Fakat bu traducir francés
8,745 traducción paralela
Bunun yarışma olmadığını biliyorum fakat bu geceki gözdelerinizi unutmayacaksınız.
Je sais que ce n'est pas un concours, mais vous aurez toutes votre chouchou.
Fakat bu gece deneyeceğiz.
Mais... on va essayer ce soir.
Teknikerlere göre gayet başarılı fakat bu benim hoşuma gitmiyor.
Les techniciens disent que son truc tient la route mais en toute franchise, je le sens pas.
Fakat bu bana yetmiyor.
Ca ne me suffit pas.
Normalde çay tiryakisiyimdir fakat bu sefer bunu deneyelim.
Okay. Je suis normalement plus thé mais... Essayons ça.
Fakat bu işi benim kadar uzun süre yapsaydınız herşeyin mümküm olduğunu görürdünüz.
Mais dans mon métier, on sait que rien n'est impossible.
Fakat bu hafta dışarıdaki performansı tek kelime ile... etkileyiciydi. Ve ödüllendirilmeyi hakediyor.
Mais cette semaine son travail a été impressionnant et il mérite d'être récompensé.
Fakat bu da dışarıdaki aldatıcı şeylerden.
C'est ce qui est délicat, dehors.
Bunu oyuncuların kayıtlarından biliyorum. Doktorlar, onların erken yaşta Alzheimer olduklarına inanıyor. Fakat bu istatistiksel olarak imkansız.
D'après les dossiers de ces joueurs, leurs médecins ont diagnostiqué un Alzheimer précoce, ce qui est statistiquement impossible.
Fakat bu karakolun en ünlü yanı tarihteki en kötü uzay faciasına ev sahipliği yapmış olmasıdır.
Elle est plus connue en tant que pire désastre... Jamais vu en espace lointain.
Fakat bu daha önce duyduğunuz hikaye değil.
Mais ce n'est pas l'histoire connue.
Fakat bu seni insan yapan şey.
Mais ça... ça t'aurait rendu humain.
Fakat bu ikisi arasındaki gerçek fark ne?
Finalement c'est quoi la différence entre nous deux?
Şimdi, Minnie'nin yahnisini altı aydır yemiyorum, bu konuda uzman değilim fakat bu kesinlikle Minnie'nin yahnisi.
Bon j'ai pas mangé celui de Minnie depuis six mois, je suis pas expert, mais ça, C'est sûr que c'est le ragoût de Minnie.
Fakat bu tipiyi ve ikimizi hesaba katmamıştınız.
Mais c'était sans compter sur le blizzard et c'était sans compter sur nous deux.
Fakat bu örneğin nasıl berbat bir hale dönüştüğünü göz ardı edemeyeceğim.
Je ne peux ignorer une erreur aussi monumentale.
Nasıl bir oyun oynadığınızı bilmiyorum Evan fakat bu eğlenceli veya sevimli değil. İşe de yaramıyor.
Je ne sais pas à quel jeu tu joues, Evan mais ce n'est pas drôle ni attachant et ça ne fonctionne pas.
Bana vampirlerin gün ışığıyla öldüklerini fakat bu boktan şirkette bu ışıktan çok az olduğu için hiçbir şey olmadığını mı söylüyorsun?
Tu me dis que la lumière du soleil tue les vampires, mais qu'on en voit si peu dans ce trou du cul d'endroit, qu'ils vont bien?
Şanslıydık, bu asansör bizi 110. kata çıkarıyordu fakat bu demek oluyordu ki, J.P. bu asansör operatörünü hızlıca aşağı indirmeliydi.
Nous avons été chanceux l'ascenseur nous emmène au 110e étage. Mais cela veut dire que J.P. l'opérateur doit avoir à nouveau.
Fakat bu enerji kuvvetli.
Mais cette... énergie... est puissante.
O günlerde hayatta olmayabilirdik fakat tam ihtiyacımız olduğu sırada bu barınağı bulduk.
Nous n'aurions dû vivre aucun de ces 301 jours. Mais pile quand on en a eu besoin, on a trouvé cet abri et il nous a donné de quoi manger, nous loger et vivre.
Bu birlikte kalmak için bir neden değil. Fakat korkutucu bir düşünce.
Ce n'est pas une raison pour rester ensemble, mais c'est... sacrément effrayant!
Teknikerler çalıştığını doğrulacak fakat nasıl onları ikna ediceksin ki bu bir düzmece değildir.
Je sais que les techniciens disent que votre truc tient la route mais comment comptez-vous les convaincre que vous êtes du sérail?
Bu parazitler ortaya çıkıp deneyebilirler fakat şunu söylemeliyim ki ancak cesetlerimizi çiğnerlerse ağaçlarımızı elimizden alırlar!
Ces parasites peuvent se ramener mais je vais vous dire une chose Ils devront nous passer sur le corps avant de pouvoir prendre nos arbres!
Bu.. Cuma gecesi "Adam Jones at The Langham" açıldı. Fakat, bu pek..
Eh bien, vendredi soir, Adam Jones au The Langham a ouvert, et ce n'était pas...
Bu sorun değil fakat, diğer tüm aromaları bunu kullanarak mühürleyebiliriz.
Il n'y a rien de mauvais avec ça, mais on l'utilise pour sceller toutes les saveurs :
Çok uzun süre birlikte mutluyduk, fakat.. Bilirsin ; fazla içip, partilerdik ve sonunda... günlerce ayakta kalmam gerekirdi. Beni bu yüzden severdi.
On était bien pendant longtemps, mais... tu sais on buvait trop, on faisait trop la fête...
Güzel bacakları var, fakat.. bu telefonda pek kullanışlı değil.
Elle a de belles jambes, mais, elle n'est pas utile au téléphone.
Fakat sanırım bu yüzden biraz büyümem gerek ve üniversite de bunu yapacağım bir yer.
"Mais je crois " que je dois gagner en maturité "et l'université est l'endroit où je compte le faire."
Fakat gelin görün ki, Boston'ın bu güneşli öğleden sonrasında konuşan bir ayıcık, kız arkadaşıyla evlenerek iki şeyi kanıtlamak üzere :
Et pourtant, par ce bel après-midi ensoleillé à Boston, un ours en peluche qui parle va épouser sa copine, ce qui prouve deux choses.
Fakat birdenbire bu armağanı paylaşmaya karar verirsek bu bizi nereye götürür?
Si on décide de partager ce cadeau, où cela nous mènera-t-il?
"Bu seferki farklı" diyoruz ; fakat değil.
"C'est différent", qu'on se dit, mais c'est faux.
Bu ürünle ilgili muhteşem olan şey kauçuktan yapılmış fakat cildimiz için kullanılıyor olması.
Ce qui est extraordinaire dans ce produit, c'est qu'il est à base de caoutchouc, mais qu'il s'utilise sur la peau.
Bu krem yüzün için. Fakat vücudun için de kullanabilirsin.
C'est une crème pour le visage, mais on peut la mettre partout.
- Fakat, bu seni seveceğim anlamına gelmez.
Je vous aime pas pour autant.
Ancak ulaştığımız bu uyum, şu an küçük fakat fazlasıyla tehlikeli bir grup bireyin saldırısı altında.
Mais cette harmonie que nous avons accomplit est maintenant attaqué par un petit groupe extrêmement dangereux.
Bay Boldwood bu çok hoş bir teklif fakat para kabul etmeyi hayal bile edemem.
C'est très gentil à vous, mais jamais je n'accepterai d'argent.
Boks dünyası başka bir Creed'i daha ringde göreceği için heyecanlı fakat Wilbon, bu yasak ilişkinin bilinmesi Apollo Creed'in mirasına zarar verecek mi?
Revoir un Creed boxer est fascinant mais, Wilbon, ce scoop peut-il salir la mémoire d'Apollo?
Fakat yine de, bazı detay eskizleri yapmak gerekecekti. Tüm o küçük ısı göstergeleri nereye konacak... Bu tüpleri ve boruları nereye koyacağız...
De toute façon, il leur fallait des schémas détaillés pour savoir où allaient ces détecteurs de chaleur, où mettre ces tubes et ces tuyaux, et comment arranger toutes les pièces à l'arrière?
Yaklaşma kısmı iyi gitti.. Fakat bence teslimat kısmı bu sefer iyi gitmedi.
L'approche c'est bien passée et je pense que la livraison c'est mieux passée cette fois..
Fakat tipinin yanlış tarafında kaldık bu yüzden sizde kalacağız gibi görünüyor.
Mais on est coincés du mauvais coté du blizzard. donc vous êtes coincés avec nous.
Fakat John Ruth kadınınızı asmaya çalışıyordu. Bu yüzden onu öldürdünüz.
Mais John Ruth essayait de pendre votre femme, alors vous l'avez tué...
Fakat tipinin yanlış tarafında kaldık bu yüzden sizde kalacağız gibi görünüyor.
Mais on est coincés du mauvais coté du blizzard, On dirait que vous allez être coincés avec nous.
Hepimizi öldürebilirsin. Fakat o ödül parasının bir sentini bile harcayamazsın ve bu dağdan canlı bir şekilde çıkamazsın.
Oh, tu peux tous nous buter, mais tu ne dépenseras jamais cet argent et tu ne quitteras jamais cette montagne vivant.
Bu konuşma senin için sıkıcı geçiyor, farkındayım. Fakat seni muhtemel tüm sonuçlara psikolojik olarak hazırlamak benim görevim.
Je conçois que cette discussion puisse être désagréable pour vous... mais c'est mon devoir de vous préparer... psychologiquement à tous les imprévus.
Bu doğru fakat sokaktaki en uzun iki ağaç, senin gösteri yaptığın yerde yer alıyor ve ben, ben asla başka bir sanatçının alanını işgal etmem.
Les voix, mais les plus grands arbres était où vous avez comparu. Je ne envahir la zone d'un artiste.
Bu doğru, hokkabaz topunu atmak için uzak bir mesafe fakat radyo kontrollü bir uçak alabiliriz.
- Il ya trop de jeter... Cependant, avec un appareil de commande à distance nous volons au-dessus.
Bu memurlar, tanrı onları kutsasın, bana polisten, kaçtığım günleri hatırlattılar fakat... burada beni takip edemezlerdi.
Pauvres officiers rappelés puis je me suis enfui de la police. - Mais ils ne peuvent pas me suivre ici.
Bu akşam, yargıç Petite'in hala ipte yürümesine izin verdi fakat artık sadece parktaki çocuk seyircilere gösteri yapacak ve yerden birkaç metre yüksekte olacak.
Un juge a condamné Petit marcher sur le fil à nouveau - - Mais cette fois dans Central Park, devant un public d'enfants - - Et à quelques mètres du sol.
Sanırım size şunu söylerek başlamalıyım... Berkeley'de sosyal hizmet okudum 20'li yaşlarımda kar amacı gütmeden çalıştım fakat çocuklarıma konsantre olabilmek için beklemeye aldım....... ki bu harika oldu.
Je pense que je commencerais par vous dire que j'ai étudié le métier d'assistante sociale à Berkeley, et j'ai travaillé pour des ONG ensuite, mais j'ai mis tout en attente pour avoir mes enfants,
Fakat... evliliğine saygı duyuyorum ve yaptığımız bu çalışma ilişkisine saygı duyuyorum.
Mais... Je respecte ton mariage... Et je respecte cette relation professionnelle.