And on traduction Turc
265,596 traduction parallèle
Instead, here we are again... left out of the loop and on the edge of our seats.
Ama onun yerine yine böyle habersiz ve diken üstünde bekliyoruz.
It would have gone on and on.
- Sürüp gidecekti.
When I go to college, I'll go on lots of blind dates... and only wear short skirts.
Üniversiteye başladığımda bir sürü buluşmaya gidecek ve sadece süper kısa mini etekler giyineceğim.
The SEAL team is on the trail of Ahmed Al Ahmadi, but National Intelligence believes he's discovered we're following him and the truck is a countermeasure.
Bahriye Komandoları, Ahmed el Ahmedi'nin peşindeymiş. Ama Ulusal İstihbarat'a göre onu takip ettiğimizi anlamış, kamyon da bir karşı tedbirmiş.
The general's on a stump in Ohio and the governor's off the grid.
General, Ohio'da seçim gezisinde, Vali ise ortalarda yok.
Wants to do a story on Tony and the foundation.
Tony ve vakıfla ilgili bir haber yapmak istiyormuş.
I want the whole world to see Ahmadi's capture... on every news outlet and every screen.
Ahmedi'nin yakalanışını, tüm dünyanın her haber yayınında ve ekranda görmesini istiyorum.
Then we'll regroup and make sure we're on the same page.
Sonra yeniden toplanıp aynı fikirde olduğumuzdan emin olalım.
You and I are gonna be working a lot more together from now on.
Bundan sonra birlikte daha çok çalışacağız.
I will go on the record and say yes, I do.
Kayıtlara geçsin, evet diyorum.
And if it happens quickly, everyone can move on.
Bu hızlıca olursa da herkes yoluna devam eder.
And not one of them will let us use their name on the record.
Bir tanesi bile adının kayıtlara geçmesine izin vermez.
And if you believe that, then you have to ask some questions about the impact this had on the results in Tennessee, where President Underwood was predicted to lose.
Böyle düşünüyorsanız bunun Başkan'ın kaybetmesi öngörülen Tennessee sonuçlarını nasıl etkilediğini göz önüne almak lazım.
It enables us to look and listen in on every computer and every cell phone of everyone working for us.
Böylece bizim için çalışan herkesin bilgisayar ve telefonlarını dinleyebiliriz.
I forced the Secretary of Health and Human Services... to put Francis Underwood in front of him on the donor list.
Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanı'nı... Francis Underwood'u bağış listesinde kocanın önüne geçirmeye zorladım.
I think Francis needs to be front and center on this.
Bence bu konuda Francis ön planda olmalı.
I... I don't think your husband should be front and center.
Bence ön planda kocan olmamalı.
I believe she was the leak, and might have to take responsibility for whatever happened on election night.
Onun köstebek olduğunu, seçim gecesinde olanların sorumluluğunu üstlenebileceğini düşünüyorum.
And she's going on record with everything she knows when she testifies.
Bildiklerini ifade verdiğinde kayıtlara geçirtecek.
In two weeks, it's gonna be over anyway, and you're gonna be on the wrong side of this thing.
İki haftaya zaten konu kapanacak ve sen yanlış tarafta olacaksın.
We put troops on the ground, leave ICO resources alone... and Nasser will make sure they cooperate.
Karaya asker çıkarır ve ICO kaynaklarını yalnız bırakırsak Nasser iş birliği yapmalarını sağlar.
And it was the vice president who brought you on? That's correct.
- Seni Başkan Yardımcısı mı işe aldı?
To be on the edge that way for years and years...
Yıllarca böyle diken üstünde yaşamak...
Well, I'll make a statement... and blame it on the politics of personal destruction.
Açıklama yaparım. Şahsi karalama politikasını sorumlu tutarım.
This thing isn't on the floor yet, and we're losing senators.
Henüz oylamaya bile açılmadı ama senatör kaybediyoruz.
The president and... I've been with him out on the stump.
Kampanya sırasında Başkan'ın yanındaydım.
Look, Claire, you and I have always been on the inside.
Seninle ikimiz hep içeride olduk.
But going forward... with my operating on the outside, in the private sector, and you working from here... we can own this house together.
Ama bundan sonra... benim dışarıdan, özel sektörden müdahalem ve senin burada çalışmanla... bu saraya birlikte hükmedebiliriz.
And if you don't, I will be forced to renege on that resignation.
Affetmezsen istifamı geri çekmek zorunda kalacağım.
And you seem to deliver on promises when it suits you.
Verdiğiniz sözleri de işinize geldiğinde yerine getiriyor gibisiniz.
These forces are using chemical weapons on their own people, torturing the opposition, and starving huge segments of the population.
Bu güçler, kendi halklarına karşı kimyasal silahlar kullanmakta, muhaliflere işkence etmekte ve nüfusun büyük bir kısmını aç bırakmaktadır.
Five months ago, my husband addressed the House of Representatives and asked them to declare war on ICO.
Eşim aylar önce Temsilciler Meclisi'nde bir konuşma yaparak ICO'ya savaş ilan etmelerini istemişti.
And then I sent you the cutest video of a puppy nursing on a mama lion, and what do you text back?
Sonra da sana, bir anne aslanın köpek yavrusunu emzirdiği çok şirin bir video gönderdim ve sen cevap olarak ne yazdın?
And finally, put on your neckties, gentlemen,'cause I have four balcony seats... to Mr. Neil...
Son olarak da, kravatlarınızı takın beyler çünkü balkondan dört kişilik yer ayırttım, Bay Neil...
Come on! You on the other hand... you throw one more gutter ball, and I will literally frame you for murder.
Bir kez daha tek lobut deviremezsen üzerine cinayet suçu yıkarım.
And then I'd get several credit cards in your name and then embark on a massive identity-theft scheme that would leave you bankrupt and, with any luck at all, facing criminal charges.
Sonra da adına birkaç kredi kartı çıkartıp büyük bir kimlik hırsızlığı dolabı çevirip seni iflas ettirirdim. Şansım yaver giderse de davalarla karşı karşıya kalırdın.
Okay, okay... there is lipstick in this mask, and it is... it is the same shade as the lipstick on your beer.
Maskede ruj izi var. Birandaki ruj iziyle aynı tonda!
It's an exposé on cheap lumber that's got some chemical in it that's making people sick, and Closets, Closets, Closets, Closets bought a bunch of it.
İçinde insanları hasta eden bazı kimyasallar bulunan ucuz kereste skandalını ifşa ediyorlar. Dolaplar, Dolaplar, Dolaplar, Dolaplar da epey bir almış.
What's going on with you and that handsome weatherman?
Yakışıklı hava durumu sunucusuyla aranız nasıl?
So, he was lying on his side, and he said that that was part of it, and then he asked me to c...
Yan yatmıştı ve bunun da olayın bir parçası olduğunu söyledi. Sonra da benden mu- -
Okay, and so the red pins on this map mark all the locations of closets that were made with the toxic wood.
Haritadaki kırmızı raptiyeler zehirli keresteden yapılmış dolapların yerlerini gösteriyor.
She was on a palanquin and she smiled at someone... through a small window.
Bir tahtırevana biniyordu ve birini görüp gülümsemişti, küçük bir pencereden.
Kim Shin and my boss. What's going on between them?
Kim Shin ile benim patron ne ayak?
If you clench on it because it is precious, that lowly and precious thing... is bound to die.
Değerli olduğu için sıkıca tutarsanız o mütevazı ve değerli şey şüphesiz ölür.
You'll keep on living, so I'll come and see you when I'm reincarnated.
Sen yaşamaya devam etmelisin ki dünyaya yeniden gelip seni bulabileyim.
I recorded your planning the crime with Hee Jin... and hid it in the shoe closet.
Sen ve Hee Jin tüm suçu telefonda plânladınız ben de hepsini kaydedip ön kapıdaki ayakkabı dolabına sakladım.
I came across a deceased soul... and I had no information on it.
Bir merhumun ruhuyla karşı karşıya gelmiştim. Ama o merhumla ilgili hiçbir malumatım yoktu.
Erasing the memory from a human, disclosing of the List of Names, not taking appropriate measures when your identity was revealed, showing the previous life to a human, and so on...
İnsan hafızası silmenin yanında ölüm ilan kartının ifşası kimliğinizin açığa çıktığını rapor etmemek bir insana geçmiş hayatının anılarını vermek vesaire.
I'm a strong goblin... who accepted my fate and got on with my life.
Alçakgönüllülükle kaderini kabul edip neşeyle yaşayan enerjik bir goblinim sadece.
I'm a goblin's bride who's strong... and accepted my fate and got on with my life.
Şu an, kaderini kabullenerek cesaretle yaşayan Goblin'in Geliniyim!
Lie down on this bed and right away...
Yatağa gelecek olursak şu şekilde uzanırsanız anında uykuya dalacaksınızdır.
and only then 44
and one more thing 220
and one night 37
and only you 38
and one time 28
and one last thing 30
and only 43
and once again 116
and on the other hand 23
and one more 22
and one more thing 220
and one night 37
and only you 38
and one time 28
and one last thing 30
and only 43
and once again 116
and on the other hand 23
and one more 22