English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Ç ] / Çok yakın

Çok yakın traducir portugués

6,029 traducción paralela
Üsteğmen Gracely umudumuz çok yakında damgasının vurmaması.
Esperemos que o Tenente Gracely não acerte no alvo tão depressa.
Çok yakında bunların bir önemi kalmayacak.
Em breve nada disso vai importar. Tira.
O zaman çok yakınlaşmışsın demektir.
Então já te aproximaste demasiado.
San Diego, Palos Verdes'e yakın. Çok yakın, yakın işte.
San Diego é perto de Palos Verdes, muito perto mesmo.
Aslında sonuca çok yakın olduğunuz anlamına gelir.
Mas é só porque estás quase lá.
Burada, Korengal'da çok yakın, değerli arkadaşları kaybettik ve kimisi de yaralandı. Bu herkesi etkiliyor...
No Korengal, perdemos amigos chegados, e tivemos amigos feridos, e isso deprime toda a gente.
Sorun şu ki, Bay Wexlan, siz Logan Moore'un kartını okuttuğunuz sırada... -... o çok yakınlarda öldürülmüştü.
- O problema, Sr. Wexland, é que usou o cartão de identificação do Logan Moore, quando ele tinha acabado de ser assassinado ali bem perto.
Carter ve Logan'ın soyduğu bina, Logan'ın öldürüldüğü yere çok yakın bir yerdeymiş.
O edifico que o Carter e o Logan invadiram fica a poucos quarteirões de onde mataram o Logan.
Çok yakınız, Castle.
Estamos tão perto, Castle.
- Hem de çok yakın.
- Demasiado perto.
Matt'le çok yakınızdır.
O Matt e eu éramos tão próximos.
Kubbe'ye çok yakın gidiyor.
Está a chegar muito perto da cúpula.
Hayır, orası çepere çok yakın.
É muito perto do perímetro.
Yerine... yenisini koymak zor olacak ama çok yakında kendi askınıza sahip olacaksınız.
Vai ser difícil de substituir. Mas, muito em breve, terá o seu próprio cordão.
Madeline kaybolduğu sırada çok yakın çalışıyorlardı, âşık oldular.
Quando a Madeline desapareceu, eles trabalhavam juntos, estavam a apaixonar-se.
- Çok yakın olmalı.
Muito perto.
Kardeşin sana nerede çalıştığını ve ne iş yaptığını söyledi. Çünkü ikiniz birbirinize çok yakındınız.
O teu irmão contou-te onde trabalhava, e o que fazia, porque eram próximos.
Pulpo ve adamları içimizden birine mal oldu. Ailemizin çok yakın bir üyesiydi. O aşağılık heriften profesyonel bir anlaşma bekliyorsanız yanlış yoldasınız demektir.
O Pulpo e o seu homem custaram-nos um dos nossos, quase nos custou um membro da família... mas se escolheram esta profissão, à espera de não lidar com sacanas, escolheram a profissão errada.
Çok yakın zamanda olmuş.
É demasiado recente.
Yakan kralın adamları ama korkmayın çok yakında onları ele geçireceğiz.
São os homens do rei que a estão a queimar, mas tenham esperança, porque vamos apanhá-los em breve.
Güneş'e çok yakın uçtuğu için kanatları erimiş.
Voou perto demais do sol, e as suas asas derreteram.
Bu tarz bir işte bir adama baskı yapmak için onun zayıflıklarını bilmeniz gerekir. O adamın zayıflıklarını çok yakından biliyorum.
Para aplicar pressão num homem para este tipo de trabalho, temos que conhecer as suas fraquezas e eu conheço as fraquezas deste homem... intimamente.
Çok yakın.
Tão perto!
- Sasha, kenara çok yakın durma!
Sasha, não fiques assim tão perto da beira, está bem querida?
Kendi ölümümü gördüm, çok yakın zamanda geliyor ve bu senin tek şansın, son şansın. Soru hala aynı.
Vi a minha própria morte e vem por mim muito em breve, portanto esta é a tua oportunidade, a tua única oportunidade, e a pergunta permanece igual.
Soyisminiz korkunç bir şekilde "yodel" e çok yakın.
O seu apelido é perigosamente parecido com "yodel".
Burası ölümün ve yaşamın çok yakın olduğu Dünyanın ucra bir köşesi.
É uma região do mundo em que a morte e a vida estão muitíssimo próximas.
- Patlama bölgesinin çok yakınında olduğunu mu söylüyorsunuz?
Está a dizer que ele estava perto da explosão?
Çok yakın sürüyordun.
Importa como vais.
Geçen ay kimyasal madde tedarik şirketlerine birçok zorla girme meydana gelmiş bir tanesi de o şeyi gördüğüm yere çok yakın.
Aconteceram diversos arrombamentos em Companhias Químicas no mês passado. Incluindo uma perto de onde encontrei... O que vi.
Margaux çok yakın bir arkadaşımdır.
A Margaux é uma amiga muito chegada.
Son zamanlarda çok yakın gözüküyorsunuz.
Ultimamente parecem muito próximos.
Kahretsin. Çok yakın durumdayız.
Grande merda.
Çünkü bu sabah onu siktiğimde sana çok yakın hissettim Ray.
Quando a comi hoje, senti-me próximo de ti, Ray.
Onunla çok yakın olmamasına rağmen oldukça kederliydi.
Ele estava particularmente angustiado, por não ter sido mais próximo dela.
Uyanırsın ya da uyandığını sanırsın,... ve karanlıkta biri vardır, çok yakınında veya sen öyle sanırsın.
Acordamos ou pensamos que acordamos e há alguém no escuro, alguém próximo. Ou apenas achamos que há.
- Çok yakışıklısın be.
Bem, és mesmo atraente.
Bazen çok kötü kıstırılırsınız ve düşman fazla yakına gelmiştir ve siper alacak yeriniz yoktur.
Algumas vezes paralisas mesmo, e não se pode perder tempo, eles chegam muito perto, e ficas desabrigado. É assim que ficas com um pouco de medo.
Son zamanlarda kaybettiklerine rağmen kazandıklarının çok olduğunu söylüyorlar. Firma aleyhine oy kullanmaya yakın olacaksın.
Com o seu índice de perdas versus vitórias, ia ser eliminada da sociedade.
Kalbine bu denli yakın olduğuna göre çok şanslı bir öncü olsa gerek.
Acho que é um pioneiro de sorte... estar tão perto, do teu coração.
- Çok yakışıklı bir oğlan. - Kes şunu. Oğlumu şımartacaksın.
HOJE
Çok yakın görünüyorlar.
Parecem muitos próximos.
- Ya da çok yakın.
Ou quase.
Bana yakın birisi tarafından, Çaresizce para derdine düşmüş, Onu benden pek çok kez istemiş biri.
Alguém próximo de mim, desesperada por dinheiro, que há muito não me suporta.
Kendi adıma ve tüm McCann Erickson milyonerlerin namına sana çok yakışıklı olduğunu söyleme şansını bize bahşetmeni isterim.
Bom, em meu nome e no de todos os milionários da McCann Erikson, adoraríamos ter uma hipótese de lhe dizer como é bonito.
Çok ani olduğunu ve yakında hayatınızı cehenneme çevireceğimi biliyorum ama doğurana kadar çalışacağım.
Sei que é repentino e cedo, que torna a sua vida um inferno, mas vou trabalhar, até o bebé sair de mim.
Merle "hayır" deyince de sandalyeyi çekiyor ve çok daha genç ve çok daha yakışıklı bir adamın yanına oturuyor.
Então ela pega na cadeira e vai sentar-se ao lado de um homem muito mais novo e bonito.
Çok yakışıklısın.
És muito bem parecido.
Yakın zamana kadar birlikte çok zaman geçirmemiştik.
Só recentemente é que passámos um pouco mais de tempo juntos.
LEM'in ayakları Ay'ın yüzeyine sadece 5 santim kadar girdi. Öyle olsa da Ay'ın yüzeyine yakından bakınca çok ince daneli görünüyor.
Os apoios do Módulo Lunar só estão enterrados na superfície cerca de três a cinco centímetros, apesar de a superfície parecer coberta por uma areia muito fina, quando nos aproximamos.
Annesini yitirmesi, yakın bir dostum olan babası için de kendisi için de çok zordu.
A perda da mãe, uma grande amiga minha... e foi muito duro para ambos, pai e filho.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]