Ne sözü traducir francés
587 traducción paralela
Ne sözü? Duocane etkisini gösterince yapacaklarımı?
De te maîtriser si le duocane te dérangeait l'esprit?
- Ne sözü?
Quelle promesse?
Sözler mi? Ne sözü?
Des mots, quels mots?
- Sen ne sözü istiyorsun?
Quelle promesse veux-tu en échange?
Ne sözü?
Quelle promesse?
- Bay Holden krupiyeye söz vermiş, efendim. - Ne sözü vermiş?
M.Holden leur a promis.
Ne sözü?
Mais lequel?
Ne sözü?
Ta parole?
- Ne sözü, C. P?
- Promis quoi?
Bana verdiğin sözü tut ve Canfield'ların yanına yaklaşma.
"Tiens ta promesse et ne t'approche pas des Canfield."
Bana verdiğin sözü unutmadın değil mi? Birlikte martıları seyredecektik, hadi. Gel.
Rappelez que vous avez promis de ne pas vous échapper allons nourrir les mouettes.
- Sana böyle bir sözü tutamayacağımı söylemiştim.
Je vous ai dit que je ne le pourrais pas.
- Çok isterim. Ama hepsinin sözü alındı bile.
- J'aimerais bien... si je ne les avais déjà accordées!
Eve, senden bu sözü almadan önce... dedenle barışmalıyım.
Eve, avant que tu ne le fasses, je dois voir ton grand-père. Où est-il?
Tabi onun da verilmiş bir sözü yoksa.
- Si personne ne la demande.
Bana istediğim sözü verene kadar... bu evden gitmeyeceğim!
Je ne partirai pas sans avoir l'assurance que je demande.
Ama şeref sözü vereceksin. Tek bir el dahi oynamak yok.
Mais promettez-moi que vous ne jouerai plus.
Dürüst ve samimi olarak size seref sözü veririm ki... verebilecegim tüm para 10.000 dolar.
Sincèrement, sur mon honneur, je ne dispose que de 10 000.
Hiç bir şey, İngiliz iki yüzlülüğünü, "oyun oynama" sözü kadar ele veremez.
Rien ne trahit davantage l'hypocrisie anglaise que de dire "jouer le jeu."
Onlara Japonların bize tam bağımsızlık sözü verdiğini söylediğinde. - Ne dediler?
Tu leur as dit que les Japs promettaient l'indépendance?
- Yargıç hangi temele dayalı olarak o sözü vermiş?
Sur quelle base, le juge avait-il promis cela? - Je ne sais pas.
Delirdiniz mi? Gitmeleri gerek. Patronun sözü.
Elles ne devraient pas être là, selon le patron.
Niye, ne konuşursak konuşalım sözü, eninde sonunda Addie Ross'a getiriyoruz?
Pourquoi en arrivons-nous toujours à Addie Ross?
Hayır sözü artık demode bir kelime.
Aucune femme à la mode ne refuserait.
Bu çocuğu yanından ayırma, ben de sana verdiğim sözü tutayım. Eğer bu tuzaktan sağ çıkarsak, seni kurtarmak için elimden geleni yaparım.
Ne le lâchez pas d'une semelle, et je vous donne ma parole que si on s'en tire, je ferai mon possible pour vous sauver.
Sana verdiği sözü tutmadığı İçin ona bir daha asla güvenemezsin.
Il t'a trahie. Tu ne lui feras peut-être plus jamais confiance.
Bu sözü ne zaman, hangi koşullarda vermiş olabileceğimi söylesen.
Si tu pouvais me dire quand j'ai pu dire ça - les circonstances.
Kardeşine verdiği sözü tutmadı, bir yabancı olarak sen ne bekleyebilirsin?
S'il n'a pas tenu parole avec son frère, que peux-tu espérer?
Bana verdiğin sözü tutmadığın için sevindim.
Que tu ne te sentes pas tenu d'être fidèle à ta promesse.
Bundan sonra ne yaparsan yap nereye gidersen git bana şu sözü ver : Ben de bunun bir parçası olayım.
Quoi que tu fasses, désormais, où que tu ailles, promets-moi que j'en ferai partie.
Bana yardım etmezsen Paul, sana bu sözü veremem.
Si vous ne m'aidez pas, je ne Ie détruirai pas.
Bir film başlarken, bu sözü ne kadar sık gördünüz?
Vous avez souvent vu des films qui l'affirmaient?
- "Pisuvar" sözü ne anlama geliyor?
- C'est quoi, "pissotieres"?
Kimse bu konuda cesaret edip itiraz etmezse, belirtmek isterim ki sözü geçen bu emirle dava düşecek.
Je vous signale que si personne ne conteste cet acte judiciaire, l'affaire sera classée.
Sana bu sözü verebileceğimi zannetmiyorum, Grace.
Je ne peux rien te promettre, Grace.
Bu sözü duyunca midem bulanıyor, "Zamanla". Bir nedeni yok.
Ça me fait je ne sais quoi, quand j'entends le mot "moment".
Tekrarlanmayacağına dair sizden şeref sözü istiyorum.
Je veux que vous me promettiez que cela ne se reproduira plus.
Bu onur sözü ki... beni hiç bağlamıyor.
Cette affaire de code d'honneur ne me fait ni chaud ni froid.
Bakın ben mandadan fazla anlamıyorum ama Yahudilere Filistin'de bir vatan sözü verildiğini biliyorum.
Je ne sais pas grand-chose du Mandat. Mais je sais qu'on a promis aux Juifs une patrie en Palestine.
- Ne sözü?
- Lequel?
Peki siz, Reverend? Siz bu kasabada sözü geçen birisiniz. - Ne düşünüyorsunuz?
Vous qui êtes un homme influent, révérend, qu'en pensez-vous?
Sana dokunmamı istiyorsan, Bana subay sözü ver..
- Donnez votre parole d'officier que vous ne chercherez pas à fuir.
Kaçmaya çalışmayacağım diye sana şeref sözü vereceğimi mi sanıyorsun?
Vous ne me croiriez pas si je promettais de ne pas m'enfuir?
Arabanın arkasına geçmeme izin versen, bu davranışım için, tahmin ederim ki benden şeref sözü istemezsin.
Et tu ne me croiras pas sur parole si je promets d'être réglo dans le chariot.
Dudaklarım ne zaman büzülse söylediğim her sözü kötü algılıyorsunuz.
Ma lèvre tremble de ce que j'ai à vous annoncer.
Erdem ne olursa olsun, son sözü söyleyen hep Yöneticidir.
Peu importe les avantages, c'est l'intendant qui a le dernier mot.
Bu Don Domenico sözü hoşuma gitmiyor benim.
Ce "Don Domenico" ne me plaît pas.
Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri,.. ... yalan yere her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size!
Heureux êtes-vous si l'on vous insulte, persécute et si l'on vous calomnie à cause de moi.
Endişelenmeyin lordum, bir beyefendinin sözü senettir.
Un gentleman n'a qu'une parole. Vous ne regretterez pas votre bonté.
- Şeref sözü. Ve beni bir daha öpemeyebilirsin.
Si je mens, tu ne m'embrasseras plus jamais.
Önce söz vermelisiniz, beni oraya geri göndermeme sözü.
Promettez-moi d'abord de ne pas me ramener sur Tantalus.
sözüm söz 31
sözünü geri al 31
sözümü kesme 39
sözüme güven 22
sözünü unutma 16
sözümü geri alıyorum 23
sözümü dinle 27
sözümü tuttum 20
ne söylemek istiyorsun 30
ne söyledin 57
sözünü geri al 31
sözümü kesme 39
sözüme güven 22
sözünü unutma 16
sözümü geri alıyorum 23
sözümü dinle 27
sözümü tuttum 20
ne söylemek istiyorsun 30
ne söyledin 57