English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ K ] / Kız

Kız traducir portugués

271,108 traducción paralela
- O benim kızım!
Ela é minha filha.
Kızım içeride.
- A minha filha. Ela está lá dentro.
Onun takip ettiğimiz kız olduğuna inanmamızın nedeni var.
Também deverá estar a dormir, imagino. Temos razões para acreditar que é a rapariga que andamos à procura.
Aradıkları kız her kimse o Elena değil.
Quem quer que seja a rapariga que eles andam à procura, não é a Elena.
Yattaki polisin peşinde olduğu kız.
Do iate. Aquela que a Polícia anda à procura.
O kızın adı neydi?
Como é que ela se chama?
Hayır, o kızın baş rolünde oynadığı Açlık Oyunları filmlerini seviyorum.
Gosto daqueles filmes Jogos da Fome com a rapariga.
İkinizin de aptal olduğunu belirtmek isterim. Karınla kızının toplam zekâ yaşı altıyı geçmez, anladın mı?
E quero dizer que foram os dois estúpidos, a tua mulher e a tua filha juntas dão um seis, certo?
Adamlarınızın bazıları statüsü ve başarısı yüzünden Winston'a kızgın.
Alguns homens do seu departamento expressaram um ressentimento em relação ao Winston pelo seu estatuto e sucesso.
Ya bir kız iki Hint erkekle çıksa?
E se uma miúda namorasse com dois indianos?
- Kız kardeşim var.
- Uma irmã mais nova.
Ben de öyle bir şeydeydim ve Marissa adlı beyaz bir kız vardı.
Eu também estive num e havia uma branca, a Marissa.
Bir daha kızıma yaklaşırsan kurşunlanmış pikaptan daha büyük sorun yaşarsın.
Se te voltares a aproximar da minha filha, não é só a carrinha que ficará furada.
Deli kız arkadaşın çifteyle gelip - pikabımızın camlarını indirdi.
A tua namorada maluca apareceu com uma caçadeira e rebentou as janelas da nossa carrinha.
Kızım ve torunumla iki haftalık deniz yolculuğuna çıkıyorum da, - dürbününü ödünç isteyecektim.
Bem, vou fazer um cruzeiro de duas semanas com a minha filha e a minha neta e queria que me emprestasses os binóculos.
Yolculuğa çıkacağınıza göre kızınla Noel iyi geçti herhâlde.
O Natal deve ter corrido bem, para irem fazer uma viagem.
Pislik kardeşinin gerzek kızımı hamile bıraktığını biliyor muydun?
Sabias que o estúpido do teu irmão engravidou a idiota da minha filha?
Niye kızıyorsun, hani bir şansım vardı?
Estás zangada porquê? Eu tinha uma oportunidade!
Kız arkadaşınım!
Eu sou tua namorada!
Kardeşin kızımın hayatını mahvettiyse bunu bana söylemen gerekir!
Tens de me dizer se o teu irmão estraga a vida da minha filha!
Hem de fiyasko olmayacağını sandığım kızımın!
A filha que eu pensava que não seria um desastre.
Siz Roth kızları da çok doğurgansınız.
E as Roth são muito férteis.
Maggie, seni kız arkadaşım Shirley ile tanıştırayım.
Maggie, quero apresentar-te a minha namorada, a Shirley.
Kız arkadaş biraz fazla oldu Hank.
Namorada é um bocado forte, Hank.
Horoz, bu benim kız arkadaşım ve kuzenim.
Galo, apresento-te a minha namorada / prima.
- Duydum. Horoz, Neumann's Hill'de çalışıyormuş, Colt, Roth'ların kızını hamile bırakmış ve Maggie'yle resmen boşanmışsınız.
O Galo trabalha na Neumann's Hill, o Colt engravidou a miúda da Roth e tu e a Maggie finalizaram o divórcio.
- Eski kız arkadaşını hamile bırakmış.
- Ele engravidou a ex-namorada.
Tabii. Charlene'i, Judds'ı izlemek için Kızılderili kumarhanesine götüreceğim.
Claro, eu vou levar a Charlene ao casino índio para ver os Judds.
Yok, bir sürü kız kaldırdım.
Não, engatei montes delas.
Kız evrak işinin kitabını yazmış.
Papelada é a praia dela.
Babam çok kız kavgası gördü.
Já viu muitas brigas de mulheres.
- Yaramaz kız.
Rapariga marota.
- Yattaki kız.
A rapariga no iate.
Bu bir ceset Jukes, kız dedikodusu değil!
As coisas sabem-se depressa.
Kızı mı?
A rapariga?
Onun gerçekten Antal'ı öldürdüğünü düşünüyor musun? O kızın?
Achas mesmo que ela matou o Antal?
Tamam, sanırım şu anda çok karmaşık bir durumdayız.
Estamos numa situação bastante complicada.
Biz şanslıydık çünkü üniversite arkadaşlarımızı aileden biri gibi gördük.
Pois, nós temos sorte. Os nossos amigos da faculdade são família.
Artık bırakmalısınız.
Deviam libertar-se disso.
Ethan Turner'la üzerinde çalıştığımız kitap çıkış yapmaya hazır.
O livro em que tenho estado a trabalhar com o Ethan Turner está pronto para a ribalta.
Peki, o halde bulduğum en ilginç şey Malcolm'un kolundaki kırmızı tozla çizilmiş haç.
Então a coisa mais interessante que encontrei foi uma cruz de poeira avermelhada no braço dele.
Simmons da olay yeri yakınında kırmızı tozla kaplı su şişesi bulmuş.
E o Simmons disse que encontrou uma garrafa de água perto da cena do crime, também coberta de poeira avermelhada.
Malcolm'un olay yerinde kanlı ayak izleri buldum, ayrıca bir de kırmızı toz kanıtı vardı.
Encontrei pegadas ensanguentadas perto da cena do crime do Malcolm e também evidências da poeira avermelhada.
Geçen günkü hafif kırmızı şaraptan alabilir miyim?
Trazes-me um copo do tinto do outro dia?
Fedakârlık yapacağız.
Vamos ter de fazer sacrifícios.
- Geçen gece eve gidip lise mezuniyeti ve kış balosu fotoğraflarımızın üzerinde sigara söndürdüm.
- Eu fui para casa e apaguei um cigarro na nossa foto do baile de finalistas e na do baile de inverno.
Aynı yere gidecekken dört saat iki ayrı araçta direksiyon sallamanız saçmalık.
É ridículo guiar quatro horas em duas carrinhas, se vão para o mesmo sítio.
Çok içiyorsun, çok kırmızı et yiyorsun, sürekli tütün çiğniyorsun...
Bebes demasiado, comes demasiada carne vermelha, mascas tabaco...
Mallarının bir kısmını çiftlikteki buzluğa taşırız.
Podemos meter algumas coisas no frigorífico da quinta.
Yani zaten hepimizin önceden yattığını sandığımız çekici ve bekâr bir kadınla yemeğe çıkıyorsun.
Vais sair com uma mulher solteira, atraente, com quem todos julgavam que andavas a dormir.
Bu arada umarım bugün 328 balık tutarız.
A propósito, espero que hoje apanhes 328 peixes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]