège.
Ruh-kan bağlantısı. A bulucu büyü kadar güçlü değildir.
La connexion âme-sang n'est pas si forte qu'un sort de localisation.
Belki de umrumda değildir.
Peut-être que je m'en fiche.
- Eminim aptalca değildir.
Je suis sûr qu'elle n'est pas bête.
İlişkiler için hayra alamet değildir.
Ce n'est pas bon pour la relation.
Yalnız değildir.
Il sera pas seul.
Partner olmak bu değildir Will. Evlilik de bu değildir.
Ce n'est ni un partenariat, Will, ni un mariage.
Problem şu ki, genç öğrencim bir şirketi yönetmekle bir ülkeyi yönetmek aynı şeyler değildir.
Le problème, mon jeune étudiant, c'est que gérer une société est différent de gérer un pays.
Büyük şeyler hiçbir zaman kolay değildir.
Les grands actes ne sont jamais faciles.
Odam o kadar da kötü değildir.
Ma chambre n'est pas si moche.
- Eğer buradaysa müsait değildir.
- Si elle est là, elle est occupée.
Benim için yarısı boş veya yarısı dolu değildir.
Pour moi, il n'est ni à moitié vide ni à moitié plein.
- Fark ettin mi bilmem ama abim çok sıcak ve yumuş, yumuş değildir.
Je ne sais pas si tu l'as remarqué, mais mon frère n'est pas vraiment chaleureux et câlin.
Herkes kalbinin dediğine uyma lüksüne sahip değildir.
Pas tout le monde a la capacité de suivre leur coeur.
Yani diyebiliriz ki bir hayat yitip gitti günahkar bir hayat ama bir insan yalnızca bir insan değildir.
Nous dirons donc qu'une vie s'achève, une vie pleine de péchés, mais une personne, c'est bien plus que ça.
Hiçbir şey ölümden daha kutsayıcı değildir, Matthew.
Rien ne dessine plus vite une auréole que la mort, Matthew.
Burada amaç yardım ve yataklık etmişim gibi göstermektir ama her şey göründüğü gibi değildir.
Le but est de me faire paraître coupable. Mais il y a les apparences, et la réalité.
- Avcılar öcü değildir.
Les Chasseurs ne sont pas des croque-mitaine.
Bay Stillwater gibi suçlu serserilerin gelip böyle kasabaları yağmalaması nadir rastlanan bir durum değildir.
C'est peu commun pour des bandes de criminels comme celle de Mr Stillwater de piller des villes qui ne coopèrent pas.
İntikam adalet değildir. Onun yaptığı şey tamamen yanlış.
Ce qu'il fait est mal.
- Belki de bu senin ilk rodeon değildir.
- C'est peut-être pas votre première fois.
- Belki değildir.
- Peut-être pas.
Duygusal bir adam değildir ama seni geri istiyor.
Ce n'est pas un sentimental, mais il voulait te récupérer.
Dünyayı senin hükmedeceğin şekilde ayarlamak onu kurtarmakla aynı değildir.
Soumettre le monde à tes règles n'est pas le sauver.
Oto tamircisinin nükleer fizikçiden fazla şey bilmesi sıkça görülmüş bir şey değildir.
C'est rare qu'un mécanicien en sache plus qu'un physicien.
Eski günlerden konuşmak için değildir herhalde.
Surement pas pour évoquer les souvenirs.
Belki sorun bende değildir. Ondadır.
Peut-être que c'est elle.
İnsanlarla araları pek iyi değildir de.
Les relations humaines.
- Ama iyilik oyuncak değildir.
Mais la bonté n'est pas un jouet.
Belki Bay Dunlear göründüğü kadar aziz değildir.
Peut-être que M. Dunlear n'était pas aussi saint qu'il semblait.
Belki bu sorun değildir.
Et peut-être que c'est bien.
Belki de bunu yapan Supergirl değildir.
Peut-être que ce n'est pas Supergirl après tout.
- Hiçbir şey o kadar alçakça değildir.
Rien d'aussi néfaste.
Zahmete değerli olan şeyler kolay değildir zaten.
Ce qui importe ne l'est jamais.
Freddie Mercury mi? Gerçek ismi bu değildir herhalde değil mi?
Freddie Mercury, ça peut pas être son vrai nom!
- Umarım o şey dolu değildir.
J'espère que ce truc n'est pas chargé.
- Ama bu, adamı kesip açana kadar doğrulanmış değildir.
Mais ce n'est pas confirmé tant que je ne l'ai pas ouvert. Qu'en est-il du meurtre?
Bacasından duman çıkıyorsa yeni papaz seçildi demek değildir.
Mais si tu vois de la fumée sortir de ma cheminée, ça ne veut pas dire qu'un nouveau pape a été élu.
Unutma Emma, uyuşturucu asla cevap değildir.
Souviens toi, Emma, les drogues ne sont jamais une réponse.
Hak ettiğimiz övgüyü almak benim gibi iyi adamlar için kolay değildir.
Merci, c'est pas facile pour nous d'obtenir la reconnaissance que nous méritons
Seni ne kadar değiştirsem de Wheeler ailesini sevmek herkes için kolay değildir. - Sen bilirsin.
Je peux te changer autant que je veux, mais il faut être spéciale pour aimer tous les Wheeler.
Aynı zamanda komik görünmeyle de ilgili değildir.
- Ou pour être drôle.
Bir şey eğlenceli geldiğinde gibidir, ancak komik değildir.
C'est comme quand un truc a l'air drôle, mais ne l'est pas.
Sevginin hareketi dışında, sürmek demek değildir.
Ce n'est pas fait pour durer si ce n'est comme un acte d'amour.
Kelimelerle aram pek iyi değildir.
Je suis pas un littéraire.
- Eminim sizin hatanız değildir efendim.
Je suis sûr que vous n'y étiez pour rien.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32