English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ I ] / Işık yok

Işık yok traducir francés

257 traducción paralela
Guido, bak hava ne kadar karanlık. Işık yok. Hey!
Guido, regarde comme il fait noir.
Işık yok oldu.
La lumière a disparu.
Işık yok mu?
II fait sombre ici.
Işık yok.
Il n'y a pas de lumière.
Işık yok, elektrik de yok.
Illisible sans lumière.
Işık yok.
N'allume pas.
Işık yok, su yok, yiyecek yok.
Ni lumière, ni eau, ni nourriture.
Işık yok. 30 millik çevrede tek bir elektrik ışığı yok.
Pas de lumière. Pas une seule lumière électrique dans un rayon de 50 km.
Işık yok, TV yok... karanlıkta kullanmak için ışıldak bile yok.
Pas d'électricité, pas de télé, pas même de torche en cas de panne.
Işık yok ; çünkü hiç gece olmuyor.
Pas de lumières parce pas d'obscurité.
Işık yoksa, sürgün yok.
Pas de lumière, pas de bourgeon.
Işık yok, ses yok.
ni son ni lumiere.
- Evet, artık iş falan yok.
- Oui, plus de travail.
- İtiraz ediyorum. Artık iş konuşmak yok.
- Je regrette, plus de travail.
Ufukta küçük bi iş yok mu, karaborsacılık falan?
Si vous aviez un petit boulot...
Yaşlılar, hastalar ve evsizler için yerler var ama başarısız olanlar için yok. Başarısızlık bulaşıcı bir hastalıktır. Bu nasıl bir iş Chance?
Il y a quatre mois, le professeur Burtus Haven Smith se présenta contre le candidat de Finley.
Kılık değiştirme işi bitti demek. Artık numara yapmaya gerek yok. Bu iş son isim listeden silindiğinde bitti.
La mascarade est terminée avec le dernier nom de la liste.
Bir sürü para var, tanıdık kimse yok. İş yapılacak bir yer yani.
Bourré de pognon et inconnu, c'est-à-dire honorable.
Işık kaynağı yok oldu.
La source de lumière a disparu.
Aşağılık Mezeray size bu iş için ne kadar ödedi? Mösyö Mezeray'nin bizimle hiçbir alakası yok. Ben de inandım!
Combien l'infâme Mézeray vous a-t-il baillé pour cette basse besogne M. Mézeray n'y est pour rien épouffer vermine, moi je vais lui dire deux mots à Mézeray...
Her ikimiz iş için New Yok'taydık.
C'était un voyage d'affaire.
Niçin sadık bir yardımcı, itaatkar bir adam, emir almağa alışık biri, birdenbire izinsiz olarak değerli bir malı yok etmeyi kendine iş edinsin?
Pourquoi un assistant fidèle, un homme loyal qui obéit aux ordres, prendrait l'initiative de détruire un bien sans autorisation?
Işık falan yok.
- Il n'y en a pas!
- Orada ışık filan yok. - Işık gördüm diyorum!
- Chérie, il n'y a pas de lumière devant.
Çok kıymetli bir parçan, bu iş tarafından yok ediliyormuş gibi hissediyor.
Une partie inestimable de toi se sent menacée de destruction par ce travail.
Eğer bu seni daha iyi hissettirecekse, bence bir sakıncası yok. Marcie'nin de hoşuna gidecek. Bu gece iş çıkışı hallederiz.
Et même si t'avais pas essayé de m'acheter cette montre... si 16 ans ensemble ne suffisaient pas pour dire : "Je t'aime"... à quoi servirait une stupide montre?
Basit bir iş planı uyanıklık yok, tehdit yok, kar için iyi bir teklifiniz varsa sonra vedalaşacağız.
Un plan simple, ni embrouilles ni coercition, un bon prix, et tout le monde est content.
Bir yıllık iş yok olup gitti.
C'est bien cela? Pas exactement. Enfin, le capitaine avait perdu le contrôle.
Saygıdeğer, gözleri minnetle dolmuş... şüphe çekecek güzel kızları yok. İyi iş becerdin.
Respectable, larmoyante à souhait, pas de jeune beauté suspecte.
Artık sana burada iş yok.
Vous n'avez plus rien à y faire.
Artık iş yok.
Fini avec les affaires.
İyi bir iş yaptın ama artık sana ihtiyacımız yok.
Tu as fait du bon travail, mais on n'a plus besoin de toi.
Eroinde iş yok artık.
C'est fini, l'héroïne.
İş konuşmaya gelince tık yok.
Mais allez le faire parler!
- Bu kasabada iş yok artık. İyi ki Joe vardı.
- cette ville était déjà vieille.
İş-güç de yok tabii. Ressamlık, aşk, yani hiçbiri işte...
Aucun travail, bien sûr, ni amour, ni peinture,
Sorun yok. İş çıkış saati.
Pas de problème, juste un embouteillage.
Biliyorum, ayrımcılık yapmıyorum. Sadece iş yok, o kadar.
Je le sais bien, mais il n'y a pas de postes vacants.
İş yoksa harçlık da yok.
Pas de corvées, pas d'argent de poche.
Ve iş üzerindeyken biraz balık tutmakta yanlış bir taraf yok.
En attendant, il n'y a pas de mal à pêcher.
Artık iş yok.
Tu arrêtes ce travail.
Işık ve siren yok.
Rendez-vous là-bas.
Castella'da bir sıkıntı yok, ama bu iş canımı sıkıyor.
Il est gentil, Castella, mais on se fait chier dans ce boulot.
İtiraz ediyorum. Bu soruların konuyla ilgisi yok. Müvekkilimin evliliğinin yıkılmasına sebep olan cinsellik kokan bir iş yerine sahipler.
Cela contribue à l'ambiance d'arène sexuelle...
Artık Şefle doğrudan iş konuşmak yok.
On parle pas bizness avec le patron.
Bende iş yok artık.
Je suis une cause perdue.
Bağırmayın. Kıyafetlerinizde hiç iş yok.
T'as la voix grave, mais des fringues de merde.
İş alanlarına karşı ayrımcılık yok
Il n'y a pas de discrimination par rapport a votre activité.
- Telefon yok. - Işık da.
- Plus de lumière.
Işıklar kısık ama bu elektrik yok demek değil.
Ce n'est pas parce qu'il fait sombre que je suis complètement éteint.
Şey, cadı işi ve "iş" işi arasında, artık pek vaktim yok.
- La sorcellerie et le travail me prennent tout mon temps.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]