English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / But wait a minute

But wait a minute traduction Turc

225 traduction parallèle
- But wait a minute. Wait a minute.
- Fakat, bir dakika, bir dakika.
But wait a minute, wait a minute.
Bir dakika, bir dakika.
- It isn't funny so far, but wait a minute.
- Şu ana kadar komik değil, ama az bekle.
No, no, but wait a minute, lieutenant.
Hayır, bir dakika bekle teğmen.
But wait a minute.
Ama bir dakika!
But wait a minute.
Ama dur bir dakika.
But wait a minute. The finest food that money can buy, and a lovely orchestra.
İyi yemek, iyi müzik ve gece de dans yarışması.
But wait a minute, we've got something else I just know you're going to love.
Bir saniye, bayılacağınızı bildiğim bir şey daha var.
But wait a minute, Nick.
Ama bir dakika Nick.
But wait a minute, Jack, wait a minute.
Ama bekle biraz, Jack, bekle biraz.
But wait a minute! ... you're not thirsty...
Tabii ki, sen susamamışsın!
But wait a minute.
Ama bekle bir dakika.
But wait a minute.
Dur bir dakika.
But wait a minute!
" Fakat bir dakika!
But wait a minute, Lee.
Durun bir dakika Lee.
But wait a minute!
Ama bekleyin bir saniye!
But, Jack, wait a minute.
Bir dakika bekle, Jack.
No, but... Wait a minute.
Hayır ama, Bekle biraz.
But there was another very charming girl in here a minute ago, and she asked me to wait.
Ama az önce başka bir güzel kız vardı, benden beklememi istedi.
But let's not get the idea that I'm a sailor in your navy. - Now, wait a minute...
Ama donanmanda denizci olduğum fikrine kapılma.
She was kind of beat-up, but not bad. Wait a minute.
Dur bir dakika.
But we know - Wait a minute.
- Ama bildiğimiz... - Durun bir dakika.
Now, wait a minute, honest, I know you, but I just can't place you.
Bir dakika bekle, tatlım, seni tanıyorum, ama tam olarak çıkaramadım.
Well, now, wait a minute. I don't wanna tell Mr. Togo his business here, but you... You'd better tell him that I'd better wrestle him.
Bay Togo'nun işine karışmak istemem, ama onunla güreşmek istediğimi söyleyin.
- Will you wait a minute? Maybe Malone has the power, but you've got...
Belki, Malone kudret sahibi olabilir, ama senin de...
But, wait a minute, Anne.
Hayır, bir dakika Ann.
But wait a minute.
Bir dakika.
Wait a minute... but I told you where you can find my brother.
Ama kardeşimi nerede bulabileceğinizi söyledim size!
Yes, but there's only a seven-minute wait now.
Ama sadece 7 dakika bekliyorsun. Evet, tabii.
- But dad, wait a minute.
- Ama baba, bir dakika.
Look, wait a minute, man, I would'a brought the cheque myself, man, but I hadda go to work.
Yoksa kendim yatırırdım!
But, no. Listen. Wait a minute.
Hayır, dur dinle.
But, now, wait a minute.
Ama, hayır, dur bir dakika.
But we get the Times, we're in. Wait a minute.
Ama Times beğenirse bu iş tamam.
Uh, now wait a minute. Portland desk clerk says you checked in around 9 : 00, but no one saw either one of you after that.
- Portland resepsiyonisti 9 : 00 civarinda kontrol ettiğinizi diyor ama kimse bundan sonra sizi de görmedi.
Wait a minute don't feel offended, but nobody has asked us for an opinion.
Bir dakika bekleyin, gücenmeyin ama.. kimse bize görüşümüzü sormadı.
- But wait a minute.
Ama bu 8 $.
Oh, but David, wait a minute.
Ama David, bekle bir dakika.
But I'll knock your block off if you don't get inside. - Now wait a minute.
İçeri girmezsen seni eşek sudan gelinceye kadar döverim.
But, wait a minute!
Ama dur bir dakika!
We're trying to meet them, but nobody can come up with any good lines. Wait a minute, try this one, try this one.
Onlarla tanışmak istiyoruz ama kimse söyleyecek bir söz bulamıyor.
Al, I know this is usually Encyclopedia Britannica hour at your house, but I was wondering if you could spare a minute to pay for the window your son broke. Wait a second, Steve.
annem kelly'nin geçici aşılarını yaptırmamız için bize para vermişti, ama o çok ağlayınca, dışarı çıkmaya karar vermiştik onun boğmacaya yakalandığını biliyorsun sadece birkaç hafta sürmüştü, ama o yemek hakkındaki hatıralarımız bize ömür boyu yeter
I'm sorry, sir, but could you wait just a minute?
biraz daha bekletsem?
Wait a minute. I need your number. I tried calling you at home, but you're not listed.
Bekle, numaranı vermelisin seni evden aramıştım ama kaybettim.
But wait a minute.
Durun.
I don't mean to rush, but we've got to go. Wait a minute.
Bir dakika Larry.
Well, wait a minute, but I forgot.
Dur biraz, unuttum.
Help us remember, wait a minute I don't know about you guys... but this is the first time since I got here that I feel good I mean I feel half way safe.
Dur bir dakika. Sizi bilmem ama buraya geldiğimden beri ilk defa kendimi iyi yani güvende hissediyorum.
But, wait a minute.
Fakat, bekleyin.
I know, but- - Wait a minute.
Biliyorum ama- - bir dakika.
- West Germany was supposed to be easy for the United States, but here in the third period West Germany is up by a goal. Doug Dorsey, down to the last dime of a two-minute penalty for high-sticking. - He can't wait.
Batı Almanya, ABD ile kolay bir maç çıkaracağını sanıyordu ama şimdi üçüncü devredeyiz Batı Almanya, bir gol attı Doug Dorsey, Dorsey cezası yüzünden iki dakikadır oynayamıyor Ne o ne de hayranları oyuna başlamak için sabredebiliyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]