English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Ona bakın

Ona bakın traducir francés

1,352 traducción paralela
Ona bakın.
Regardez-le.
Ona bakın.
Regardez-le...
Evet, siz gidip ona bakın.
Bien. Allez chercher ça.
- Ne yapıyorsunuz? Ona bakın.
- Qu'est-ce que vous attendez?
Bir polis öldürdüm. Ona bakın. Öldü!
J'ai tué un policier, il est mort.
Ona bakınca, kimsesi olmadığı anlaşılıyor.
Quand on la voit, on sait qu'elle n'a personne.
Ona bakın!
Enfermez-la.
Her nedense, popom konusunda çok savunmasızım ve senin ona bakışların dikkatimi dağıtacak.
Il se trouve que je n'assume pas très bien... mon cul... et ta facon de le mater risque de distraire le jury.
Tabi. Onunla aranızda olağanüstü bir bağ var. Herşeyin anlamlı olduğu bir anda gözlerinin içine bakıyor ve ona bakanın sen olmadığını anlamıyor.
Tu as une grande complicité avec lui et au moment crucial, il te regarde dans les yeux et ne voit même pas que ce n'est pas toi qui le regarde.
Bak, ondan hoşlanmıyor ve ona güvenmiyorum.
Je ne l'aime pas et je n'ai pas confiance.
Ona bakıcılık yapmaktan fazlasını yapmaya çalıştım.
- Je me suis bien occupé de lui.
- Ona doğru attığın bakışların ne anlama geldiğini anlamıyor muyum sanıyorsun?
Tu crois que je n'ai pas remarqué les regards que tu lui jettes?
Ona bak. Keşke hiç sevişmeseydik.
- On n'aurait pas dû coucher.
Bak, Stacey annen değil biliyorum, ama ters yüzlü ol yada olma ona saygı duyman gerek!
Elle n'est pas ta mère, mais visage à l'envers ou pas, respecte-la!
Bak, ona hiç seçenek bırakmadın!
Ecoute, tu ne lui as pas laissé le choix!
Tamam, ona söylemeyin ama bakın kim burada.
Lui dis pas, mais regarde qui voilà...
- Hayır. Tamam, bakın yardımınıza ihtiyacım var. Sevgililer Günü için, ona ne alacağımı bilmiyorum.
Je sais pas quoi lui offrir pour la St Valentin.
Bak, içimde bir his var. Kurbağanın çıkardığı ses neyse ona koy beni.
Mets tout ce qui me reste sur la grenouille.
Güzel. Ona iyi bakın.
- Gardez-la à l'œil.
Sizin ona bakmanıza bakıyor, size bakmayın demiştim. - Gidip oraya otursana.
Il vous a vues le regarder, je vous l'avais dit.
Bak, ona geçtiğimiz birkaç hafta ödeme yapmayı unuttum. Ve şuan hiç nakit param yok. Yani, görmezden gel.
Ecoutes, j'ai oublié de le payer ces dernières semaines... et je n'ai pas cherché d'argent, alors ignores-le...
Sorun çıkartanın bastırılması zor olduğunu söylemiştin değil mi? Ona bir bak.
Ce chahuteur ne se laisse pas facilement impressionner, tu ne trouves pas?
Sizler ona bakın.
Ayez-le à l'oeil.
Ona iyi bakın.
Take a good look à lui.
Ona sürekli bakıldığını... biliyor muydunuz? Onu ortalarda görebilir miyiz?
Saviez-vous que si on regarde fixement la grande aiguille, on peut lavoir bouger?
Ona çok iyi bakın.
Veillez bien sur elle.
Ona yaptığın bak pisicik?
Regarde dans quel état tu l'as mis, Pomponnette!
Ona bakışını görmeliydin?
T'as vu ta tronche?
- Bak, ona tam olarak ne yaptın?
- Vous lui avez fait quoi?
Görünüşe bakılırsa Bishop'un ona karşı duygularını biraz hafife almışsın.
Vous avez sous-estimé les sentiments de Bishop pour elle.
- Ona iyi bakın. - Tabii efendim.
- Messieurs, prenez soin de lui maintenant.
Bakın ona.
Regardez-moi ça.
- Lütfen ona iyi bakın.
Aidez-la, s'il vous plaît.
Ona neler getirdiğine bakın!
Vous avez vu ça?
Ona iyi bakın.
Prenez en soin.
Bakın neden başa dönmüyoruz? Ona yeni bir burun yapın.
Ecoutez, on ne peut pas lui refaire un nouveau nez?
O ise bunu avlanmak için kullanır, ona altın yumurta gözüyle bakıyorlar.
Il l'utilise pour chasser : c'est notre sauveur.
BakıcıIık yaşı çoktan geçmiş oluyor. Bu ona haksızlık.
Ce n'est pas drôle pour elle.
Bakın, ben- - Kabul ediyorum. Ona yardım ettim.
Ecoutez, je... j'admet que je les ai aidés.
Bakın ona.
Regardez-le.
Hakkını vermen lazım, eğer kapıyı açarsa, bir bakıma ona ihtiyacımız var.
Admets-le. On a besoin de lui pour ouvrir la porte.
Şu kadına bak.Pencereye bak O kadın annesinin yanında olmak istiyor.Ona izin ver
Regarde cette femme, elle attend pour dire au revoir à sa mère.
Bakın Ray henüz bilmiyor, onun için gelince bırakın ona ben söyleyeyim.
Écoutez Raymond n'est pas au courant. Quand il rentrera, laissez-moi lui dire.
Kör müyüm? Evi süpürürken kanepede oturup spor programının mayo bölümünü izlerkenki bakışlarınla ona baktığını görürdüm!
Je te voyais assis sur ce canapé, en train de la mater quand elle passait l'aspirateur, avec ce même œil que tu as en lisant l'édition spéciale bikinis de "Sports Illustrated".
Bak ahbap, ona doğruyu söylemelisin.
Je n'ai pas voulu prendre de risques. Écoute, tu dois lui dire la vérité.
Demek istediğim, ona bir bakın.
Regardez-la.
Evet, ve Scorpius başka bir yerden tüm zaman boyunca ona bakıp gülüyordu
Oui, mais Scorpius n'était pas dedans. Il les baladait depuis le début.
Hiçbir şey demeden ona öylece bakıp duracak mısın?
Tu vas rester là, à la fixer comme ca?
Biz de ona yardım etmeye çalışıyoruz. Rahatınıza bakın.
Quelques femmes un peu dérangées organisent cette vente de charité et nous essayons de les aider.
O bakışlar... sen daha iyisine layıksın, ona bir şans ver konuşmaları...
Mais les bons sentiments : "Tu vaux bien mieux que ça, c'est l'occasion ou jamais."
Ben de ona nazikçe yumurtanın beyazı ile yapılmış içinde biraz domates, azıcık ta mantar, olan omlet istedim, bana verdiğine bak.
Je lui demande de faire une omelette au blanc d'œuf bien cuite, avec tomates, champignons, ciboulette, et voilà ce que j'ai.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]