A long traduction Turc
63,519 traduction parallèle
Damon died a long time ago.
Damon uzun zaman önce ölmüş.
I should have told you this a long time ago.
Sana uzun zaman önce söylemeliydim.
Not by a long shot.
Uzun bir süre için değil.
Now I'm gonna lead you down a long path.
Şimdi seni uzun bir yola götüreceğim.
It's a long story.
Uzun hikaye.
I know it's a long shot...
Riskli olduğunu biliyorum...
It has been a long and exciting day, and you two girls should have no problems falling asleep.
Uzun ve heyecan verici bir gündü, ve siz ikinizin uykuya dalma gibi bir sorunu yok.
Yes, um, it's a long story.
Evet, uzun hikaye.
That one day, after a long life, we find each other again.
Uzun bir hayattan sonra bir gün birbirimizi tekrar bulacak olmamız.
You've been away quite a long time.
Çok uzun zamandır değilsin.
They told us to meet them off state route 34. Well, that's a long stretch of road.
Bu çok uzun bir yol, tam olarak neresi?
And that is something I've been looking forward to for a long time.
Bu da benim uzun zamandır beklediğim bir şey.
Been a long time since I've seen an angel.
Bir melek görmeyeli uzun zaman oldu.
But the rest of us? Well, the truth is, we stopped caring a long time ago.
Ama kalanlar, gerçek şu ki biz umursamayı uzun zaman önce bıraktık.
We have been on Lucifer's trail for a long time.
Uzun zamandır Lucifer'in peşindeyiz.
A long, long... Long, long, long, long while.
Çok çok çok uzun zaman.
You know, Claire, you go down this path, our path, it's not a long life.
Claire bu yoldan, bizim yolumuzdan gidersen uzun bir hayat süremezsin.
Sort of a long story.
- Uzun hikaye.
But that was a long time ago.
Ama bu uzun zaman önceydi.
If it happened at the party, that's a long list of people to eliminate.
Saldırı partide gerçekleştiyse elememiz gereken uzun bir kişi listesi var.
But then that's been a long time coming.
Gerçi düşününce bu yeni bir şey değil.
I will warn you, though, these things take a long time to put together.
Yine de uyarayım bunlar gerçekten uzun süren devalar.
I'm only here because I'm not brave enough to kill myself and I should've done that a long time ago.
Burada olmamın tek sebebi kendimi öldürecek cesaretimin olmaması. Ki bunu çok çok önce yapmam gerekirdi.
- It's been a long time coming.
- Çok uzun süre oldu.
You're gonna take a long walk and a few deep breaths, and then you'll call us, and give us the name of the person who installed that spyware for you.
Uzun bir yürüyüşe çıkıp derin birkaç nefes alacaksın ardından bizi arayıp ismini bize söyleyeceksin. Senin için bilgisayara yazılım yüklemiş olan kişinin ismini.
It has been a long journey.
Uzun bir seyahat oldu.
and... a blurry photograph... taken a long time ago, of a woman named Beatrice, which I look at from time to time while writing this account from across what was once a prominent theater, no more able to help the Baudelaires
Baudelaire yetimlerine dair notlarım, seyahatlerim sırasında edindiğim birkaç mühim nesne ve bulanık bir fotoğraf. Beatrice adındaki bir kadının, uzun zaman önce çekilmiş bir fotoğrafı. Bu öyküyü kaleme alırken zaman zaman ona bakıyorum, zamanında karşıda seçkin bir tiyatro salonu vardı, bu fotoğraf da Baudelairelara, Kont'un kulesinde buldukları nesnelerden daha fazla yardım edemeyecekti.
It's been a long night and we have a very busy day tomorrow.
Yorucu bir akşam geçirdik ve yarın da zorlu bir gün olacak.
Still, for the first time in a long time, they'd found a place where the world seemed right, if only for a short time.
Ancak yine de uzun zamandan beri ilk defa dünyanın tersine dönmediği bir yer bulmuşlardı, yalnızca kısa süreliğine olsa da.
That'll go a long way to shoring up confidence.
Güven aşılamak için çok iyi olur.
But it won't feel like freedom for a long time, maybe ever again.
Ama uzun süre özgürlük hissi alamayacaksın. Belki de bir daha asla.
Look, uh, you know, such a long trip up there and my back being what it is.
Çok uzaktaydın. Belimin durumu da malum.
Well, as long as you promise to never touch Charlotte again.
Charlotte'a bir daha dokunmayacağına söz verirsen olur.
Since torture takes too long and Dan's already wasted so much time, why don't we speed things along and make a deal?
İşkence çok uzun sürdüğü ve Dan bolca zaman kaybettiği için neden ıvır zıvırı boş verip bir anlaşma yapmıyoruz?
Long ago, he found a powerfully devout vessel in Madrid, and her faith, it...
Uzun zaman önce Madrid'de güçlü ve kendini adamış, inançlı bir beden buldu. Ona her şeyini verdi.
They get hit on all day long, so you gotta bring you a-game.
Sana bütün asılırlar ama en iyi hareketlerini yapmalısın.
Yeah. Has been for a long time.
- Evet uzun zamandır öyle.
And if we go too long without something to track or trap or punch or gut, well, things get a bit ugly.
Eğer uzun zaman izlemeden veya tuzak kurmadan ya da yumruklamadan veya kesmeden devam edersek işler çirkinleşiyor.
I'm reaching the end of my very long life, and it's a problem'cause I sold my soul for power.
Uzun hayatımın sonuna geldim ve bu bir sorun çünkü ruhumu güç için satmıştım.
With a written apology for the administrative errors that made it take so long.
Sürecin uzamasına sebep olan yönetim hataları için özür mektubuyla birlikte.
There's a field you cross diagonally - it's just long grass, never got mowed - takes you into the back of Kingsbere.
Tarladan geçen bir kestirme patika vardı. Hiç biçilmemiş genişçe bir çayırlık. Seni direkt Kingsbere'e çıkartıyor.
Well, then we prove to her that she will and we catch him and we make sure he goes away for a very, very long time.
O halde ona öyle olmayacağını ve adamı yakalayacağımızı göstermeliyiz. Çok ama çok uzun bir süre gün yüzü görmeyeceğinden de emin olmalıyız.
Long way to go for a couple of days.
- Birkaç gün için uzun bir mesafe.
- For a very long time.
- Çok uzun süreliğine.
That's a 30-foot tower, which is a very long way for a very small person to fall, even when she's inside a cage.
On metrelik bir kule bu, yani küçük bir insanın düşmesi için çok ama çok yüksek, kafeste olsa bile.
And the worst of it was that the villainous Count Olaf was still at large, a phrase which here means that the authorities had not caught him and would not catch him for a very long time.
Bir faciaydı. En kötü tarafı da şeytani Kont Olaf'ın kayıplara karışmasıydı. Bu ifade burada, yetkililerin onu yakalayamadığı ve uzun bir süre yakalayamayacakları anlamına gelir.
- Never is a very long time.
- Asla. - "Asla" epey uzun bir zaman.
Count Olaf has one long eyebrow and he has a very short beard.
Kont Olaf'ın tek, uzun bir kaşı ve kısa bir sakalı vardı.
You have a very long beard, and I hope you don't mind me saying so, no eyebrows at all.
Sizinse uzun bir sakalınız var ve çok affedersiniz ama kaşınız yok.
I'm going to send you to jail for a very long time.
Sizi çok uzun bir süreliğine hapse tıktıracağım.
I'd keep a firm grasp of them, as long as it took, and I'd give them right back to you
Ne kadar sürerse sürsün, onları sıkı kontrol altında tutarım.
a long time ago 546
a long time 163
a long one 23
long 842
long island 52
longer 83
longing 24
longinus 18
longmire 43
longo 16
a long time 163
a long one 23
long 842
long island 52
longer 83
longing 24
longinus 18
longmire 43
longo 16
longitude 31
long live the king 168
long live the queen 48
long night 48
long time no see 414
long time 721
long hair 55
long may she reign 18
long legs 25
long live the emperor 20
long live the king 168
long live the queen 48
long night 48
long time no see 414
long time 721
long hair 55
long may she reign 18
long legs 25
long live the emperor 20
long john 18
long hours 24
long story short 168
long day 136
long live 36
long life 29
long live liberty 21
long overdue 19
long way 22
long gone 44
long hours 24
long story short 168
long day 136
long live 36
long life 29
long live liberty 21
long overdue 19
long way 22
long gone 44