Hear ye traduction Turc
341 traduction parallèle
Hear ye, hear ye,
Dinleyin, dinleyin.
Hear ye wild wind
Hear ye wild wind
Court is now in session. Hear ye —
Duruşma başlamıştır.
Hear ye, hear ye, court of Vinegarroon is now in session.
Dikkat, dikkat, Vinegarroon Mahkemesi açılmıştır.
Hear ye, hear ye, hear ye.
Dikkat, dikkat.
- Hear ye!
- Dinleyin!
Hear ye!
Duyuyorum!
Hear ye, hear ye.
Dinleyin.
Aye, I hear ye.
Evet, duyuyorum.
Hear ye, hear ye!
Duyduk duymadık demeyin!
Hear ye. Hear ye.
Duyduk duymadık demeyin.
Hear ye! Hear ye!
Duyduk duymadık demeyin!
Hear ye! Hear ye!
Anlaşıldı.
Hear ye, hear ye!
Duyduk, duymadık kalmasın!
Hear ye, hear ye, merry men of Robin Hood!
Kulak verin, dinleyin, Robin Hood'un neşeli adamları!
Hear ye, hear ye, hear ye!
Kulak verin, dinleyin!
Hear ye, all those present. Let it be known court is now in session as of this day, the 30th of July, 1972.
Burada hazır bulunanların dikkatine, mahkeme bugün... 30 Haziran 1972 günü duruşmaya başlıyor.
Now, hear ye, hear ye!
Susun! Susun!
Mighty god of the Sun, bountiful goddess of our orchards... - Hear ye the words of the lord!
Kudretli Güneş Tanrısı,... meyve bahçelerimizin cömert tanrıçası...
Hear ye, hear ye, hear ye! The honourable H.H. Harrison presiding.
Duruşmanın yargıcı H. H. Harrison.
Hear ye, hear ye. All persons having anything to do before the Superior Court... now sitting at Boston, draw near, give your attendance and you shall be heard.
Şimdi Boston'da bulunan Yüksek Mahkeme önünde yapacak bir şeyi olan herkes duyun, yaklaşın ve hazır bulunun.
Hear ye, hear ye, this court is now in session.
Dinleyin, dinleyin, Oturum açıldı.
Hear ye, hear ye.
Ayağa kalkın.
Hear ye, hear ye, hear ye.
Dinleyin, dinleyin, dinleyin.
Hear ye, hear ye. All persons having business before the Supreme Court holding in province within and for the State of Rhode Island may now draw near.
Yüksek mahkemede adalet arayanlar mahkemenin kararını bekleyenler, yaklaşın ve burada olduğunuzu bildirin.
Hear ye, hear ye.
Dikkat, dikkat!
When you're back in England with the fleet you'll hear the hue and cry against me.
İngiltere'ye döndüğünde hakkımdaki suçlamaları duyacaksın.
I was glad to hear that. I said to myself, "That Leeson's just the man for Lucy."
Bunu duyduğuma sevindim. Kendi kendime dedim ki : "Tam Lucy'ye göre biri."
When you hear the tone, it will be 22 and one half minutes till 7 : 00.
Sesi duyduğunuz zaman saat,.. ... 7'ye 22.5 var demektir.
" Hear, ye people!
Dinleyin ey insanlar!
We go tomorrow at dawn to hear mass at St. Rupe
Yarın şafakta ayin dinlemeye St. Rupe'ye gidilecek.
We'll hear from you when you get to Cairo.
Kahire'ye vardığınızda sizden haber alırız.
Hear ye, knights of the field!
Duyduk duymadık demeyin.
Hear me now therefore, O ye children, and depart not from the words of my mouth.
Bu nedenle şimdi beni dinle, siz çocuklar.. .. ağzımdan çıkan kelimeler yolunuzdur.
I don't went to hear about England.
İngiltere'ye dönme lafını duymayayım.
Hear ye, hear ye!
Dikkat, dikkat.
Come near, ye nations, to hear ;
Uluslar, duymak için yaklaşın.
And hearken, ye people... let the earth hear, and all that is therein. For the indignation of the Lord is upon all nations, and His fury upon all their armies.
Kulak ver insanoğlu bütün Dünya duysun, Dünya'daki herkes duysun ki Tanrı'nın gazabı bütün ulusların üzerine çöküyor Tanrı'nın öfkesi insanoğlunun ordularının üzerine çöküyor.
He has orders that if he does not hear from you by next Saturday,
Eğer önümüzdeki Cumartesi'ye kadar sizden sonucu duymazsa, aldığı emirlere göre...
You all make it down to Carlyle, you hear?
Caryle'ye bekliyoruz, tamam mı?
What's wrong? I didn't hear... Uh, Talby.
Talby'ye ne olmuş?
You tell Anne Marie... that I don't want to hear any attacks on Julia's belief or on Julia's life.
Anne Marie'ye söyle Julia'nın ne inancına ne de yaşamına saldırdığını duymak istemiyorum.
After ten years of slavery a lucky event gave us back to liberty and we returned to Naples where we found all our property sold, and could hear no news of our father.
On yıl esir kaldıktan sonra büyük bir şans eseri özgürlüğümüze kavuşup Napoli'ye döndük. Ama varımızı yoğumuzu satmışlardı, babamızdan da haber alamadık.
Don't go telling Lynn about Wilson now, you hear?
Sakın Lynn'ye gidip şu Wilson'dan bahsetme, duydun mu?
Hear ye, hear ye, hear ye!
Evet! Duruşmanın yargıcı H. H. Harrison.
He prays a lot better on a boat, Sonny, is what I hear. And she gets $ 500 a month for life, Corky.
Duyduğuma göre Corky'ye ömür boyu 500 dolar aylık bağlamış.
You hear about some Asians movin'into Miami?
Miami'ye taşınan Asyalılar hakkında bir şeyler duydun mu?
Hear me, ye powers of the night!
Duy beni! Gecenin kudreti!
Did ya hear what happened toJoe?
- Joe'ye olanları duydun mu?
If you can hear me, we are entering the Neutral Zone now.
Beni duyabiliyorsan, şu anda Tarafsız bölge'ye girmekteyiz.
I hear you're going to Hawaii for your birthday.
Doğum günün için Hawaii'ye gidiyorsunuz diye duydum.
yeah 540201
years 15110
yes i do 172
year 8817
yes you can 65
yes we do 32
yes please 74
years ago 5618
years old 4883
yemen 28
years 15110
yes i do 172
year 8817
yes you can 65
yes we do 32
yes please 74
years ago 5618
years old 4883
yemen 28
yesterday 1815
yellow 338
yes ma'am 92
yelling 301
yes of course 103
yells 208
yell 62
yello 54
yes i am 118
yes i did 96
yellow 338
yes ma'am 92
yelling 301
yes of course 103
yells 208
yell 62
yello 54
yes i am 118
yes i did 96
yentl 45
yeah sure 70
yes you are 104
yeon 151
yes i can 41
years later 514
years older than you 21
yeah me too 16
years of experience 32
years older than me 22
yeah sure 70
yes you are 104
yeon 151
yes i can 41
years later 514
years older than you 21
yeah me too 16
years of experience 32
years older than me 22