In one day traduction Turc
5,137 traduction parallèle
Everything in one day.
Evet mi? Her şey bir günde.
- Twice in one day was too much?
- Bir günde iki kere mi fazla geliyor?
And here we are, two in one day.
Ve işte buradayız, bir günde 2 tane.
You don't want to lose us both in one day.
İkimizi de aynı gün kaybetmeyi istemezsin.
Two times in one day you've asked me to use science to help you out.
Bir günde iki kez benden bilimsel yardım istiyorsunuz.
In... in one day?
Bir günde mi?
Wow, this is more than I've gotten done in one day in my entire life.
Wow, bu yaptığın bütün hayatım boyuna bir günde yaptığım her şeyden daha fazlaydı.
I noticed her, but then it happened three times in one day.
Onu fark ettim. Sonra bu, günde üç defa gerçekleşmeye başladı.
Twice in one day, Roman?
Bir günde iki kere mi, Roman.
Some of you no doubt have asked yourselves, how did they wire all these devices in one single day?
Bazılarınız şüphesiz kendinize "Bu kadar cihazı bir günde nasıl kurdular?" diye sormuşsunuzdur.
Look, him spending even one day in jail because of me is a waste.
Bak, hapiste benim için geçirdiği tek gün bile boşadır.
One day he came back home with a million rubles in cash.
Bir gün eve elinde bir milyon ruble nakit para ile geldi.
No one in this day and age would do it, unless he's a maniac.
Onun yaşında ki hiç kimse,..... manyak olmadıkça bunu yapmazdı.
You have believed in me since day one.
İlk günden beri bana inandın.
One more day in that clinic, and, yeah, maybe.
Klinikte bir gün daha kalsaydım, evet, örecektim belki.
One had to write every day to survive in the trenches.
O siperlerden canlı çıkmak için birisi bunu her gün yazmak zorundaydı.
Then one day I was in my cellar washing my fourth, fifth, sixth, load of dirty clothes while I folded another from the dryer when I heard the cellar door open and a whole new pile was tossed down.
Sonra bir gün bodrumda kirli kıyafetleri yıkıyordum, dördüncü, beşinci, altıncı seferi yıkarken bir yandan da kurutucadan çıkanları katlıyordum o an bodrumun kapısının açıldığını duydum ve yepyeni bir yığın aşağı atıldı.
Until a few hundred million years passed, and then, one day, there was a microscopic copying error in the DNA of a bacterium.
Birkaç yüz milyon yıl geçer ve bir gün bir bakterinin DNA'sında mikroskobik bir kopyalama hatası olur.
If the government shuts down one day after the speech, not a single word in the speech matters.
Eğer hükümet konuşmadan bir gün sonra kapanırsa,
I write in hope that one day you will answer me and that everything can again be like it was...
Bir gün bana cevap yazacağın ve her şeyin eskisi gibi olacağı umuduyla yazıyorum.
Listen Mr. Sharma please don't instill so much fear in anyone that one day they are not fearful anymore
Duydunuz mu, Sharma bey? Birisine bu kadar çok, korku aşılarsanız.. korku bile, biter gider.
All killed in the one day.
Aynı gün öldüler.
Except meals... and one hour a day rec time and one day a week in the yard.
- Yemekler haricinde. Ayrıca günde bir saat dinlenme saati ve haftada bir gün bahçe saati dışında.
He just always lived here and then, you know, one day the house was up for sale, and then it wasn't apparently, and then you guys moved in.
O bildiğimizden beri burada yaşıyordu sonra bir gün ev satılığa çıktı ve görüldüğü gibi kimse tutmadı ve siz taşındınız işte.
I've been doing account work in one form or another since the day I started.
Buraya başladığımdan beri o ya da bu şekilde pazarlama işi yapıyorum.
And I didn't even know about it in college because all she did was dance on the quad in rain boots and a bikini and, like, juggle knives, and then one day, she got really sick.
Bunu üniversite de bile bilmiyordum çünkü herkesin önünde bikini, çizmeler ve bıçaklarlarla, dans ederdi ve bir gün sonra hasta oldu.
Nessa Stein was recently made a life peer for her efforts in international reconciliation but her own personal story is far from peaceful Nessa Stein is one of two children born to Eli Stein, the Zionist and worked closely with the IDF Six-Day War, right up to the invasion of Lebanon in 1 982...
O olmaz. Herkes. Hayır, sadece o.
And then one day, you wake up, You look at yourself in the mirror, And you don't even recognize yourself.
Ve bir gün, uyanıp, aynaya bakıyorsun kendini tanıyamıyorsun bile.
If I emerge from this with my head still on my shoulders, I may one day rule the North in her name.
Eğer bu olaydan başım boynumun üzerinde ayrılabilirsem belki bir gün onun adına Kuzey'i yönetebilirim.
That is until the day you wake up and you realize that you are in way over your head and there is no one who can help.
Ta ki bir gün uyanıp boyundan büyük bir işte olduğunu ve sana yardım edecek kimsenin olmadığını fark edinceye kadar.
Upon the fourth day of August, an old man and woman, husband and wife, each without a known enemy in the world and in their own home, upon a frequented street in the most populous city in this county, were first one, then after an interval of almost two hours, another, severally killed by unlawful human agency.
Tarih 4 Ağustos, yaşlı bir adam ve bir kadın, yani koca ve karı, ikisinin de bilinen düşmanları yok ancak bu eyaletin en kalabalık kasabasının, en işlek caddesindeki kendi evlerinde, önce biri, iki saat sonra da diğeri yasaları hiçe sayan biri tarafından öldürülmüş.
What he couldn't know, what no one could possibly imagine at the time, were the countless ways the world would be forever changed by this meeting on an August day in 1684.
O sırada kendisinin ve hiç kimsenin tahmin etmesinin mümkün olmadığı şey ise 1684 yılının bir ağustos günündeki bir buluşmanın sonunda dünyanın sayısız yönden sonsuza dek değişeceğiydi.
It may not be possible to travel backward in time, but perhaps, one day, we can bring the past to us.
Zamanda geriye seyahat etmek mümkün olmayabilir ama belki bir gün, geçmişi buraya getirebiliriz.
A day or two after his 50th birthday, he disappeared, never knowing that, in time, he would be vindicated and come to be viewed as one of the greatest geologists in history.
50. doğumgününden bir ya da iki gün sonra kayıplara karıştığında sonunda haklı çıkarak tarihteki en büyük yerbilimcilerden biri olarak anılacağını bilmiyordu.
It took 100 men a week to fuel a ship with coal, but with oil, one man could do the job in a single day.
100 kişinin bir gemiye kömürle yakıt sağlaması bir hafta sürerken petrolde bu bir günde tamamlanan tek kişilik bir işti.
Tim, I'd like you to think about how much we've learned in just one day, and then consider...
Tim, yalnızca bir gün içersinde bulduklarımıza bir bak.
I went down in one the other day.
Ben geçen gün girdim.
It's one day in the week, just another day...
Haftanın bir günü, sıradan bir gün...
You come from Baden-Baden with wife and children and you think, I, General Dietrich von Choltitz, one day in August'44, might have put an end to this. But I didn't.
Karınız ve çocuklarınızla Baden-Baden'den gelmişsiniz ve şöyle düşünüyorsunuz, ben General Dietrich von Choltitz 1944 Ağustos'unun bir gününde şehri bitirebilirdim ama yapmadım.
Tomorrow is senior photo day and I figure since all the girls in my class will be in one place, this is the perfect opportunity for me to score some points, you know.
Yarın son sınıfların fotoğraf günü ve sınıfımdaki tüm kızların aynı yerde duracağını sanıyorum, bu mükemmel fırsat biraz puan toplamam için, bilirsin.
- Playing with their children, buying a house and one would think That it might be so One Day.. In my job we see all the lying and stealing - - And the secrets.
Mesleğimizde bir sürü yalan, çalıp çırpma ve sırlarla karşılaşırız.
One day an ugly man fell in love with a beautiful girl.
[Eylül iç ses] Bi gün çirkin bi adam, güzel bi kıza âşık olmuş.
- I should've kept you in the House, like Raymond suggested from day one.
- Seni Saray'da tutmalıydım Raymond'ın en başından beri önerdiği gibi.
One day, your dear one will die in front of you.
Bir gün, senin de sevdiğin biri gözünün önünde ölecek.
Monica Albreath doesn't have one more day.
Monica Albreath'in bir günü daha yok.
And we're in Bolivia. We're lucky we have one.
Ve Bolivya'dayız.Elimizde bir tane olduğu için şanslıyız.
I fear batman believes one day, he might pay that price as well.
Batman'in de günün birinde bu bedeli ödeyebileceğinden korkuyorum.
That includes free day care for little one and you can start to shave off some of that baby weight in our state-of-the-art spinning class.
Ufaklık için bedava günlük bakımı da kapsıyor ve sen de bebek yüzünden aldığın kiloların bazılarından bisiklet derslerimizde kurtulabilirsin. Ne dersiniz? Anlaştık mı?
One day, she was running things, large and in charge.
Bir gün yetki ondaydı.
In the Soviet Union, we got fish only one day a week.
Sovyetler Birliğinde, haftada sace 1 gün balık satılırdı.
There's one thing that Gainey and I agree upon, is that'll be a cold day in hell before BlueBell and Fillmore merge.
Gainey ile hem fikir olduğumuz tek şey, BlueBell ve Fillmore'un birleşmesi için cehennemin donması gerektiği.
in one hour 54
in one piece 22
in one week 25
in one minute 18
in one night 32
in one year 18
in one month 18
in one 40
one day at a time 90
one day 2293
in one piece 22
in one week 25
in one minute 18
in one night 32
in one year 18
in one month 18
in one 40
one day at a time 90
one day 2293
one day soon 34
one day more 18
days 2668
daybreak 32
daylight 32
daya 50
dayana 20
days left 44
dayna 86
days ago 298
one day more 18
days 2668
daybreak 32
daylight 32
daya 50
dayana 20
days left 44
dayna 86
days ago 298
days remain 20
day off 18
days a year 35
days now 26
day two 29
days later 66
days a week 26
day out 85
day before yesterday 18
days and 46
day off 18
days a year 35
days now 26
day two 29
days later 66
days a week 26
day out 85
day before yesterday 18
days and 46
day in and day out 25
day one 66
day in 57
day by day 66
day basis 16
day suspension 16
day weekend 17
day after tomorrow 77
day three 20
day and night 151
day one 66
day in 57
day by day 66
day basis 16
day suspension 16
day weekend 17
day after tomorrow 77
day three 20
day and night 151