English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It felt so good

It felt so good traduction Turc

135 traduction parallèle
And then- - then I came outside... and it felt- - it felt so good to be alive that I started in to walk fast.
sonra dışarı çıktım ve hisset... Ve sonra... Hızla yürümeye başladığımda yaşamanın ne kadar güzel olduğunu hissettim.
It felt so good.
Çok güzel hissettirirdi.
It felt so good being back there.
Bilemezsin bugün yeniden işe dönmek beni ne kadar iyi hessettirdi.
- What I mean is, it felt so good to put on that white coat -
Demek istediğim o beyaz önlüğü giymek o kadar iyi hissettirdi ki.
And it felt so good to tell the truth after all these years.
Ve bunca yıldan sonra gerçekleri anlatmak gerekiyordu.
Oh, it felt so good.
Çok güzel bir duyguydu.
Although it felt so good yelling at Bernstein.
Bernstein'a bağırmak çok güzeldi.
Yes, but it felt so good.
Ama iyi geldi. Bir tane daha kıracağım. Çek güzel.
It felt so good to get my hands back in that dough.
Elimi, tekrar hamura sokmak harika bir duyguydu.
It felt so good today to quit my job.
Bugün işimden istifa etmek beni çok mutlu etti.
It felt so good. I kept putting my money in.
40 $ kaybedene dek her şey çok güzeldi.
It felt so good in my car, I had difficulty leaving it.
Arabamın için o kadar iyi geliyordu ki ondan ayrılmak zor geliyordu.
It felt so good just me and Kristine
Mükemmel hissediyordum. Yalnız Kristine ve ben...
It felt so good to kill him
Onu gebertince kendimi iyi hissettim.
And it felt so good, being with you. So I thought, maybe I didn't need it any more.
Seninle olmak öyle iyi geldi ki artık ihtiyacım olmadığını düşündüm.
It felt so good to be out.
Dışarıda olmak çok güzeldi.
It felt so good to be needed.
Birilerinin sana ihtiyaç duyması çok iyi hissettirirdi.
It felt so good... so good...
Kendimi çok iyi hissettim.
And it felt so good to be with her...
Onunla olmak çok güzeldi.
But it felt so good to be the inside man again, Mickey.
Fakat tekrar işin içinde olmak çok güzel bir histi, Mickey.
I know it was wrong to lie to you about taking you home after TRIC but when you looked at me the way you did, it felt so good to be looked at like that again.
TRIC'deki geceden sonra seni eve getirme konusunda yalan söylemekle hata yaptım ama bana öyle baktığında tekrar öyle bakılmak iyi hissetmemi sağladı.
It felt so good when I was strangling him.
Onu bogmak, o kadar guzel bir histi ki...
It felt so good, I was thinking what life would be like if I never got a present.
O kadar güzeldi ki, bir daha hiç hediye almasam hayat nasıl olur diye düşünmeye başlamıştım.
But it felt so good to be standing here beneath the bright lights.
Ama yine de burada bu parlak ışıkların altında olmak ona iyi gelmişti.
It felt so good on my face.
Yüzümü çok iyi hissettirdi.
It always felt so good after a win.
Bir galibiyetten sonra hep harika hissettim ama.
It's great, I never felt so good in my life
Harika, hayatımda hiç bu kadar iyi hissetmedim.
It's as if she felt so good, she wanted to shout about it.
Eğer kendini iyi hissederse, güzel ses çıkarır.
Didn't you really feel so bad because killing him felt so good? And why shouldn't it feel good?
Kendinizi kötü hissettiniz, çünkü öldürmek hoşunuza gitti.
It's just we felt so good as a family.
Bir aile olmak çok iyi gelirdi.
I never felt so alive. The rush of the water the feeling of flight as you're launched out of the boat and the good, clean crack of a pelvis as it meets one of nature's finest pointy rocks.
Hiç bu kadar canlı hissetmemiştim Hızla akan su, bottan fırladığın andaki uçma hissi ve tabiatın sivri kayalarıyla temas ettiği anda kırılan kalça kemiği.
I've been holding onto that for so long, it felt good to get it out.
Bunu çok uzun zamandır içimde tutuyordum. Anlatmak iyi geldi.
I didn't say it in front of him, but back there... in the crematorium, seeing the coffins... I suddenly felt so good! Isn't that weird?
Michel'in yanında söylemek istemedim, ama cenaze sırasında tabutlara bakarken kendimi çok, çok iyi hissetmeye başladım.
It all felt so easy and so good.
Kendimi çok iyi hissediyordum.
And so what? It felt good.
Kendimi iyi hissettim.
It's never felt so good.
Hiç bu kadar iyi hissetmemiştim.
So it actually felt really good to throw out your flowers.
Yani senin çiçeğini atınca kendimi iyi hissettim.
And it was so good to be withpeople who felt like shit.
Bizim gibi hisseden insanlarla beraber olmak çok güzel bir şey.
It-it-it felt so bad... and yet so good.
O kadar kötü olmuştum ki. Ama çok da rahatlamıştım.
It just- - it felt so fucking good!
Harika bir histi.
He was so good at it, and I felt I was in love for the first time ever.
Bu konuda çok iyiydi ve her yapışında bana ilk seferki heyecanı yaşatırdı.
- So it was like felt really good.
- Kendimi gerçekten iyi hissettim ve kayıtlarda da var.
It felt it so new and deep, and good.
Öylesine yeni ve derin ve güzeldi ki.
Cutting my face did hurt... but it also felt so good later, on this other level.
Yüzümü kesmek acı verdi. Ama bir sonraki aşamada kendimi daha iyi hissettirdi.
I guess... I was invisible for so long that... it felt good to be noticed,
Galiba öyle uzun zaman görünmezdim ki fark edilmek hoşuma gitti.
- Looks very good. Fucking thrilled to hear it. So, this sit-down, you must have felt it from them then, huh?
İyi görünüyor ve tamamen ona benziyor
It just felt like a really good time for... a Hail Mary there, but I was so lucky that you two were in the area.
Fatiha için iyi bir zaman gibi gözükmüştü... ama siz orada olduğunuz için çok şanslıydım.
Getting suddenly married to your best friend's mom so he won't kill you can have an unsettling effect, so it felt good to get back to something normal : my list.
Aniden en iyi dostunuzun annesiyle evlendiğinizde ve bu dostunuz sizi öldürmediğinde bazı şeylerin normale dönmesi güzel oluyor. Örneğin listem gibi.
So it felt that good to get so many visitors to your blog?
Sayfana çok ziyaretçinin gelmesi o kadar iyi mi hissettirdi yani?
And it should've felt really good but I was so focused on... renouncing the pen I stole, which she saw me steal, but I told her I'd returned it
Çok da güzel hissettirmeliydi ama ben çaldığım kalemi ona söylemeye o kadar odaklanmıştım ki... Beni çalarken görmüştü ama ben ona geri verdiğimi söylemiştim.
You felt so good listening to it, so.. So happy. - Yes.
Dinlerken kendini o kadar iyi hissettin ki, öyleyse... çok mutlusun, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]