O kız traducir portugués
71,067 traducción paralela
O kıza da bir takma isim takmanız lazım.
Sabes, precisamos de dar um nome de código para a miúda.
Duruşmaya çıkmazsan o kız bütün hayatını onu istemediğini düşünerek geçirecek.
A Zoe vai passar o resto da vida a pensar que não a quiseste.
O kızı yakaladı!
Ele agarrou-a!
Olsa sen ölü kalırdın ve o kız hayatta olurdu.
Se existisse, estarias morto... E aquela rapariga estaria viva.
Kızısın diye baban seni kurtaracak mı sanıyorsun?
Julgas que o teu pai te vai salvar por seres filha dele?
Edlund bilgisini SCPD ile paylaşın, sonra sokaklara çıkıp bu adamı bulacağız.
Divulga a informação sobre o Edlund para a polícia, depois vamos para a rua procurar este tipo.
Sürekli olarak kızıyoruz.
Estamos tão furiosos o tempo todo.
Gregor'a karşı yaptığımız darbe kısa ömürlü olabilir... Bizim gibi.
O golpe contra o Gregor talvez tenha vida curta, assim como nós.
Madem artık SCPD'nin en yeni isimlerindensin sahaya çıkıp meslektaşların tarafından ifşa edilmeni göze alamayız.
Agora que és uma nova funcionária da polícia, não podes ir para o terreno e ser reconhecida, por isso...
Henüz kızınızın yerini doldurmaya hazır değilim efendim.
Ainda não estou pronta para tomar o lugar da sua filha, senhor.
Bay Başkan, saygısızlık olarak anlamayın ama başınız kanıyor ve sarsıntıda uygulanacaklar protokolümüz NFL'inkinden bile katı.
Senhor, com todo o respeito, a sua cabeça está a sangrar, e o protocolo de concussão é mais rígido que o da NFL.
Gregor'un Kovar'la yaptığı anlaşmaya sadık kalmalıyız, böyle değil.
Devíamos honrar o pacto do Gregor com o Kovar, não isto.
Sen, Oliver ve maskeli elemanlardan kurulu ekibiniz senelerdir hakim ve jüri rolünü oynarken, Argus yasal süreç olmadan insanları tutsak olarak tutuyor diye kızıyorsun.
Estás chateado porque a ARGUS prendeu pessoas sem julgamento quando tu, o Oliver e a vossa equipa de recrutas mascarados têm brincado de juiz e júri há anos.
Suçla savaş yüzünden hepimiz acıkırız diye düşündüm.
Pensei que estávamos com fome depois de combater o crime.
Thea, bellekte ne olduğuna bakmayacağımız konusunda anlaştık sanıyordum.
Thea, pensei que tivéssemos concordado em não ver o que havia na pen.
Sonraki gün yine bir adım atacağız zira hepimizin artık ciddi anlamda geçmişi geçmişte bırakması lazım ki evlatlarımız Star City'i hayal ettiğimiz gibi teslim alabilsin.
E no dia seguinte, daremos outro, porque realmente chegou a hora de deixarmos o passado para trás para que as nossas crianças herdem a Star City com a qual sempre sonhamos.
Tıpkı babamın ben ve kız kardeşim için hayal ettiği gibi.
Como o meu pai sonhou com uma vida melhor para mim e para a minha irmã.
- Rene kızını geri alabilmesi muhtemel olan duruşmaya gelmedi.
O Rene faltou à audiência pela guarda da filha.
KGB buna Kızıl Ölüm adını taktı.
O KGB chama-lhe Morte Vermelha.
Curtis ve Dinah kayıpsa Rene'nin de kızından kaçmadığını düşünebiliriz.
Se o Curtis e a Dinah desapareceram, podemos presumir que o Rene - não fugiu da filha.
Kızını kaybetmek nasıldır bilirim...
Eu sei o que é perder uma filha.
Bak, o benim kızımdı anladın mı?
Era a minha filha, está bem?
Oliver'ı yalnız bırakmamalıydık.
Não devíamos ter deixado o Oliver sozinho.
Benden nefret ediyor olması kızım olduğu gerçeğini değiştirmez.
O facto dela me odiar não a torna menos minha filha.
Ama bu fekakarlığımı boşa harcadın ve şimdi de kızım, biricik kızım Shado öldü.
Mas tu desperdiçaste o meu sacrifício e agora a minha filha, a minha querida Shado, está morta.
Dönmezsen baban ve kız kardeşim bir hiç uğruna ölmüş olacak.
Se não, o teu pai e a minha irmã morreram em vão.
Seni arabamıza alırdık ama bizi izliyorlarsa arabamızı da izliyorlardır.
Podíamos levar-te no nosso, mas se estão a vigiar-nos, então estão a vigiar o carro.
Gündüzyürüyen hakkında konuşmuyorum.Kızı, Quinn öldürdü.
Não falo do Diurno. Foi o Quinn que matou a miúda.
Onlarla beraber şehirde kısıtlı kaldık ama onları nasıl bulacağımızı bilmiyoruz.
Estamos presos na cidade sozinhos com aquele homem? Mas não... Quem é o JC?
Geçmişe bakmanın biraz saçma olduğunu biliyorum, ama, hey, bunu elinden güneş ışığı çıkartıp havada bir portal yapabilen bir kız söylüyor.
O que, pensando bem, parece um pouco absurdo, mas é feito pela miúda que dispara luz do sol da mão e cria Portais do nada.
Kongre acil oturumda toplantıyken Savunma Bakanı Korshunov Dünya'nın gerçekleştirdiği bu kanunsuz ve korkakça sinsi saldırıyı kınayıp cevapsız kalmayacağını...
Enquanto o Congresso se reuniu numa sessão de emergência, o ministro da Defesa Korshunov denunciou o ataque surpresa como um ato ilegal e covarde da parte da Terra
Adam kızı öldürdü ve sen de onu vurdun.
Ele matou a tua rapariga e tu mataste-o.
Bu iç gövdeye ilerlemiş olsaydı kızınız ikiye ayrılırdı.
Se isso tivesse passado para o casco interior, a vossa menina ter-se-ia partido em duas.
Ki bu da onları aslında yararsız kılıyor.
O que os torna essencialmente inúteis.
Kendimizi yönetmeye ve kendi yeni ulusumuzu başlatmaya hazırdık ama inşa ettiğimiz, çıkardığımız, yaptığımız ne varsa hâlâ ihtiyar Dünya Ana'nın malıydı.
Estávamos preparados para governar-nos a nós mesmos e começar a nossa própria nação, mas tudo o que construíamos, extraíamos ou fazíamos era ainda propriedade da velha Terra-Mãe.
Miller doğru olanı yapacağımız konusunda bize güvendiğini söyledi ve yaptık.
O Miller disse-me que confiava em nós para fazer o que está certo. E fizemos.
Adamın kendi kızı onu durdurmak için DGİ ile çalışıyormuş.
A própria filha trabalhava com a APE para o impedir.
Kurtardıklarımızı da yalnızca kazara kurtardık.
Os que salvámos, só o fizemos por acaso.
- Hayır. Artık kendi havamız var, hepsi bu.
Não, agora estamos com o nosso próprio ar, só isso.
Bu çalışma olmadan insanlık ilk ateş eden düşman karşısında savunmasız, cahil ve zayıf kalacak.
Sem este trabalho, a humanidade ficará desarmada, ignorante, vulnerável, a um inimigo que já disparou o primeiro tiro.
Çocuğu kimlik sorunlarıyla boğuşan bir kız kardeşim var.
O filho de uma irmã minha está com problemas de identidade.
Artık yapmışız, yapmamışız, aynı şey.
Agora, é como se o tivéssemos feito.
Dedektif Kelly telefonda dedi ki Allison'ın annesine göre kızı duygusal olarak dengesizmiş.
O Detetive Kelly diz que a mãe da Allison a considera instável emocionalmente.
Dallamaya bak. - Yani, en azından tutuklanmadık. Anlaşılan sunucu ücretlerini azaltmak için çalışmak zorundayız.
Se não formos presos, temos de reduzir os custos com o servidor.
Stannis kaleyi boş bıraktı ve kız da orada doğdu.
Stannis deixou o castelo desocupado e foi lá que ela nasceu.
Ben hayatım boyunca Kızıl Kale'yi görmek istedim. Baelor Septi'ni, Ejderha Çukuru'nu.
Toda a minha vida quis ver a Fortaleza Vermelha, o Septo de Baelor, o Fosso dos Dragões.
Çılgın Kral'ın kızı Demir Taht'ı ele geçirirse bildiğimiz krallığı da yok edecek.
Se a filha do Rei Louco tomar o Trono de Ferro, ela destruirá o reino, tal como o conhecemos.
Kızı da Demir Taht'ı ve Yedi Krallık'ı geri kazanmak için burada.
Ela está aqui para reivindicar o Trono de Ferro e os Sete Reinos.
İkimiz de birbirimize karşı çok tatlıydık bu yüzden bırak vedamız da aynı tatlılıkta olsun olur mu?
Fomos bons um para o outro, por isso deixa que a despedida seja boa também.
Seyahat ettikleri yeni toprağı kızı hiç görmeyecekti.
A sua filha jamais veria o novo mundo para onde tinham viajado.
O benim şanslı param seni kızıl. Siktir.
A minha moeda da sorte, cenourinha.
kız mı erkek mi 23
kızın 46
kız kardeşim 118
kızkardeşim 29
kızınız 24
kızma 130
kızılderili 47
kızgınsın 35
kız arkadaşın var mı 49
kızgınım 46
kızın 46
kız kardeşim 118
kızkardeşim 29
kızınız 24
kızma 130
kızılderili 47
kızgınsın 35
kız arkadaşın var mı 49
kızgınım 46
kız kardeşi 30
kızım nerede 44
kızıl saçlı 27
kızdın mı 66
kız kardeşin 28
kızgın değilim 76
kız kim 43
kızdım 17
kızgın mısın 51
kızarmış tavuk 16
kızım nerede 44
kızıl saçlı 27
kızdın mı 66
kız kardeşin 28
kızgın değilim 76
kız kim 43
kızdım 17
kızgın mısın 51
kızarmış tavuk 16