English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / And one day

And one day traduction Turc

9,439 traduction parallèle
And one day he thinks, "What's the point of having a time machine " if you don't get to meet your heroes? "
Bir gün düşünmüş, "Kahramanlarınla tanışamayacaksan zaman makinesine sahip olmanın yararı nedir?"
And one day, when you find your way back... let these be your guide.
Bir gün geri dönüş yolunu bulduğunda bunlar senin rehberin olsun.
And one day I came home from work..... Jimmy was gone.
Ve bir gün işten eve geldiğimde, Jimmy gitmişti.
Always had plenty to talk about and one day, she just asked me out.
Her zaman konuşacak çok şeyimiz olurdu ve bana bir gün çıkma teklifi etti.
But just like all empires fall, and one day your little empire will fall.
Ama tüm imparatorluklar yıkıldığı gibi senin küçük imparatorluğun da bir gün yıkılacak.
And one day I came home, the Babe was gone, and suddenly she stops pestering me.
Bir gün eve geldim, Babe kayıptı ve bir anda beni rahatsız etmeyi kesti.
You'll be my mother for the next century and the one after that and the one after that, and one day, maybe not soon, but one day... you'll see me as your son.
Gelecek asırda benim annem olacaksın. Bir sonraki asırda da, bir sonrakinde de. Ve bir gün, yakın bir gün değil ama bir gün beni oğlun olarak göreceksin.
I tried grapefruit juice for the first time... terrible... and one day, I even bought the newspaper.
İlk kez greyfurt suyu içtim... Tadı leşti... Hatta bir gün gazete bile aldım.
We could never invade the entire world, but the world can imagine us to be their centre, and one day, my brother, they will.
Bütün dünyayı işgal edemeyiz. Ama dünya bizi merkezi olarak kabul edebilir ve bir gün edecek de.
Then, one day, Alex needed to write a report about a family member, and she picked me.
Sonra bir gün, Alex'in aile üyelerinden biriyle ilgili yazı yazması gerekiyordu ve o beni seçti.
When I was a kid, my dad could never teach me how to ride a bike, and then one day, while he was at work, Uncle Dutch offered to teach me.
Ben çocukken babam bana bisiklete binmeyi hiç göstermedi sonra bir gün o işteyken Dutch Amcam bana öğretmeyi teklif etti.
I remember she just laid down on her sister's grave one day, and... that's when I knew that
Onu kardeşinin mezarına uzanmışken gördüğümü hatırlıyorum, ve...
But, then, one day I blinked, my career was winding down, and I had become the neighborhood cat lady.
Sonra bir gün bir de baktım ki, kariyerim sona ermiş ben de mahalledeki kedili kadın haline gelmişim.
Oh, the bus ride that took forever, and then we only had one day to see 10 museums.
Hiç bitmeyecek sandığım otobüs yolculuğu. Sadece bir günde 10 tane müze gezmiştik.
One day, you and I will be talking about this moment in front of a Senate hearing.
Bir gün sen ve ben, bu an hakkında Senato önünde konuşacağız.
She broke my heart, my spirit, and my stereo system, all in one day!
Kalbimi, cesaretimi ve ses sistemimi aynı gün kırdı o!
I only knew them on that one day, and on that one day, they were who they were.
Ben onları o gün tanıdım ve o gün onlar öyleydi.
And-and then one day, he found his place.
Ardından bir gün kendine ait bir yer buldu.
Yes, but then, one day, the phone goes quiet, and all you have left is the work that you worked so hard on.
Öyleydi ama bir gün telefonlar kesiliverdi. Artık işi yürütmek için çok çaba harcamak zorundayım.
One day, he asked me to come and kill his family.
Bir gün benden, ailesini öldürmemi istedi.
We went over the oath, and from day one, the oath says,
Yeminin üzerinden geçtik ve yeminde diyor ki...
Like, I want a family and a real marriage one day, but...
Bak, bir gün bir aile ve gerçek bir evlik istiyorum, ama...
One day, she will fucking see sense and, do you know what, he's seen sense, Combo has seen sense.
Bir gün gerçekten idrak edecek ve biliyor musun sen değiştin, Combo da değişti.
And then one day... epiphany struck.
Sonra bir gün anladım.
And remember, one day at a time, pal.
- Evet. Ve unutma... anı yaşa, dostum.
Couldn't help but listen, and it's not every day that one hears something so rare as the cure for vampirism.
... dinlememe engel olamadım. Vampirliğin tedavisi gibi nadir bir şeyi her gün duymuyorsun.
And then one day the letters just stopped.
Ondan sonra bir gün mektuplar duruverdi.
And then one day you wake up..... and realise your life IS the knock on the door.
Sonra bir gün uyanırsın hayatının, kapıdaki tıkırtıdan ibaret olduğunu anlarsın.
And the next one is the day after at 10 : 30 and it was at 181,565.
Bir sonraki de, ondan sonraki gün saat 10.30'da 181,565 kilometreye getirmiş.
She battled depression her whole life, and then one day she just gave up, drove her little red Ferrari into the garage, closed the door, and the carbon monoxide did the rest.
Tüm hayatı boyunca depresyona karşı mücadele verdi ama bir gün pes edip küçük kırmızı Ferrari'sini garaja soktu, kapıyı kapattı ve karbon monoksit de geri kalan işi tamamladı.
And on the one day he chooses to not wear his "Pull my finger" shirt.
Bir günlüğüne, "Pull my finger" tişörtünü giymediğinden dolayı.
But, I was in the Apple store the other day and I saw this little Filipino boy, practically a baby, and he was playing with one of these...
Geçen gün Apple mağazasına gittim. Filipinli küçük bir çocuk gördüm. Neredeyse bebekti.
And then one day mama bear made a mistake... and her cubbie died.
Ve bir gün anne ayı bir hata yapmış ve yavrusu ölmüş.
I want a family and a real marriage one day, but with somebody stable,
Günün birinde gerçek bir evliliğim ve bir ailem olsun istiyorum... -... ama dengeli biriyle.
One day... the memory of that will hurt so much that I won't be able to breathe, and I'll do what I always do.
Bir gün bunun anısı öyle canımı acıtacak ki, nefes alamayacağım ve her zaman yaptığım şeyi yapacağım.
Am i gonna wake up one day and not feel my legs?
Günün birinde gözlerimi açtığımda bacaklarımı hissetmeyecek miyim?
One day, when you are a fine District Officer, you and I will walk up and down like this every night.
Bir gün iyi bir ilçe memuru olduğunda ikimiz her akşam böyle yürüyeceğiz.
One day, I will wake up and say, what about me?
Bir gün uyanıp peki ya ben ne olacağım diyeceğim?
So, it was one day before mother's day, and it was looking like another clunker. Can you give me her number?
Numarasını verebilir misin?
Because I realized one day doing this job might mean that I have to shoot someone, to kill them, and I don't ever want to be a werewolf again.
Çünkü ben anladım ki bu iş bir gün birini vurmak anlamına gelebilir. Yani öldürmek. Ve ben bir daha kurt adam falan olmak istemiyorum.
Write it down so that one day when I wake up I can read all about my best friends'lives and feel like I was there.
Böylece bir gün uyandığımda en iyi dostlarımın neler yaşadığını okuyup yanlarındaymış gibi hissedebileyim.
Though it would be a shame to lose you and Hunter in one day.
Gerçi hem seni hem de Hunter'ı bir günde kaybetmek yazık olur.
And then, one day, what, you just, um...
Peki ya, bir gün baktığınızda...
And then one day it just turned into something else.
Derken bir gün, olay başka bir şeye dönüştü.
And one which I've felt ashamed of every day for the last 40 years.
40 yıldır her gün utanç duyduğum bir hataya.
Why don't you just get one of them in and then let them take turns going to school every other day?
Neden sadece birisini okula sokup dönüşümlü göndermiyorsun ki?
And I really appreciate you being patient with me, because I feel like one day, it will come.
Şu an için sabra ihtiyacım var çünkü bir gün ben de söyleyeceğim.
Fake cop needs one for his day job and one for special assignments.
Sahte polis bir tanesini günlük işleri için diğerini de özel görevler için kullanıyor.
And for one day, try to not think of earthquakes.
Ve depremi hakkında çok fazla olduğunu sanmıyorum.
And then one day, everybody knew my name.
Sonra bir gün, herkes adımı biliyordu.
You did it for you, and one day you were gonna put a bullet in my head and take over.
Kendi iyiliğin için yardım ettin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]