At the traduction Turc
395,782 traduction parallèle
But after I shot at the guy, he snapped out of it.
Ama ateş edince kendine geldi.
There was a black sedan, but I lost him back at the house.
Siyah bir araba vardı ama evin orada izimizi kaybettirdim.
I was added at the last minute, and now I've totally screwed everything up.
Son dakikada eklemiştim ve şimdiyse bütün her şeyi berbat etmişim.
When I made that decision, I was at the helm of Neolution.
Bu kararı verdiğimde Neolution'ın başındaydım.
There's a lot of VIPs at the big house.
Büyük evde çok fazla önemli insan var.
At the beginning of the 20th century, the movement goes dormant.
20. yüzyılın başlarında akım durgunlaşıyor.
Yeah, right at the locus of LIN28A.
- Evet, LIN28A'nı yerinde.
He's been experimenting on someone up at the house.
Evde başka birinin üzerinde deney yapıyordu.
Wanted a seat at the table, did we?
Masada bir kişilik daha yer istemiştik, değil mi?
Oh, look at the poor fellow.
Şu zavallı adama bak!
Our reporters are on the scene at the Dyad Institute and we'll be updating the story... - Mum? - Hmm-mmm.
Muhabirlerimiz Dyad Enstitüsünde olay yerindeler ve soruşturma devam ederken ve soruşturma devam ederken...
They've stopped at the East.
Doğu tarafında durdular.
See you both at the opening.
İkinizi de açılışta görmek istiyorum.
But that's exactly why I need you at the opening.
Ama işte bu yüzden sana açılışta... ihtiyacım var.
Your mom is at the florist, hon.
Annen çiçekçide, balım.
Chipping at the devil'til he's done.
Şeytanı o gidene kadar dürtüklemek.
As well as to old journalist friends of Siobhan at The Guardian.
Tıpkı Siobhan'ın The Guardian'daki... gazeteci arkadaşlarına gönderilmeye hazır olduğu gibi.
Oh, yeah, okay, there just miraculously happens to be a wedding set up at the bar where we have to come get our keys?
Evet tabii, anahtarlarımızı almaya geldiğimiz barda mucizevi bir şekilde bir düğün ortamı var.
Drink some champagne, kiss on the balcony, tip well at the tables.
Biraz şampanya iç, balkonda öpüş, masalara iyi bahşiş bırak.
I'm at the tables.
Oyun oynuyorum.
Look at the victimology.
Mağduriyete bak.
At the Mandarin Oriental hotel.
Mandarin Oriental Hotel'de.
My friend, Mr. Murphy, took the liberty of letting himself in when she was at the dry cleaners picking up your suit today.
Bugün takımını almak için kuru temizlemecideyken arkadaşım, Bay Murphy, kendisini içeri alma cesaretini göstermiş
Has no one looked around at the insanity that we are facing?
Keşke bir kere de bana "Aferin Danny" desen. Kazanamayacağım bir yarış öner.
Those are worth money at the end.
Sonuçta onlar da para eder.
Not now. Miss Warwick made the mistake of going down the tube slide at the pool today.
Bayan Warwick havuz kaydırağından kayma hatasına düştü.
Based on the unsub's injuries at last night's crime scene, he would be in immense pain.
Dün gece aldığı yaraya bakarsak ciddi acı çekiyor olmalı.
The unsub's been so careful to hide his kills in the woods, but when he woke up at Paul's house...
Şüpheli ormanda öldürdüklerini saklamakta çok dikkatliydi, ama Paul'ün evinde uyandığında...
Drop the knife!
At bıçağını!
So I'm real good at following the money.
O yüzden parayı takip etme konusunda oldukça iyiyimdir.
Until the late 1950s, when the name Neolution is revived by obscure academic circles at Cambridge.
1950'lerin sonlarına doğru Neolution ismi Cambridge'deki belirsiz akademik çevreler tarafından yeniden gündeme getirildi.
Yeah, he and Susan recruited Coady at Cambridge in the'70s.
Evet, o ve Susan, Coady'yi 70li yıllarda Cambridge'de buldular.
But we have the resources at Dyad to move on to the next steps.
Ama Dyad'da ileri adımlara geçebilecek... kaynaklarımız var.
They walk the Earth, while the original is at home with God.
Dünya'ya yürüyorlar, Orijinal olan Tanrı ile evde iken.
I know how you cup your hands just so, so you can hide digging at your fingernails, the thing you can't stop.
Ellerini nasıl kapattığını biliyorum böylece tırnaklarındaki yaraları gizleyebiliyorsun. Nasıl sürekli mektup yazdığını biliyorum biyolojik annene. Vazgeçemediğin bir huy.
- with the snacks.
- atıştırmalıklarda yardım etmiyorsun.
We just ride off into the sunset when everything we have ever wanted was at our fingertips?
Ne? Az önce... istediğimiz her şey... parmaklarımızın ucundaydı.
At least that was the impression I got last night when you were all, "I'm totally over Elle."
Dün akşam "Elle'i unuttum." dediğinde bende öyle bir izlenim yaratmıştın da.
At least that's the way she's told it to me... 600 times.
Yani en azından o bana böyle söyledi. 600 kere.
Because the real captain is terrible at strip poker.
Çünkü asıl kaptan strip pokerde berbat.
At 42 minutes and 11 seconds in, the courier gets up to go.
42. dakika 11. saniye kurye kalkıp gidiyor.
Can you at least confirm the name of the lessee?
En azından kiralayanın ismini teyit edemez misin? Hayır.
What better way for the bereaved wife of an innocent man, a powerful man... Destroyed, humiliated, imprisoned and murdered.
Masum bir adamın, güçlü mahvedilmiş aşağılanmış hapse atılmış ve katledilmiş bir adamın yas tutan eşi için bundan iyisi yok.
The white one had a ponytail.
Beyaz olanın at kuyruğu vardı.
"and he is the keynote speaker at today's charity gala."
Bugün bağış galasında ana konuşmayı yapan isim.
Oh, you're terrible at whatever you're trying to do.
Baby Daddy 06X07 The Sonny-Moon
I'm having a sense memory of my own birth... just how eager I was to leave the vaginal canal and enter East Orange, New Jersey.
Vajinal kanaldan çıkıp East Orange, New Jersey'e atılmayı çok istiyordum.
I let you propose to me in the park so people will clap at you.
Alkış almak için parkta bana evlenme teklif ettin.
I know. It's like being at a party in the'80s.
Bence de, seksenlerdeki partiler gibi.
I would sit at her feet, taking in her wisdom, like how when you forget the lyrics, you just say... ♪ Mm, a-well-a-well-a-well ♪
Dizinin dibine oturup bilgeliğini özümserdim. Mesela sözleri unuttuğunda dersin ki...
It's like at a motel when they put that piece of paper across the toilet seat.
Aynı otellerde klozet üstüne konan kâğıtlar gibi.
at the movies 19
at the age of 82
at the end of the day 343
at the end 233
at the very least 397
at the same time 408
at the moment 453
at the airport 47
at the party 41
at the time 529
at the age of 82
at the end of the day 343
at the end 233
at the very least 397
at the same time 408
at the moment 453
at the airport 47
at the party 41
at the time 529