I see things traduction Turc
2,514 traduction parallèle
Ah, because I work in the arts, if I see things once, I can remember them relatively well.
Sanat alanında çalıştığım için bir kere gördüğüm şeyleri oldukça iyi hatırlayabiliyorum.
Sometimes I think I see things.
Sanırım bazen bir şeyler görüyorum.
I see things that I know are not true.
Doğru olmadığını bildiğim şeyler görüyorum.
When people touch me, I see things.
İnsanlar bana dokunduğunda, şeyler görürüm.
Johnny, I know you think that you are a broken man, but from where I sit, I see things different.
Johnny, kendini işe yaramaz hissettiğini biliyorum ama her şeyi daha farklı görüyorum.
I see things.
Bazı şeyleri görürüm.
I see things differently.
Ben olayları farklı görüyorum.
Now I have to look at everything attentively, seriously... and I see things clearer.
Ama şimdi her şeye veya herkese, ayrıntılarıyla bakmak zorundayım. Bu benim her şeyi daha net görmemi sağladı.
I see things other people may not notice.
Diğerlerinin farkına varmadığı şeyler görürüm.
I like to think I see things in people.
İnsanların içindeki ışığı görebildiğimi düşünmek hoşuma gidiyor.
I wanted Judge Arliss to come out and see me. Free as a bird. Eating a hotdog after all those nasty things he called me at my sentencing.
Yargıç Arliis'in gelip beni görmesini istedim özgür bir kuş misali sosisli yerken onca tatsız olaydan sonra, hüküm giymemi söylemişti.
Yeah. You know, let me see if I can, uh, switch some things around.
- Bakayım bir şeyler ayarlayabilir miyim.
Asking her out... well, I tried as hard as I could! But when I see her, my brain just blanks out... And I say things that I don't mean to...
İtiraf etmeyi... düşünüyordum ama onun yanındayken tuhaf bir şekilde elim ayağıma dolaştı ve ağzımdan sadece saçma sapan şeyler çıktı.
You Seung-Jo, I know, even if you say things like that, you're glad to see Hani too, right?
Baek Seung Jo'nun böyle dediğine bakma. Ha Ni'yi gördüğüne sevindin, değil mi?
'You see, on the day I was orphaned, I had only two things to my name - the family nag, and "nag" is being generous, and my wits.'
'Yetim kaldığım gün, adıma ait sadece iki şey vardı - ailenin ihtiyar bir atı, ve "at" demek biraz cömertce olur, ve kendi yaratıcılığım.'
Enabling us to see things at a distance, I believe.
Sanıyorum uzakta olan şeyleri görmemizi sağlıyor.
I'm not telling you to go and see for yourself the things you've imagined.
Sana git ve hayal ettiğin şeyleri kendin gör demiyorum.
Look, Shrek, I know things might seem a little bleak right now, but things always work themselves out in the end, you'll see.
Şu anda durum pek iyi görünmüyor, ama sonunda her şey yoluna girecektir.
Personally I respect that he called things as he saw them, even if he did see them wrong.
Şahsen onları buhalde görüp birşeyler yapmasına saygı duyarım, bu yanlış hallerini görse bile.
I can see things...
Bunları anlayabiliyorum.
You see, one of the many spectacular things my mutation allows me to do is that I can read your mind.
Geçirdiğim mutasyonun bana kazandırdığı muhteşem şeylerden biri aklınızı okuyabiliyor olmam.
I'm sorry. We were just getting to know each other, you know to see if things work or didn't.
Üzgünüm ama birbirimizi tanımaya çalışıyorduk...
So at this point, I think everyone really wants to take a break, for one, and just kind of let things happen naturally to a certain extent to see where we want to go with it, you know.
Bu noktada sanırım herkes bir ara verip bazı şeylerin kendiliğinden olmasına izin veriyor.
I know it's hard to see now, but with time, things change.
Biliyorum şimdi anlaması zor, ama zamanla değişecektir.
I'm trying to see things from your point of view, but unfortunately, I can't get my head that far up my ass.
Bu olayı senin bakış açınla görmeye çalışıyorum ama kafamı kıçıma sokup olaya bakamıyorum!
- See, I see evidence in all kinds of things.
Her şeyin üzerinde kanıt görüyorum.
You see, the guys I liked... wanted different things out of life.
Senin de bildiğin gibi, benim beğendiğim erkekler hayattan farklı şeyler istiyorlar.
I had to come see for myself how bad things had gotten.
İşlerin ne kadar kötü gittiğini görmeye geldim.
I can't see in these things.
Bununla bir şey göremiyorum.
I can see things differently.
Olayları farklı görebilirim.
See if I can smooth things over.
Onu yatıştırabilirim.
You see, I save a boat, one thing leads to another, which leads to another thousand things, and yada, yada, yada.
Gemi kurtardım o başka bir şeye neden oldu ve binlerce şey birbirini izledi.
* it feels good to say what I want * * it feels good to knock things down * * it feels good to see the disgust in their eyes * * it feels good, I'm gonna go wild * * spray paint the walls *
[ Black Flag
I guess I don't see those things as mutually exclusive.
Bence ikisi de birbirinden çok ayrı ele alınmamalı.
While I'm happy things worked out with the assembly... I never want to see you guys pull anything like that again.
Toplantının iyi geçmesine sevinmekle beraber bir daha asla böyle bir şey yaptığınızı görmek istemiyorum.
I'm starting to see things that aren't real, things that aren't there, things that aren't possible, just like Oliver before they put him away.
Gerçek olmayan şeyler var. Burada olmayan mümkün olmayan şeyler. Aynı Oliver'ı götürmeden önceki gibi.
I was just stopping by to see how things were going, but it looks like I should have brought marshmallows.
Uğrayıp neler oluyor bakmak istedim ama sanırım şekerleme getirmeliydim.
Lois, sometimes you can see things that I can't.
Lois, bazen benim gördüğüm şeyleri görmüyorsun.
I mean, we're peeking through this tiny window, limited by the wavelengths which our eyes and our ears can perceive, and yet there's this whole universe out there filled with dark matter and nematodes and other things you can't see with the naked eye.
Demek istediğim ; baktığımız pencereden..,... gözlerimizin, kulaklarımızın dalga boyunun izin verdiğini görüyoruz. Ama dışarıda karanlık şeyler ve nematodlarla dolu bir evren var. Ve başka şeyler.
I know that they were just trying to help, but Dan and Nate actually made things worse when they went to see Damien's father.
Sadece yardım etmeye çalıştıklarını biliyorum, ama Dan ve Nate işleri Damien'ın babasına gittikleri zaman daha da kötüleştirdi.
Well, I will see you there, with all of those things.
Peki, orada görüşürüz, bütün o şeylerle birlikte.
Oh, I see, so it's probably one of these fancy-shmancy pre-rigged things, totally state-of-the-art.
Anlıyorum. Muhtemelen şu bozulmaya ayarlı, modern zerzevatlardan kullandı.
I want you to see other things, different, new things, talk to different people.
Başka şeyler görmeni görmeni, farklı ve yeni şeyler, başka insanlarla konuşmanı istiyorum.
See if I can move some things around.
Birkaç ayarlama yapmaya çalışayım.
I'll stay here to see if we can sort things out.
İşleri yoluna koyabilecek miyiz diye görmek için burada kalacağım.
Yes, we have. So I see no reason to change things now.
Şimdi bunu değiştirmek için bir sebep göremiyorum.
Just thought I'd swing by, see how things are going.
Geçerken uğrayıp işler ne durumda diye bir sorayım dedim.
I'm just trying to make you see things clearly.
Olan biteni net bir şekilde görmeni istiyorum sadece.
I got bigger and better things to do... places to go, things to see.
Yapmam gereken daha büyük ve daha iyi şeyler var... gidilecek yerler, görülecek şeyler.
I know how hard it is for you to get things done, and I didn't wanna see you get in trouble with your dad.
Bu işleri halletmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum ve babanla sorun yaşamanı görmek istemiyorum.
I can see things... ( INDISTINCT )
Bir şeyler görüyorum...
i see 10118
i see you 502
i see what you did there 35
i see you every day 16
i see how it is 35
i see your point 119
i see love 28
i see nothing 55
i see what you mean 147
i see it in your eyes 21
i see you 502
i see what you did there 35
i see you every day 16
i see how it is 35
i see your point 119
i see love 28
i see nothing 55
i see what you mean 147
i see it in your eyes 21