English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / Almost everything

Almost everything traduction Turc

611 traduction parallèle
The Greeks have words for almost everything I know
# Bildiğim neredeyse her şeyin Yunanca'da bir karşılığı var...
Well, I guess I've told you almost everything there is to tell.
Sanırım size anlatılacak her şeyi anlattım.
Matter of fact, he's clever at almost everything.
Aslında neredeyse her şeyi yapabilir.
We're bringing you a little gal that's new to nightclubs and almost everything else.
Gece kulüpleri dahil hiçbir yere çıkmamış olan bir bayan sunuyoruz.
Mr. Kane was a man who lost almost everything he had.
Bay Kane neredeyse bütün sahip olduklarını kaybetmiş bir adamdı.
Almost everything in this plan depends on you.
Bu plandaki her şey size bağlı.
I can tell you almost everything about Ole up until the last few years.
Ole ile ilgili son birkaç yıla kadar ne varsa söyleyebilirim.
Look, he's cleaned up almost everything!
- Her şeyi yemiş neredeyse.
Probably put almost everything in the car.
Muhtemelen onu arabasına yüklemiş olmalı.
I've faked my way through almost everything my whole life.
Hayatım boyunca tek yaptığım kendimi olduğumdan iyi göstermekti.
I like almost everything about him.
Neredeyse her şeyini seviyorum.
Well, I can do almost everything around a ranch, but I never could put an edge on an ax.
Çiftlik ile ilgili her işi yapabilirim, ama asla... ağzı kör baltayı bileyemedim.
Almost everything that has to do with us has been dreamlike up to now
Şu ana kadar seninle yaşadığımız her şey gerçekten bir düşü andırıyordu.
Almost everything is.
- Her şey olduğu gibi!
Almost everything.
- Hemen hemen herşeyi.
They took almost everything!
Nerdeyse her şeyi almışlar!
It must be lost ; he destroyed almost everything he did
Kaybolmuş olmalı. Juan yaptığı her şeyi yok etti.
Oh, I've done a little bit of almost everything.
Oh, Benim yapmadığım iş yok, her işte biraz çalıştım.
Ever since that night, I've read almost everything they've ever printed about you.
O geceden beri hakkınızda basılan her haberi okudum.
Almost everything above the water line's aluminium.
Su yüzeyinin üstündeki her şey alüminyumdur.
The last war destroyed almost everything on this planet, left it... like this.
Son savaş neredeyse bu gezegendeki her şeyi yok etti gezegeni... böyle bıraktı.
Almost everything I can do.
Elimden geleni yaptım.
Well, my wife, she gets almost everything.
Karım hemen hemen her şeyi alıyor.
Almost everything.
Neredeyse her şeyimiz.
This life almost everything is.
Anlattıklarım hepsi doğru.
It's a funny thing, I can do almost everything but hit a 12.
Tuhaf şey, neredeyse her şeyi yapabiliyorum, ama 12'yi buldum.
And almost everything you'll see is eatable... edible.
Ve göreceklerinizin hemen hemen hepsi yenebilir, tadılabilir...
I mean, you can eat almost everything.
Yani, neredeyse herşeyi yiyebilirsiniz.
Almost everything was taken from us.
Neredeyse her şeyimizi aldılar.
The terms of the armistice had given to Russia almost everything what it wanted.
Ateşkes hükümleriyle, Ruslar istediklerini almıştı.
And I've tried out almost everything. I was in heaps of porno flicks, and nude shows with live banging, you know?
Neredeyse her şeyi denedim, porno filmler, konserler...
Yes, almost everything.
Evet. Neredeyse hepsini.
Almost everything is closed. Hardly have poked their there.
Kapıların çoğu kapalı, mağazaların içine girebildiklerini sanmıyorum.
Well, you know, I've done the right-hand side for five days in a row, and almost everything's gone wrong.
Aslına bakarsan,... beş gündür sağ tarafı alıyorum ve neredeyse her şey ters gitti.
Almost everything I wear is pink.
Giydiğim her şey penbe olurdu.
Almost everything.
Nerdeyse herşeyi.
If I was married to you, I'd hear everything you said almost... but you wouldn't enjoy it.
Eğer seninle evlenmiş olsaydım, söylediğin neredeyse her şeyi duyardım, ama bu hoşuna gitmezdi.
Brandy! My doctor's got me off everything worth living for... almost.
Doktorum Brandy yaşamaya değer her şeyi bıraktırdı.
You almost ruined everything.
Az daha herşeyi mahvediyordun.
Almost no truth My lawyers will deny everything
Avukatlar her şeyi yalanlayacaklar!
The wound I'm so proud of, almost healed-over now. Everything from back then.
Unuttum diye çok sevindiğim utancım, yeniden hatırlatıldı, o günden kalan her şeyle birlikte...
When one reads ads... "Cause Departure Selling" it seems an excuse to abandon everything... or almost.
Gazetenin ilanlar bölümünde "Taşınma Dolayısıyla Satılık" diye okuyunca bu herşeyi terk etmek için yeterli bir neden olarak gelmişti ya da neredeyse herşeyi.
Everything's almost over...
Biraz daha dayan!
Well, I'd say you had nearly everything and could develop into almost anything.
Hemen her şeye sahipsin ve ayrıca pek çok konuda kendini geliştirebilirsin.
- Is everything almost ready?
- Herşey hazır mı?
Everything's duplicated, almost.
Hemen hemen herşey çift.
We're, uh... we're doing everything that we can here and we're almost ready.
Biz, ah... burada elimizden gelen herşeyi yapıyoruz ve hemen hemen hazırız.
It's not just that we're using unnamed sources that bothers me or that everything we print, the White House denies or that almost no other papers are reprinting our stuff.
Beni esas rahatsız eden isimsiz kaynaklar kullanmak ya da yazdığımız her şeyin Beyaz Saray tarafından yalanlanması ya da neredeyse diğer tüm gazetelerin bizim haberleri yeniden basmaları değil.
Fabienne and I agreed on almost everything.
Fabienne'le hemen her konuda iyi geçiniyorduk.
That's almost half of everything down there.
Yani bütün bunların neredeyse yarısı.
I'm almost afraid of everything, but I never been afraid of heights.
Her şeyden neredeyse korkarım. Ama bu yükseklikten nedense korkmadım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]