Except that one traduction Turc
640 traduction parallèle
Except that one day you're gonna forget and bawl out Mr. Frank when folks is around.
Günün birinde etrafta birileri varken unutup Bay Frank demen hariç yok.
Everyone will live, except that one.
Şu hariç, hepsi yaşayacak.
Everyone of them bought up except that one.
Hepsi sattılar, bu hariç.
One of these days, you'll learn, Connors, that no man has respond in this world except in relation to the people around him. That you've got to be useful to live.
Bir gün, şunu öğreneceksin ki, Connors, bu dünyada hiç kimse etrafındakilerle ilişkisi olmadan ve yaşamak için yararlı olmayı zorunlu görmeden bir karşılık elde edemez.
All except for one tree that stuck up too high.
Biraz fazla yüksek olan bir ağaç dışında.
No letter will I ever write except one that will prevent her doing to another what she's done to me.
Ona mani olacak mektuptan başka bir şey yazmayacağım.
He's sees no one except... Watch his head turn when that kid goes by.
Bak, şu kız kalktı ama, hiç oralı değil.
There isn't a thing that Harry Conover hasn't made well-known... except this one.
Harry Conover'in meşhur etmediği hiç kimse yok bu dışında.
Except that if either one of you even parks a car alongside a fire hydrant Mr. Sackett will see that you get 20 years.
Tabii eğer biriniz yangın musluğu yanına arabanızı park ederseniz Bay Sackett 20 yıI ceza yemenizi sağlayacaktır.
All, that is, except one.
Biri hariç hepsinin.
- No one, that is, except her.
- Kimseyle, yani o hariç.
I checked his index and found that he had every variety except one.
Kartına baktığımda biri hariç bütün çeşitleri topladığını gördüm.
Except for that one little digit.
Şu tek hane olmasaydı tabii.
Well, that is, no one except these people.
Şey, bu insanlar hariç hiç kimse yok.
Yes, you have every reason, except one. - What's that?
- Evet, her nedeniniz var, ama biri hariç. – O neymiş?
Except for that handsome prince... not one attractive man came near us at the party.
Şu yakışıklı prens hariç çekici bir tek adam partide yanımıza gelmedi.
Except for Warbonnet, there's only one thing ever meant a darn to Tuck, and that was Corinna.
- Warbonnet, hariç Tuck'ın canına okuyan birtek şey var,.. ... Onun, laneti ve hayatının anlamı Corinna.
Except one thing that she is your relative.
Akrabanız olsa gerek. Paylaşın sırrınızı.
No one except us, that is.
Yani, bizim dışımızda hiç kimse.
That's a big improvement, except who knows Harold George Goames is one of them?
Bu büyük bir ilerleme, ancak Harold George Goames'in onlardan biri olduğunu kim bilir ki.
Yes, except for the fact that Terry and Lila and I were in Othello together one season.
Evet, ben, Terry ve Lila'nın Othello'da bir mevsim birlikte olmamız dışında.
Except for that one thing.
Bir tek şey hariç.
Except that you forget one thing :
Ancak birşeyi unutuyorsun :
And then... And then the other one said... " Yeah, that Britt, he's got everything, except one thing.
Sonra diğeri şöyle dedi, " Evet Britt her şeye sahip... bir tek şey dışında.
I'm sure this court is aware that no one can tell us the rest of the story except the accused himself.
Eminimki bu mahkeme bu öykünün kalanını kimseden dinleyemeyecek, sanığın kendisinden başka.
AND AS POSS I BLE AS ANY OTH ER EXCEPT THAT TO MY KNOWLEDG E EARTH HAS NEVER HAD MORE THAN ONE SU N.
Tabii birden fazla Güneşi olduğunu saymazsak.
Anyplace, that is, except one.
Bir yer dışında, herhangi bir yere.
The day of departure would have been a black one for me, as it was for everyone but Captain Bligh, except that I didn't have a minute to dwell on it.
"Gidiş günümüz benim için de kara bir gündü..." "Kaptan Bligh dışında herkes için olduğu gibi..." "... ama benim bu konuda çene çalmaya vaktim yoktu. "
I know you don't love me, father, that you put me from your life, except for 21 years of board and tuition money. But I had hoped that we'd enjoy one brief visit together before I left your life entirely.
Beni sevmediğini biliyorum baba benim için işkence gibi geçen 21 yıl boyunca beni hayatından çıkardın ama hayatından tamamen ayrılmadan önce kısa bir paylaşım yapabiliriz diye düşünmüştüm.
Well, I don't know too much about my uncle... except what I've read in the newspapers and magazines. - One certainly mustn't judge by that.
Sadece gazetelerden okuduğum kadar biliyorum, ama bununla yargılamamak gerek.
That's the one with the leaky roof, but you won't find out about it..... until it rains, and then it'll be too late to do anything except swim out if it.
Bu çatısı akan oda, ama yağmur yağana kadar fark etmezsiniz, sonra yüzmenin dışında bir şey yapmak için artık çok geç olur.
This is the position we are in, each one of us, including me, except that Wally's gone and we are here.
Ben dahil, hepimizin içinde olduğu durum aynı. Sadece Wally gitti ve bizler buradayız.
No one gets applause like that except me!
Benim dışımda kimse bu kadar alkış alamaz!
- Yes? - A few seconds after they sent this one up through the transporter, that duplicate appeared, except it's not a duplicate.
Taşıyıcıyla bunu yukarı göndermelerinden birkaç saniye sonra bir kopyası belirdi.
That is, except for one who escaped our ambush!
Pusumuzdan kurtulan biri dışında!
Get the balls in the holes. All except for the white one. Oh, that is the art?
Beyaz olan haricindeki hepsini deliklere sokmak.
We realize that you've never worked together before as a team... but you're familiar with one another, except for Lt. Schaffer here.
Daha önce ekip olarak çalışmadığınızın farkındayız... ama Teğmen Schaffer dışında birbirinizi tanıyorsunuz.
Except for that one day.
Sadece bir gün dışında.
By God, I'd just concluded that nothing mattered in the world... except somebody to take the edge off one's being alone.
Tanrı aşkına, az önce şunu keşfettim : Birinin yalnızlığını yanına gelen başka biri bozabilir.
They used to say that the duke of Westminster owned everything in London except one acre, my aunt.
Westminster dükünün halam hariç Londra'nın her dönümüne sahip olduğu söylenirdi.
There was nothing I could do when he went on one of his cocaine binges, except hope and pray that some interesting case would come along to snap him out of it.
Kokain alemine daldığında, bir dava çıkar da kendine gelir diye umut ve dua etmekten başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
Yes, that would be an answer, except for one thing. You left your brother's attaché case out there.
- Evet, tek bir şey dışında bu bir cevap olurdu Kardeşinizin evrak Çantayını orada bıraktınız.
I want you to give me your solemn promise that no one except you will know about this.
Bu sefer de ona inanacak kadar aptal olan bir çocuğa attı suçu.
There is a legend that says it is safe to take home anything from nature, except for one thing - this is called dead man's flourish.
Doğadan aldığınız her şeyin güvenli olduğunu söyleyen bir efsane vardır. Bunun tek istisnası kuş yemişidir.
Truman decided at Potsdam that no one would be allowed into Japan except for American troops.
Truman Potsdam'da, Amerikan birlikleri hariç hiç kimsenin Japonya'ya girmemesine karar verdi.
From that, I never saw any of the others I was with, except for one or two.
O zaman beri bir ikisi hariç diğerlerinden hiçbirini görmedim.
Well, that's all very well and good, except for one thing.
Şey, bütün bunlar bir şey dışında iyi ve güzel.
I hear that none can enter it except one
Duydum ki biri hariç kimse oraya giremezmiş
Probably you forget that no one on earth Except Fu Hung-hsueh can kill you
Sanırım, Fu Hung-hsueh dışında kimsenin seni öldüremeyeceğini unuttun
Nobody's got one red cent in Mortville... except for that Queen.
Kimsede kuruş para yoktur Ölüşehir'de... tabi şu Kraliçe hariç.
Except the one that doesn't run
O nedenle kılıp değiştirip kaçmıyormuş gibi yaptınız
except that 65
that one over there 16
that one right there 19
that one 1331
that one time 17
that one day 20
that one there 54
that one's mine 38
ones 44
one day at a time 90
that one over there 16
that one right there 19
that one 1331
that one time 17
that one day 20
that one there 54
that one's mine 38
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one by friend 20
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one by friend 20