English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I get it

I get it traduction Turc

65,228 traduction parallèle
Okay, all right, I get it. Okay?
Tamam mı?
We're all pissed. I get it.
Hepimiz sinirliyiz, anlıyorum.
I get it, baby. Don't worry.
Anladım bebeğim, merak etme.
I get it.
Seni anlıyorum.
No, I get it.
Yani anlıyorum.
I get it.
Anlıyorum.
I get it.
Anladım.
- I get it.
- Anladım.
Okay, because I get it now.
Artık anlıyorum çünkü.
Yeah, no, I get it. It's just, I know what kind of cake I like.
Anladım anladım da nasıl pasta sevdiğimi ben daha iyi biliyorum.
- Okay, I get it.
- Anlıyorum.
If I get it for him, Danny goes free.
O anahtarı ona götürürsem Danny'i alırım.
When you asked me to get rid of them, it was the first time I'd seen them.
Benden onları götürmemi istediğiniz zaman kadar onları görmemiştim.
I've got a tumour on Windsor Ward reading Lady Chatterley, but I don't expect he'll get to the end of it.
Windsor koğuşunda Lady Chatterley okuyan tümorlü biri var. Ama sonuna kadar okuyabileceğini sanmıyorum.
- I don't get it at all.
- Ben hiç anlamıyorum.
I can look for it when we get home, sweetheart.
Eve döndüğümüzde arayabilirim tatlım.
- It's all I could get.
Tüm bulduğum bu. Tamam.
- Here, give it to me. - I'll get you a new shirt.
Ver bana, sana yenisini vereyim.
I feel like it's all going to get taken away from me.
Sanki bunların hepsi benden alınacakmış gibi hissediyorum.
If... if I let you in, it'll get me.
Eğer, size açarsam, beni alır.
No, I get all that, but what... what's it doing here?
Hayır, bunları ben alıyorum, ama ne yapıyor burada?
I get claustrophobic just thinking about it.
Bunu düşünürken klostrofobik oluyorum.
Yeah, but when you get a weird feeling, it's different from when I get one.
Evet, ama tuhaf bir his aldığınızda, onu aldığım zamandan farklıdır.
I know you guys don't think I should do this, but if it's Hexenbiest blood that got Eve in there, then I can get in there and maybe get them back out.
Bunu yapmam gerektiğini düşünmüyorsunuzdur biliyorum. Ama Eve orada bulunan Hexenbiest kan ise, Sonra içeri girebilir ve belki de onları geri alabilirim.
I don't think it's helping us get to where he is.
Bunun bize olduğu yere ulaşmamıza yardımcı olduğunu sanmıyorum.
So it could use the Grimm to get here and get Diana.
Diana'yı ele geçirmek için Grimm'i kullanabilir.
And there was I thinking it was to get him away from his mother, so the crooked mite can take his place.
Bense onu annesinden ayırmak için olduğunu düşünüyordum böylece çarpık çocuk, onun yerini alabilir.
Well, get it out, and then I'll think about it.
Kurtul onlardan, sonra düşüneceğim.
I tried to get away from it.
Kurtulmaya çalıştım.
Hey, if it's gonna be much longer, I could just get some on the way.
Eğer uzun sürecekse giderken yoldan alabilirim.
And as much as I'd like to spend all day doing it, we should get going.
Her ne kadar bütün gün bunu yapmak istesem de işe gitmeliyiz.
Get it back to me. I'll take care of you.
Formu doldurup getirirsin, seninle ilgileneceğim.
Look, if this is about what happened in class today, I know it wasn't my news to share, but if I'm gonna get through to them, I have to be honest with them.
Bak, eğer bugün sınıfta olanlar hakkındaysa bu haberi benim vermemem gerekirdi ama onlarla geçineceksem onlara karşı dürüst olmalıyım.
You want to do good, be my guest, but do it in another profession, because if I ever even catch wind of you trying to get work at any of these places, you can bet your ass I will do everything I can to stop it.
İyi şeyler yapmak istiyorsan canıma minnet ama bunu başka meslekte yap eğer bu gibi yerlerde iş aramaya çalışırsan şundan adın gibi emin olabilirsin ki engellemek için elimden geleni yaparım.
She came to my house to tell me that if I even so much as try to get a job at a legal clinic, she's gonna make it her life's mission to stop me.
Evime gelip bana dedi ki eğer daha fazla, hukuk kliniğinde iş bulmaya çalışırsam beni durdurmak hayatının görevi olacakmış.
Let him get it out of his system,'cause I know I want to get it out of mine.
- Yapma, hayır. Bırak yapsın ne yapacaksa çünkü ben de bir şeyler yapmak istiyorum.
- Rachel, there is an explanation for this, and I'm gonna get to the bottom of it.
Rachel, bunun bir açıklaması olmalı ben de bunu bulacağım.
You're trying to get her out, so that you can get this place out from under rent control, but I'm not gonna let you get away with it.
Neler döndüğünü bilmiyor muyum sanıyorsun? Onu atmaya çalışıyorsunuz, çünkü bu evi kira denetiminden muaf tutacaksınız ama bunun olmasına müsaade etmeyeceğim.
So if I were you, I'd cut that check, consider it a bargain, and hope to hell that little boy doesn't get worse.
Yerinde olsam, çeki yazar ucuz atlattık der ve çocuğun durumunun daha kötüye gitmemesini umardım.
- And I am telling you, you've had your offer. That's all your gonna get, and if you don't take it right now, we're going to trial, and I am gonna wipe the floor with this kid.
Ben de sana söylüyorum teklifimi verdim, alabileceğin bu kadar şu an kabul etmezsen, mahkemeye gideriz ve o kadını çocuğuyla birlikte süründürürüm.
- Relax, I handled it, but now we have a chance to get you in.
Sakin ol hallettim. Ama şimdi seni de kabul ettirmemiz için şansımız var.
But if you're gonna get this worked up about something like this, it makes me think i don't really know you.
Ama bu şekilde öfkelenmen seni gerçekten tanıyamadığımı düşündürüyor.
I can't get it to come out.
Dilimin ucuna gelmiyor bir türlü.
- No. - I get it.
- Evet.
You know, I'm great, heart of a champion, basically your muse, you get it.
Harika olduğumdan, kalbimin temizliğinden ilham perin olduğumdan falan, anladın sen.
Even when I do nice things, I'm only doing them so I can get something out of it, the ability to stay here, which means none of this had any real moral value.
Yaptığım iyi şeyleri bile bir şeyler elde edebilmek için yapıyorum. Burada kalabilmek için. Bu yüzden yaptıklarımın ahlaki bir ederi yok, hiçbiri sayılmıyor.
- It's the only thing I can think of to do to get rid of this glitch.
- Bu mevzuyu bitirmek için aklıma başka bir yol gelmiyor çünkü.
Plus, it's Lisa's birthday next week, and if I let you give me a cake, that means I gotta pitch in to get Lisa a cake and sing to her and wear one of those dumb hats
Ayrıca gelecek hafta da Lisa'nın doğum günü eğer şimdi buna izin verirsem benim de bütçeye dahil olup Lisa'ya pasta almam, ona şarkı söylemem taktığınız o aptal şapkalardan takmam gerekecek.
I get to design it myself?
- Tek başıma tasarlayabilecek miyim?
It means... I get to stay here with my wife forever!
Karımla burada sonsuza dek yaşayabileceğim anlamına geliyor.
I just wanted to prove my parents wrong, stick it to my sister, get fame and attention.
Aileme hatalı olduklarını göstermek kız kardeşime hava atmak, dikkat çekmekti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]