Do i have to traduction Turc
32,665 traduction parallèle
How many times do I have to tell you?
Sana kaç kez daha söyleyeceğim.
Why do I have to close my eyes? What's going on?
Neden gözlerimi kapatmak zorundayım ki?
Diana, how many times do I have to explain this to you?
Diana, bunu daha kaç defa açıklamam gerekiyor?
Uh, do I have to pretend to be outraged, or can we get to it?
Öfkelenmiş gibi mi yapayım, yoksa konuyu anlatacak mısın?
Do I have to continue living like this?
- O halde hep böyle mi yaşayacağım?
Hey, uh, how much do I have to pay you to end this conversation?
Bu konuşmayı bitirmek için kaç para vermem gerekiyor peki?
Why do I have to go live with someone else?
Neden başkalarıyla yaşamak zorundayım?
- I don't care. I have the power to do this. And this conversation is over.
Umurumda değil bunu yapacak gücüm var Bu konuşma da burada bitmiştir.
- And I did my best to defend it, but I have no obligation to do it again.
Kurtarmak için elimden geleni yaptım. Tekrar yapmak gibi bir zorunluluğum yok.
I said I'd look into it, but he'd have to do something for me.
Ben de hallederim ama senin de benim için bir şey yapman gerek dedim.
I have to do this.
Bunu yapmak zorundayım.
But I'm sure I have to do this.
Ama bunu yapmam gerek.
I have to do them all the time.
Hep ben yıkamak zorunda kalıyorum.
Well, here's what I realized. It's not just that helping me is a full-time job that you feel you have to do.
- Düşününce fark ettim ki sorun tüm gün bana yardım etmek zorunda hissetmen değil asıl sorun sen bana yardım ettikçe burada kalma şansımın artıyor olması.
Now I need to know the truth. Could what was there have had anything to do with what happened tonight?
Oradakilerin, bu gece yaşananlarla bir alakası olabilir mi?
Do you have any idea how many dolls I had to scalp to make that thing?
O peruğu yapmak için kaç tane oyuncağın saçını yolduğumu biliyor musun?
I have all new fun stuff for us to do today.
Bugün için çok eğlenceli planlarım var.
I know what I have to do.
Ne yapmam gerektiğini biliyorum.
If you're desperate to be destroyed, I'll have your dear friend, Tony Stark, do it for me.
Eğer ısrarla yok edilmek istiyorsanız sevgili dostunuz Tony Stark'ın bunu benim için yapmasını sağlayacağım.
I have no idea what you're talking about, but if something of yours is in here, it had nothing to do with me.
Neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok ama eğer sana ait bir şey buradaysa benimle bir alakası yoktur.
Looks like I have some reading to do.
Galiba okumam gereken bazı şeyler var.
I don't have the authority to do that.
Bunu yapacak yetkiye sahip değilim.
Donna, I don't care what you have to do. Get him a message that I'll be an hour late, and make sure he says it's okay.
Donna bir yolunu bul Nathan'a bir saat geç kalacağımı söyle ve tamam dediğinden emin ol.
Well, Mike better get us what we need before I have to do that.
Umarım işler o noktaya gelmeden Mike ihtiyacımız olanı getirir.
Well, I appreciate that, but what does that have to do with me?
Teşekkür ederim ama bunun benimle ne ilgisi var?
- Jessica, I have to do this.
- Jessica bunu yapmam gerek.
Because the trades on which I make the most money have nothing to do with that program.
Çünkü en çok para kazandığım alım-satımların o programla ilgisi yok.
So if you don't move to have the charges against me dismissed, I'll have her do it for you.
Bu yüzden eğer hakkımdaki suçmaları düşürmek için bir şeyler yapmazsan, sana bunu yaptırmak için onu kullanacağım.
- No, Harvey, the point is, I have been out there busting my ass trying to find us new business for days, and do you know what they keep asking?
- Hayır Harvey, mesele bu benim dışarıda günlerdir bize yeni iş bulayım diye kıçımı parçalamam.
So I need you to do the best Sean Cahill you have to get them talking.
Bu yüzden en iyi Sean Cahill taklidi yapıp onları konuşturmanı istiyorum.
Now all I have to do is fill the refrigerator with prune juice, and then I've got to set up the...
Şu an yapmam gereken tek şey dolabı erik suyuyla doldurup sonra da- -
But I don't have time to delve into why you'll never do that because I need you to give Louis Litt access to your entire securities database.
Ama bunu asla yapmayacağın konusuna vaktim yok. Çünkü Louis Litt'e tüm veri tabanına erişim hakkını vermeni istiyorum.
I already have a way, I just need to know you did that other thing you were supposed to do.
Bir yol biliyorum ama yapman gereken şeyi yaptın mı onu öğrenmem gerek.
Because whether Leonard believes me or not, I really do have a firm to run.
- Çünkü Leonard inanmasa da yönetmem gereken bir şirketim var.
Then you know I have ten other things to do before I get out of here tonight.
O zaman buradan çıkmadan yapmam gereken bir sürü iş olduğunu da biliyorsun.
God, I have waited so long to do that.
Bunu yapmak için çok bekledim.
There's just something I have to do just as soon as I figure out where my sister's hidden herself.
Kardeşimin nerede saklandığını öğenip yapmam gereken bir şey var.
Neither do I, I have to say.
Söylemek gerekiyor ki, ben de istemiyorum.
And I knew that I was gonna have to go through it alone and I knew I couldn't... do it alone.
Ve bunu tek başıma yaşama zorunda olacağımı biliyorum. Tek başıma yapamayacağımı da biliyordum
I have done everything you've asked me to do, and it ain't done shit for me, man.
istedigin her seyi yaptim ama onalr bana bir bok yapmadi.
But I'm gonna have to call in every marker that I have to do it.
Ancak bunun için tanıdığım tüm bağlantılarımı aramam gerekecek.
I have to get to him before they do.
Ona gözcülerden önce ulaşmalıyım.
Because if asked, I would have to tell the truth, which we both know you didn't do.
Çünkü sorarsa doğruyu söylemek zorunda kalırım ki o kadını kurtarmadığını ikimizde biliyoruz.
Why do Robbie and I have to hide?
Robbie ve Ben neden saklanmak zorundayız peki?
Now I just have to do morning drop-off a little early so I can get to work on time.
Şimdi tek yapmam gereken sizi biraz daha erken bırakmak böylece işe zamanında gidebilirim.
I have to do it.
Bizzat benim yapmam gereken bir ödev.
And since he wants to use you as leverage against me, I have to make sure he can't do that again.
Ve seni bana karşı koz olarak kullanmak istediği için, bunu bir daha yapamayacağından emin olmam gerek.
I have stuff to do for Shitstain and Jaclyn's elopement party.
Shitstain'le Jaclyn'in birbirlerine kaçma partisiyle ilgili yapacak işlerim var.
So, uh, that's really motivated me to think about what's important to do, and what can I contribute in the time I have left.
Bu durum, yapılacak önemli şeyler ve kalan zamanımda katkıda bulunmak için neler yapabileceğim üzerine düşünmeme sebep oldu.
I mean, sometimes you just have to do what's right for you.
Diyorum ki bazen senin için hangisi doğruysa onu yapmalısın.
I don't want to be insensitive- - do you think she'll have, uh, fish and chips?
Duygusuz olmak istemem ama sizce bize balık ve kızartma verir mı?
do i have to spell it out for you 20
do i have to go 25
do it 5363
do it anyway 19
do it for me 171
do it right now 27
do it for yourself 17
do it up 17
do it later 23
do it today 16
do i have to go 25
do it 5363
do it anyway 19
do it for me 171
do it right now 27
do it for yourself 17
do it up 17
do it later 23
do it today 16
do it tomorrow 16
do it again 594
do it to me 21
do it right 79
do it now 637
do it yourself 113
do it fast 39
do it quickly 49
do it quick 22
do it properly 26
do it again 594
do it to me 21
do it right 79
do it now 637
do it yourself 113
do it fast 39
do it quickly 49
do it quick 22
do it properly 26