English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Ö ] / Öyle yapın

Öyle yapın traducir francés

613 traducción paralela
Nasıl isterseniz öyle yapın.
Comme vous voudrez.
Öyle yapın.
Faites donc.
- Lütfen öyle yapın. İyi akşamlar, efendim. Nasılsınız?
D'ailleurs, puis-je me permettre... de vous appeler Buckley?
Pekâlâ o zaman öyle yapın Bay Allnutt.
Faites-le tout de suite, Mr Allnut!
İşte öyle yapın.
Continuez.
Nasıl biliyorsanız öyle yapın madem.
Faites comme vous voulez.
Yine de ben arabayı alıyorum, siz canınız nasıl istersen öyle yapın.
Je prends l'auto et vous faites comme vous l'entendez.
Nasıl isterseniz öyle yapın. İster kurulanın, ister kurulanmayın.
Séchez-vous ou pas, mais finissons-en.
- Öyle yapın o zaman.
Achète-les toi-même.
Bence kesinlikle öyle yapın.
Faites donc.
Suratını neden öyle yapıyorsun?
Mais, oui, certainement... Pourquoi faites-vous ces grimaces?
Ayakkabının tabanı tavana öyle sıkı yapışıyor ki düşmüyorsun.
Les chaussures ont des ventouses sous les semelles.
Öyle idealleri ve belirli şeyler üzerine farklı bakış açıları var ki zamane kızlarının kıyas yapılamaz şekilde üzerinde.
Elle a un ideal tellement eleve! Elle est au-dessus de tout cela.
Yıllardır öyle yapıyorum.
Mon nom n'a jamais paru dans la presse.
Hediye atın dişine bakılmaz ama ben hep öyle yapıyormuşum gibi hissettim.
Il est magnifique.
- Varsayım yapıyor olabilirim ama sizin gibi hoş bir bayanın birkaç erkek arkadaşı olması mümkün değil mi? - Ben de öyle söyledim.
- Je confirme.
Öyle oyuncular gördüm ki sahnede, öyle beğenilen oyuncular gördüm ki, günaha girmeyeyim ama, değil Hıristiyan, değil Müslüman, insan bile değillerdi. Öylesine şişirme, uydurma hâllere giriyorlardı ki, dedim bunları tabiatın kaba işçileri yaratmış olmalı. İnsan yapıyorum derken, insanlığın berbat bir kopyasını yapıyorlardı.
J'ai vu des comédiens réputés... se pavaner et gueuler tant... qu'on eût dit... des ratés de la Nature.
Bunlar arasında üç takım gerçekten birer sanat eseri. Kabzaların nakışına öyle güzel uydurulmuş, öyle ince bir işçilikle yapılmaşlar ki.
Trois de leurs affûts sont des merveilles.
Ben elimden geleni yapıyorum, bu iş öyle kolay değil.
Je fais ce que je peux, ce n'est pas facile.
- Tüfek mi? - Evet, az önce avcı eri yapıldın. Ben de öyle.
Tu es devenu fusilier, et moi aussi!
Ve buna hırsızlık da demeyin sakın, çünkü o da öyle yapıyor.
Et ne me parlez pas de vol, car c'est comme ça qu'il l'a eue.
Sen bir hayvansın. Ben de senden hoşlanmıyorum. Hayvanlar yaşamak için öldürürler, sen de öyle yapıyorsun.
Comme vous dites, pensons au Président d'abord, nous ne comptons pas...
Tamam. Senin öyle bir kemik yapın yok.
C'est vrai, tu n'es pas comme moi
Bundan böyle sadece kendi işine yap ve herkeste öyle yapsın tamam mı?
Mêlez-vous de vos affaires, ça vaut pour les autres aussi.
Mahkuma çok yakın davranıyormuş. Sürekli koluna yapışıyormuş. Öyle mi?
Elle était très tendre avec l'accusé, et toujours pendue à son bras.
- Katılmayacağım. - Canın nasıl istiyorsa öyle yap.
Fais comme tu veux.
Misinası sağlamdı ve büyük balıklar için yapılmıştı. Misinasını öyle gerginleştirmişti ki üzerinden su damlaları sıçrıyordu.
Sa ligne était solide, faite pour les grosses prises, et il finit par la tendre tant qu'elle se mit à goutter.
Bana öyle görünüyordu ki, bunu yapmanın en basit yolu Crippen'in yaptığı hatayı yapıp kaçıp gitmek olarak görünüyordu.
Ils avaient modifié son emploi du temps, de sorte qu'il était capable de passer ma porte et de jeter un oeil que tout ce qui arrivait.
Nasıl isterseniz öyle yapın, ben bir şey görmedim.
Faites comme vous voudrez, moi j'suis sourd.
Adamların ne yapıyor öyle?
Désolé, mais j'étais absent.
Dolabınızda asılı olduğunu söylediniz. Hep öyle yapıyorsunuz.
Comme toujours.
Öyle bir yapın ki...
Je veux que vous fassiez de cet endroit
Sana Hemingway hakkında ne düşünüyorsun diye sorulursa : öyle görünüyor ki bütün plaklarımın koleksiyonunu yapıyor.
"Je me demande ce que tu penses de Hemingway. " Il paraît qu'il collectionne tous mes enregistrements. " Un tel n'a pas aimé mon récital.
Benim için yaptın, öyle mi? Yapıyordun çünkü hoşuna gidiyordu.
Tu l'as fait parce que ça te plaisait!
- Öyle yapın!
- À vos ordres, monsieur!
Orada tek başınıza ne yapıyorsunuz? İyi anlaşıyorsunuz, öyle mi?
Comment vous en tirez-vous, là-bas, sans nous?
- Bilmiyorum ama ben baskın yapıyordum. - Öyle mi?
- Aucune idée, mais j'y ai fait une rafle.
Pekâlâ, yap bakalım... öyle olsun.
Oui, vous n'avez qu'à faire ça.
Akamagahara'da sayısız hizmetlisi ile beraber kalıyor. Dan-no-ura savaşının yapıldığı manzarayı görmek istiyordu öyle ki bugün oraya gittik.
Avec sa suite, il séjourne à Akamagahara pour visiter le site de l'ancienne bataille de Dan-no-ura.
Adama şantaj yapıldığını ve bunu bitirmeye karar verdiğini. Evet, ben de öyle düşündüm.
on a fait chanter l'homme et il a décidé d'en finir oui, c'est ce que j'ai pensé.
İçinden geleni yap Michelangelo. Hep öyle yaptın sen.
Faites selon votre désir, vous l'avez toujours fait.
Bunla ilgili bir şey yapın diyorsunuz, öyle mi?
Et vous voulez que nous agissions, hein?
Nasıl istersen öyle yap. İnsanın böyle bir işe burnunu sokması utanç verici.
Si tu préfères garder le secret...
Ama burada zorunlu din dersleri yapıyorsunuz, öyle değil mi?
Mais votre enseignement est forcément religieux, n'est-ce pas?
Öyle sanıyoruz ki, buna bağlı olarak söz konusu sunum, daha fazla yapılmış olan... mali hesap hataları için, yalnızca bir başlangıç teşkil... etmektedir ki ; bu da, okul müdürünün utancını katlaması demek oluyor.
On peut donc présumer que le montant n'est qu'un prélude à de plus amples malversations qui ne feront qu'augmenter l'embarras du directeur.
Öyle olsun. Öyleyse senin onayın olmadan yapılmak zorunda!
Nous agirons donc sans votre consentement.
Bugünlerde öyle saç kesimleri yapılıyor ki öz evladını tanıyan babayı tebrik etmek lazım.
Avec ces coiffures, un père doit être intelligent pour reconnaître son fils.
Yapmak zorunda olduğunu yaptın. Ben de öyle yapıyorum.
Tu as fait ton devoir, et moi aussi.
Bir insan öyle sağını solunu yapıştırabileceğin bir birim değil.
Un homme n'est pas une unité qu'on peut raccommoder comme ça.
- Evet, evet. Öyle yap.
Oui, n'oublie pas.
O puroyla ne yapıyorsun öyle?
Hors de Cuba, tu n'es personne.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]