English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / At the time

At the time traduction Turc

28,792 traduction parallèle
Where was this Law at the time of my son?
Oğlum yaşadığı zaman bu kahrolası kanun neredeydi?
I didn't know exactly who these people were at the time.
O zamanlar bu insanlar kim bilmiyordum.
And at the time you administered the treatment, were you aware that aladictin was in the trial stage, and not approved for use?
Tedaviyi uyguladığın sırada Aladictin'in deney aşamasında olduğunu ve kullanımının onaylanmadığını biliyor muydun?
I vaguely recall it being a big story at the time.
Büyük haber olmuştu sanki.
Oh, yeah, well, at the time... we didn't think you needed to know.
Evet, yani, o zaman bilmeniz gerektiğini düşünmedik.
It was just the best restaurant in the world at the time, and nobody knew it.
O sırada dünyanın en iyi restoranıydı ama kimse bilmiyordu.
I think a lot of people came here to find answers at the time.
Bence o zamanlar cevap bulmak için buraya çok insan geldi.
At the time, she had a job offer in Brussels, and we expected that she would take it.
O sırada Ana'ya Brüksel'den bir iş teklifi gelmişti... ve kabul edeceğini sanıyorduk.
At the time, it was a very important story for Slovenian gastronomy, since it was still developing.
O sırada bu, Slovenya gastronomisi için... önemli bir haberdi... çünkü daha yeni gelişiyordu.
What I will admit, Cornwall, is that I wanted to fuck you at the time, and I regretted it after, but because I'm a cognizant human being who is able to determine and articulate my own desire, I did not bring rape charges against you, even after I found out what a giant turd you are.
Kabul edeceğim şey Cornwal seni zamanında.... becermek istemiştim ama kendi... arzularını anlayabilen bilinçli... bir insan olduğum için, ne kadar büyük... bir dallama olduğunu öğrendikten sonra bile... sana tecavüz suçlamasında bulunmadım.
But if it does get too intense, we can pull you out at any time - and stop the experiment.
Ama ağır gelmeye başlarsa istediğin an seni çıkarabilir ve deneyi durdurabiliriz.
Two of the girls have games at the same frickin'time.
İkisinin maçları aynı saatte.
That this is the last time... the last time I'll look at my husband's face.
Bunun son defa... Son defa kocamın yüzünü görüşüm olduğu.
Getting caught with your pants down sucks, but if at the same time you give the folks a big win, like, say, dismantling the second biggest drug cartel in the world, well, then nobody's paying attention to the bad story.
Pantolonunuz aşağıdayken yakalanmak fena bir durum, ama aynı zamanda birilerine iyilik ediyorsan mesela dünyanın ikinci büyük uyuşturucu kartelini dağıtmak gibi... İşte o zaman kimse kötü hikayeyi umursamaz.
I'll have you back at the "Raza" in no time.
Seni yakında "Raza" ya götüreceğim.
My first time called, and I was, you know, chosen at random to be on the jury.
İlk kez çağırıldım. Rastgele seçimden ben çıkmışım.
Well, that's the easiest time anyone's had parking at the Springfield Bowl.
Springfield Stadyumu'na park etmenin en kolay yolu buydu.
Still hours away from the station at sub-light speeds, which would give the GA ships that are cruising the perimeter of the field plenty of time to react.
Işık altı hızlarda, istasyondan saatlerce uzakta. Bu da alanın dış hattında dolaşan GY gemilerine karşı koyacak yeterli süreyi sağlar.
So it's just a coincidence that the two of you are here together at the same time?
Yani, aynı anda ikinizin de burada olması bir tesadüf mü?
- Yeah, I don't think now's the time to be pointing a finger at me.
Evet, ama bu seferki benim suçumdan değildi.
- They teach the girls how to give a sweet blow job at the same time they teach'em to read, or is that a separate class?
Kızlarına hocaları okulda hem dersi hem oralı mı öğretiyor yoksa onun için başka bir sınıf mı var?
For the job this time, our lives will be at stake.
Bu defa önce ki işlerimizden farklı olacak. Şimdi hayatımızı riske atacağız.
We can stop the river for about half a day at a time.
Bi seferde nehri yarım gün durdurabiliriz.
I can report at this time that we have confirmation the Noah Objective will launch in four days.
Nuh Projesi'nin dört gün içinde başlayacağına dair doğrulamayı almış bulunuyoruz.
So, unless all 2.2 million people with this ghost gene drop dead in Times Square at the exact same time, it's not gonna be on the news.
Yani şu hayalet gene sahip 2.2 milyon insan Times Meydanı'nda aynı anda ölüp gitmezse haberlere çıkmayacak.
CT scans, MRI, any imaging, all the labs, anything that you need to know or the patient wants to know is available at any time.
Tomografi taramaları, MR, röntgenler, tahlil sonuçları. Hasta hakkında bilmek istediğin ya da hastanın bilmek istediği her şey elinin altında.
"When going on a hunt, the mother cheetah will leave her cubs alone and vulnerable for days at a time."
Anne çita avlanmaya çıkınca yavrularını bir süre için yalnız ve savunmasız bırakacak.
They look at girls all the time.
Her zaman kızlara bakıyorlar.
They look at me all the time.
Her zaman bana bakıyorlar.
It sucks... because sometimes, he's amazing, and then, at the same time, he can be, like...
Berbat... Çünkü bazen o inanılmaz, Ve sonra aynı anda, o da olabilir...
The initial deposit promotion at this time has reached more than 1 billion.
İlk teminat promosyonları şu anda 1 milyarı geçti.
For more details, we'll talk later at the law firm. We can talk about specifics at another time.
Daha sonra detayları özel olarak hukuk firmamda konuşabiliriz.
You do get to spend a lot more time with your kids, and at the end of the day, isn't that ultimately better?
Sen zamanının çoğunu çocuklarınla geçireceksin... ve günün sonunda bundan daha güzel ne olabilir ki?
The Spring family is notoriously reclusive and cannot be reached for comment at this time.
Kamu önüne çıkmayan Spring ailesine yorum yapmaları için ulaşılamadı.
Time, I laugh at the concept.
- Zaman, komik bir kavram.
... Seattle police have ruled the death of billionaire entrepreneur Patrick Spring and several others an animal attack rather than a murder as was initially reported, though the nature of the animal remains undisclosed at this time.
Seattle polisi milyarder işadamı Patrick Spring ile diğer ölümlerin ilk başlarda şüphelenildiği üzere cinayet olmadığını, bir hayvan saldırısı olduğunu belirtti ancak hayvanın cinsi henüz açıklanmadı.
At first, the device only half worked, it only sent energy through time, not matter.
Alet tam çalışmıyordu. Maddeyi değil, sadece enerjiyi gönderiyordu.
I mean, that Gordon Rimmer guy, like, rebelled, and then at the same time, Patrick Spring, like, shows up from the past, and, like, annihilates everybody.
Gordon Rimmer denen adam isyan etti ve aynı zamanda Patrick Spring, geçmişten çıkıp geldi ve herkesi yok etti.
We forgot the time machine at the zoo, at their temple... thing.
Zaman makinesini hayvanat bahçesinde unuttuk, tapınak yerinde.
How does Patrick Spring be in two places at the same time?
Patrick Spring nasıl aynı anda iki farklı yerde olabiliyor?
And you know, fast-forward however many years later, I'm at Alinea, and you put a dish on a pillow, and there's a scent coming out of the pillow, and every time you cut into the dish,
Yıllar sonra Alinea'da çalışmaya başladım. Yemek bir yastığın üstüne konuyor... ve yemeği her kesişinizde yastıktan koku çıkıyordu.
Most of my references at that point in time were these American chefs that started the New American cuisine.
O dönemde örnek aldığım çoğu kişi.. Amerikan mutfağını başlatan şeflerdi.
And at that point, I realized that I wanted to be creative, but at the same time, I wanted to be... true to myself.
O an, yaratıcı olmak istediğimi... ama aynı zamanda özüme sadık olmak istediğimi fark ettim.
And, at the same time, my family literally was on the streets.
Ama aynı zamanda resmen sokakta kalmışlardı.
At this time, El Bulli was number one in the world.
O sırada El Bulli dünyada bir numaraydı.
Gennaro wanted him to grow and then turn the tables at the right time.
Genna'nın, Principe'yi beslemesi, İttifak'ı "böl ve yönet" taktiğiydi.
I know you're having a hard time remembering things, but our investigation into the incident at the Children's Home revealed that you and Piper Shaw were residents.
Bir şeyleri hatırlamakta zorluk çektiğinin farkındayım ama soruşturmamız sen ve Piper Shaw'ın kimsesizler yurdunda beraber kaldığınızı ortaya çıkardı.
Coincidence is dating two girls at the same time and then finding out they're sisters.
- Tesadüf değil! Tesadüf, aynı anda iki kızla çıkarken kardeş olduklarını öğrenmektir.
Besides, it's like the first time people are actually looking at me with respect and someone's finally listening... Yeah, I got to go.
Ayrıca hayatımda ilk kez insanlar bana saygı duyuyor ve söylediklerimi dinli...
Brian Phillips doesn't match Cullen's previous injustice collector victimology, and the message at this time is "BAU" when we had nothing to do with his initial arrest 3 years ago.
Brian Phillips, Cullen'ın daha önceki kurbanlarına uymuyor, ayrıca bu seferki mesaj "DAB", ama ilk yakalanışıyla ilgimiz yok.
But that's just one piece of it. There was a homicide in progress almost at the same time.
Neredeyse aynı zamanda da bir dizi cinayet işlendi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]