Get the bag traduction Turc
1,299 traduction parallèle
Quick, get the bag.
Çabuk bir torba ver.
We're just gonna go to the hotel, get the bag... and we're gonna bring it to you.
Sadece otelimize gidip, çantayı alıp, size getireceğiz.
Let's just get the bag.
Çantayı alalım.
I can't even get the bag to move.
Boks torbasını kıpırdatamıyorum bile.
Let's get the bag open.
Ceset torbasını açın.
I thought I had to get the bag back right away.
Çantayı geri almalıyım diye düşündüm.
- Okay, we have to get the bag.
- Tamam, biz çanta almak zorunda.
Yelling at the papers about the disgruntled former cop... who's out to get her client.
Basına, müvekkilimin peşinde eski, kızgın bir polis var diye bağırıp duracak. Birisi bu cinayetleri işledi değil mi?
I have to get up at half past four every morning, so I'll have you up at the same time when you come home, if God spares you.
Sabahları 04 : 30'ta kalkmam gerekiyor eve döndüğünde seni de o saatte kaldıracağım Tanrı seni bana bağışlarsa.
Then I gotta get these forensic guys to stick them back in the fucking bag!
Sonra da adli doktorlar, cesetleri yeniden kahrolasıca torbalara koyuyor.
Johan, I need to wash up and get my bag from the car.
Johan, yıkanmalı ve arabadan çantamı almalıyım.
And do your forgiving while you can, cos when you get to my age all you can do is the...
ve hazır zamanın varken bağışla. çünkü benim yaşıma geldiğinde yapabileceğin tek şey... unutmak mı?
I carry his bag and get to see the games for free.
Onun çantasını taşıyorum ve stadyuma bedava giriyorum.
He said, "Do you feel the urge to get up and send me $ 1 000?"
Arkasından "Bana 1000 $ bağış yapmak için yanıp tutuşuyor musunuz?"
Put the bag down, get your hands away!
Bırak çantayı yere, çek ellerini!
Cardoso will put the money in a bag and get a chicken.
Cardoso parayı çantaya koyduktan sonra bir tavuk alacak.
Everybody's yelling, "Get the fuck off the stage."
Herkes, "Defolun sahneden." diye bağırıyordu.
Ladies and gentlemen, get the bride and groom out onto the floor by themselves for their first dance in wedding bliss.
Bayanlar ve baylar, gelin ve damadı kutsal evlilik bağı altında ilk danslarını etmeleri için piste davet ediyorum.
But try not to get in the way.
Ama ayak bağı olmamaya çalış.
- Whatever! Why did you have to get all earnest with the bag lady about the nature of the biz?
Sen o kadına mesleğinin detaylarını açıklamak zorunda mıydın?
And I don't want to get in the middle of whatever bond you and Harley got.
Harley ile aranızda nasıl bir bağ olduğunu bilmiyorum.
Can you get the green vial from my bag?
Çantamdan yeşil ilaç şişesini getirebilir misin?
You know, if you get the big bottle, it usually comes with a tote bag and a soap on a rope.
Eğer büyük bir şişe alırsan genelde alışveriş çantasında ve yanında hediye sabunla gelir.
- You are yelling at me, and I have to tell you that that is not the way to get results.
- Kirk, işte şurada. Bana bağırıyorsun! Böyle hiçbir yere varamazsın.
I can get all the money I want from the donations of the Faithful.
Beni takip edenlerin bağışlarından istediğim kadar para kazanabilirim.
Get out of the body bag.
Ceset torbasından çıkabilirsin.
Get me a Snapple and a bag of crab chips from the corner.
Bir Snapple ile biraz cips alırmısın şu köşeden.
If you had asked any liberal in 1960 we are going to pass these laws, these laws, these laws and these laws, mentioning all the laws that in fact were passed in the 1960s and'70s would you say crime will go up, drug addiction will go up illegitimacy will go up, or will they get down?
1960'da herhangi bir liberale bu yasaları, bu yasaları ve bu yasaları bahsedilen bütün bu yasaları geçirdiğinizi söyleseydiniz gerçekte 1960 ve 70'lerde geçmiş olduğunu suçun ve uyuşturucu bağımlılığının ve gayri meşruluğun giderek artacağını ya da azalacağını söyleyebilir miydiniz?
Let's get the rest of the money in the bag.
Paranın gerisini çantaya koyalım.
Forgive me if I get emotional, but this is the day every mother dreams of... the day she gets to watch her only daughter put a lock on the bedroom door to keep her husband out.
Eğer duygusal olursam beni bağışla, fakat bugün her annenin hayalini kurduğu bir gün- - kocasını sokmamak için yatak odasının kapısına kilit koyan... tek kızını izlemeye başladığı gün.
- I can't get Hippo in the bag.
- Hippo'yu çantaya sokamıyorum.
From the land, from the promise... and then get to forgiveness?
Ülkeden, vaat edilmiş sonra da bağışlanmaya mı?
Bicke ran through the boarding bridge yelling for passengers to get out of his way.
Yolcuların önünden çekilmeleri için bağırarak giriş tüneline girdi.
But that's alright because when they get back to the van... there's the missing bag.
Ama sorun değilmiş çünkü kamyonete geri döndüklerinde... kayıp çanta oradaymış.
- What do you mean? I'm trying to get to the end. They're shouting, "Kynaston!"
Ben çabalarken "Kynaston" diye bağırıyorlar.
Door number two, we are going to get back the Declaration of Independence, you help us find it, and you still go to prison for a very long time, but you feel better inside.
İkincisi ise. Bağımsızlık Bildirgesi'ni geri alacağız. Bulmamıza yardım edecek.
Like, "hey, I make art, so you don't get to yell at me... for making you wait at the ihop for two fucking hours."
Şey gibi, "hey, ben sanat yapıyorum, bu yüzden... seni lanet iki saat beklettim diye bana bağıramazsın."
Keep the trout and get me my bag.
Alabalığı tut ve bana çantamı ver.
And the addict will always need a little bit more... in order to get a rush or a high of what they're looking for chemically.
Bağımlı, kimyasal ihtiyacı ne ise her seferinde daha fazlasını isteyecektir.
Now, you get this down, we'll put you on the speed bag.
Şimdi bunu bırakıp hız torbasına geçelim.
Why can't we just pour some gravy on the people? Just get a big old vat of gravy and pour it out the helicopter.
Bundan dolayıdır ki, her gece TV'de, sizi bağımlı yapmaya çalıştıkları... o sikimsonik ilaç reklamları dönüyor.
Let's find this thing, tag it, bag it and get the hell out of here.
Şu yaratığı bulup icabına bakalım. Sonra da buradan uzayalım.
And I think that it's really putting the cart before the horse to start invoking intentions on the part of this maker, this gift-giver, when intending and having purpose seems to be something which occurs only when you get biological systems which have interests
Bu bağışlayani, bir amaç ve niyet edindiğinde, ortaya bir şeyler çıkarmak için kendi kendini hayatta tutma amacı taşıyan biyolojik sistemleri ortaya çıkarıyor. Burada "amaç" kelimesini nasıl anlamam gerektiğini kestiremiyorum.
Drop the bag! Get on the ground, now!
Çantayı yere at.
Is this where I get all weak in the knees?
Dizlerimin bağının çözülmesi gereken an bu muydu?
Screaming at people doesn't always get the best results, sir.
İnsanlara bağırmak her zaman en iyi sonucu vermez efendim.
Have a baby, get the undeveloped stem cells from cord blood.
Oh bu biraz..., bebek yap, göbek bağındaki kanı al gibi.
Kitchen staff talk while they prepare your food and then the wait staff repeats your order over the plate, and by the time you get your meal, there are several DNA samples coating it.
Mutfaktakiler yemeğini hazırlarken sürekli konuşurlar ve garsonlarda yemeği beklerken yemeklerin üzerinden sürekli bağırırlar. Yemek sana gelinceye kadar üzerine pek çok DNA örneği bulaşmış olur.
Can you get anything off the plastic bag she was wrapped in?
Cesedi içine koydukları naylon torbadan bir şey çıkar mı?
All right, bag it and the water, and let's get out of here.
Pekala. Onu ve suyu paketle de buradan gidelim.
The fourth time I've been here, and I still can't get this colostomy bag to fit.
Buraya dördüncü gelişim, ama hâlâ uygun kolostomi torbasını alamıyorum.
get the bags 16
get the fuck away from me 54
get the fuck out 266
get the fuck up 56
get the fuck out of my way 23
get the fuck out of my face 18
get the fuck out of my house 56
get the fuck off me 177
get the fuck off 35
get the fuck out of the way 26
get the fuck away from me 54
get the fuck out 266
get the fuck up 56
get the fuck out of my way 23
get the fuck out of my face 18
get the fuck out of my house 56
get the fuck off me 177
get the fuck off 35
get the fuck out of the way 26