Cause and effect traduction Turc
173 traduction parallèle
You know, Mr. Emery that box and the robbery might well be cause and effect, especially since you say that the stolen box outwardly resembles this one a great deal and Scotland Yard was not particularly interested, eh?
Biliyor musunuz, Bay Emery o kutu ile soygun arasında pekala neden sonuç ilişkisi olabilir, özellikle sizin söylediklerinize bakılırsa çalınan kutu dış görünüşü bakımından buna çok benzemektedir ve Scotland Yard da pek ilgilenmemiş, eh?
I know some very interesting experiments in cause and effect.
Sebep sonuç ilişkisine dayalı bazı çok ilginç deneyler biliyorum.
I'd given out the litmus paper to show cause and effect....
Sonucu görmesi için turnosol kağıdını uzattım- -
'Those who study the interplay of cause and effect'in the history of the Universe say this goes on all the time,'but that they are powerless to prevent it.
Evren'in tarihindeki sebep sonuç ilişkilerini araştıranlar, bunun hep meydana geldiğini ama önlemenin bir yolu olmadığını söylerler.
Cause and effect, that's the beauty of it.
Etki ve tepki, güzelliği burada zaten.
- Cause and effect.
- Sebep ve sonuç
Robin, Operation Cause and Effect.
Robin, Neden-Sonuç operasyonu.
In Buddhism we do a chant called "nam myoho renge kyo"... and what that signifies is that everything in our life is cause and effect.
Budizm'de bir şarkımız var, "Nam myoho renge kyo" yani, hayatta her şeyin bir nedeni ve etkisi vardır.
You know, good parents, bad parents... Ain't no cause and effect. It's just an appetite.
Yani iyi aile, kötü aile... bunun hiçbir etkisi yok.
Typical ER thinking. Gotta be cause and effect.
Mutlaka sebep ve sonuç olmalı.
All subject to the linkages of cause and effect, even if comprehensible only in retrospect.
Bütün sebep ve sonuçlar birbirine bağlıdır hatta sadece geçmişe bakarak algılansa bile.
For every event, there is a cause and effect.
Her olayda neden sonuç ilişkisi vardır.
It's cause and effect.
Etki-tepki.
Cause and effect.
Etki ve tepki.
They haven't got the cognitive maturity to be able to relate cause and effect, for example.
Onların gerçek hayatı kavrama olanağı yok etkilerini anlayabilmek için, mesela.
Well, I guess there was cause and effect.
Aslında neden sonuç ilişkisiymiş.
Cause and effect?
Sebep ve sonuç mu?
Chain of events, cause and effect.
- Bağlantı, sebep ve sonuç.
He lives in the world of cause and effect, as we all do.
O da bizim yaşadığımız neden sonuç dünyasında yaşıyor.
- Cause and effect.
- Neden ve sonuç.
Cause and effect.
Neden ve sonuç.
- Cause and effect, my love.
- Neden ve sonuç, sevgilim.
Thank you. Thank you. Cause and effect, peanut.
teşekkürler, teşekkürler etki, tepki, fıstığım kelebek etkisi.. sudaki halkalanma.
ALL SUBJECT TO THE LINKAGES OF CAUSE AND EFFECT, EVEN IF COMPREHENSIBLE ONLY IN RETROSPECT.
Bütün sebep ve sonuçlar birbirine bağlıdır hatta sadece geçmişe bakarak algılansa bile.
The horrifying cause and effect of your own deeds.
Korktuğunuz şey kendi köklerinizi etkiler.
Now he has to pay. It's cause and effect.
Sebep ve sonuç.
Those who study the complex interplay of cause and effect in the history of the universe, say that this sort of thing is going on all the time.
Sebep sonuç ilişkisi hakkında çalışan kişiler, evren tarihinde, bu tür şeylerin her zaman olduğunu söylediler.
There is only cause and effect.
Sadece sebep ve etki var.
Cause and effect, that is one's karma
Etki ve tepki... İşte bu kişinin kaderidir.
So that when the retaliation comes, the American public is not able to put it in context, to put cause and effect together.
Bu yüzden intikam zamanı geldiğinde, Amerikan halkı, sebepleri ve etkilerini bir araya getiremeyecek, olanları anlamlandıramayacaktır.
If Cora Gallaccio announces that her brother has been murdered and then she herself is killed the very next day, then those two deaths are bound to be considered cause and effect.
Cora Gallaccio, kardeşinin öldürüldüğünü söyler ve ertesi gün kendisi öldürülürse, bu iki ölüm neden ve sonuç olarak görülecekti.
It would violate the law of... cause and effect...
İmkansız. Zaman makinesinin olması mümkün değil ki etki ve tepki kuralına aykırı...
Cause and effect in some sense become unrelated.
Bir bakıma sebep ve sonuç bağlantısız hale gelir.
Cause and effect become de-coupled.
Sebep-sonuç ayrık hale gelir.
Scientists usually assume various unique correspondence between the past and the future, cause and effect.
Biliminsanları sebep-sonuç, geçmiş-gelecek arasında genellikle, çeşitli benzersiz uygunluklar varsayarlar.
The cause and the effect.
Sebep ve sonuç.
- What I mean is that it's both the cause and the effect.
- Demek istediğim bu bir sebep sonuç ilişkisi.
Thou art the cause... and most accursed effect.
Bu alçakça işin tek sorumlusu sendin.
The Americano is an effect and not a cause.
Amerikalı sebep değil, sonuç.
There was a definite cause-and-effect relationship there.
Kesinlikle bir neden ve etki ilişkisi vardı.
you have erred... in attempting to put color and life into each of your statements, instead of confining yourself to placing upon record that severe reasoning from cause to effect which is really the only notable feature about the thing.
... yerine, dikkate değer yalın,.. ... neden-sonuç davalarımın kayıtlarını tutarak, kendini sınırlandırdın.
... for I will use no art, mad let us grant him then and now remains. That we find out the cause of this effect, or rather say, the cause of this defect.
... sanat kullanmayacağım çünkü,... öyleyse kabul edelim ki deli ve şimdi kalan bu sonucun nedenini bulmak, daha doğrusu bu sapışın nedenini bulmak.
For this effect defective, comes by cause : Thus it remains, and the remainder thus.
Çünkü bu sonuç bizi nedenden saptırıyor, işte bu kalıyor ve kalan da bu.
And now remains... that we find out the cause of this effect.
Şimdi kalan... Bu sonucun nedenini bulmak.
This will cause a cascade effect that will transform the star's carbon and oxygen into elemental hydrogen.
Bu yıldızın içindeki karbon ve oksijenin hidrojen elementine dönüşmesi için zincirleme bir etki yaratacak.
And now remains that we find out the cause of this effect.
Bu itkinin daha doğrusu.
Thou was the cause, and the accursed effect.
Müsebbibi de en lanetli sonucu da sizsiniz.
The Egyptians who carved those words in stone... believed in only one effect... and only one cause.
Bu kelimeleri taşlara kazıyan Mısırlılar sadece bir gerçekliğe inanıyor ve bir amaca hizmet ediyorlardı.
Skin... smooth and rational. Every cause has its effect, and every effect can be predicted with the right database.
İçinde yaşadığımız dünya bu işte ve duyularımızla algıladıklarımız yer.
A brilliant cascade of cause-and-effect.
Harika bir sebep sonuç ilişkisi.
in terms of linear cause and effect.
Bunun yerine dünya, rastlantısal ve senkronize bağlantıları olan muazzam karmaşıklıkta, eşzamanlı bir olay olarak sunuluyordu.
effective 69
effect 35
effects 45
effectively 37
effective immediately 243
cause 1614
cause i love you 40
cause of death 239
cause i just 26
cause i can't 21
effect 35
effects 45
effectively 37
effective immediately 243
cause 1614
cause i love you 40
cause of death 239
cause i just 26
cause i can't 21
cause i know 21
cause i'm 64
cause i do 33
cause it's 61
cause i don't 63
cause i 215
cause it 25
cause i'm not 41
cause i am 21
cause you know 52
cause i'm 64
cause i do 33
cause it's 61
cause i don't 63
cause i 215
cause it 25
cause i'm not 41
cause i am 21
cause you know 52