It felt great traduction Turc
133 traduction parallèle
" It felt great in the warm sunshine.
Sıcak güneş ışığında kendimi iyi hissettim.
It felt great beating Major Powers'elite fighting unit!
Binbaşı Powers'ın seçme askerlerini pataklamak çok iyi geldi.
It felt great.
Harika hissettim.
It felt great putting you on your ass.
Seni yere sermek harikaydı.
It felt great.
Müthiş bir duyguydu.
It felt great, wonderful.
Kendimi çok iyi hissettim.
Well, I did pull over, I helped the man, and frankly, it felt great.
Durdum ve adama yardım ettim. Kendimi çok iyi hissettim.
It felt great and weird and wrong.
Harika, acayip ve yaptığımın yanlış olduğunu hissediyordum.
I gotta tell you, it felt great.
Bu harika bir duyguydu.
Whenever we'd go out, we'd get in the car and it felt great.
Ne zaman dışarı çıksak, arabaya binerdik ve bu bana iyi hissettirdi.
It felt great.
Kendimi çok iyi hissettim.
It felt great!
Harika hisset!
It felt great knowing I had something to do with it.
Normal bir çocuk gibi. Kendimi iyi hissettim, çünkü benimle bir ilgisi vardı.
It felt great.
Muhteşem hissettim.
It felt great!
Müthiş bir histi!
It felt great.
Harikaydı.
It felt great.
Çok mutluyum.
It felt great to be behind the wheel again.
Tekrar o direksiyona geçmek harika bir histi.
It felt great when he came home with an Eve Lamborghini, Porsche 911... or BMW and took me with him.
Eve Lamborghini, Porsche 911 ya da BMW ile geldiği ve birlikte... bir tur attığımız zaman çok süper olurdu.
And, shit, it felt great.
Ve, kahretsin, yaşasın kötülük.
It's great, I never felt so good in my life
Harika, hayatımda hiç bu kadar iyi hissetmedim.
Instead of suffering, it felt like a great weight had been lifted.
Acı çekmekten ziyade, kaldırılan çok büyük bir yük gibiydi.
He felt the strength of the great fish moving steadily toward what he had chosen and he thought, " When once through my treachery it had been necessary for him to make a choice his choice had been to stay in the deep water far out beyond all snares and traps and treacheries.
Balık kendi seçtiği yöne doğru durmaksızın giderken balığın ne kadar güçlü olduğunu hissedebiliyordu ve şöyle düşündü : " Ben bir numara yapmaya kalktığımda o bir tercih yapmak zorunda kalmıştı. Onun tercihi bütün hile ve tuzaklardan uzaklaşarak suyun derinliklerinde kalmak olmuştu.
It was as if my great rush of anger had washed me clean, purged me of hope, and staring up at that night sky, for the first time I opened my heart to the sweet indifference of the universe, and I felt that it was so much like myself, almost like a brother, that I realised that I'd been happy, and that I was happy still.
Sanki ani öfke nöbetlerim beni temizlemiş içimdeki umudu alıp götürmüştü ve o gece gökyüzüne bakarken kalbimi ilk kez kâinatın tatlı kayıtsızlığına açtım ve tıpkı benim gibi neredeyse bir kardeş gibi olduğunu hissettim ve mutlu olduğumun farkına vardım ve öyle de kaldım.
Once in Siberia there was a meteor so great that it flattened whole forests and was felt as far...
Sibirya'ya öyle büyük bir meteor düşmüştü ki ormanları yerle bir...
For the same reason that it felt to my loss... to take part in great events. my past now cuffs me off from chances of action.
Mühim olayların bir parçası olmamı sağlayan aynı sebeplerden dolayı,... şimdi de geçmişim beni eyleme geçme şansından alıkoymaktadır.
I felt it my duty to tell you that I consider her to be in great danger.
Kızın başının büyük dertte olduğunu bildirmek görevim diye düşündüm.
When it was over, however, I felt a great relief.
Herşey bittiğinde, yine de büyük bir rahatlama hissettim.
I felt it like a great endless scream through nature.
Bunu tabiatın harika ve sonu gelmez bir çığlığı sandım.
My great-grandfather on my mother's side was a doctor, so it was always felt I might...
Annemin büyük büyükbabası... doktordu, ben de...
So I felt great after I did it.
Yani öldürdükten sonra kendimi harika hissettim.
And when I told I'em I wasn't gonna take it any more, that felt great!
Onlara buna daha fazla katlanmayacağımı söylediğimde kendimi harika hissettim!
It felt really great.
Harika bir duyguydu.
Yeah, but it sure felt great.
Evet. Ama kendimi harika hissettirdi.
Have you ever gotten up in the morning and felt that it's great to be alive?
Hiç sabah uyandığında yaşamın ne kadar güzel olduğunu hissettin mi?
By making it now, it would serve as a signal to all the women of Great Paxford who felt excluded by Joyce and her crowd.
Bunu gerçekleştirerek, Joyce ve ayaktakımı tarafından kendini dışlanmış hisseden Great Paxford'un bütün kadınlarına bir işaret vermiş olacağız.
And just for a moment it felt really great.
Bir anlığına, harika bir histi.
That felt great. Let's do it again.
Dr. Albright, çok özür dilerim.
You know, once I made it, I just felt great.
Kendimi harika hissediyorum.
It felt safe... which made me realize that if I went with Noel... I know we would have a great time.
Sonra anladım ki, eğer Noel ile gidersem çok iyi vakit geçireceğimizi biliyordum.
It was great. The whole night I felt like....
Bütün gece kendimi...
I hope it felt the same way you make me feel every time you prance over to Mom and Dad's to tell them about one of your great accomplishments!
Umarım, ne zaman annem ve babama başarılarını anlattığın zaman benim hissettiğim gibi hissetmişsindir.
You know, Jewel must have taken a few more psychology courses than me, because as crazy as I thought the whole idea was, as reluctant as I was to do it, by the end of the evening, I felt great
Bilirsin, Jewel benden daha fazla... psikoloji dersi almış olmalı, çünkü düşündüğüm en çılgın fikir, aynı zamanda en isteksiz olduğum şeydir, akşamın sonunda, harika hissettim
Oh, God, it felt so great.
Çok hoşuma gitti.
Richard... it would be great if you did come to the party, if you felt well enough to come.
Richard. Partiye gelirsen bu harika olur. Kendini gelecek kadar iyi hissedersen.
Which was great for a while - it felt like this weight was lifted off my shoulders.
Bir süreliğine iyiydi. Omuzlarımdan bir yük kalkmıştı.
Let me just say, with how your knee felt when I examined it and what I see on the scan with the things that you do well the reason that you're great is you can run and cut and hammer people and you don't hesitate because you've got a solid knee.
Muayene ve tarama sonuçlarına göre... şunu söyleyeyim... bugüne kadar başarılı olmanın sebebi... sağlam bir dizin olduğu için... hızlı koşabilmen... hiç tereddüt etmeden rakibini yıkıp geçebilmen.
I felt great afterwards, till I noticed how dark it had gotten.
İşim bittiğinde çok iyi hissetmeye başlamıştım, ta ki havanın ne kadar karardığını fark edene kadar.
It felt really great.
Gerçekten.
It was great to be able to be totally honest with Caroline, and I felt that I was finally having the kind of open and honest relationship that I'd always dreamed of.
Caroline'e karşı dürüst olmak mükemmeldi. Sonunda, sürekli hayalini kurduğum dürüst ve açık bir ilişki sahibi olabilmiştim.
It felt so great. I just wanted to go in and hit four for four and qualify for Worlds one last time.
Çok harika bir duygu, sadece gelip kendimi göstermek istedim ve tabi dünyanın en iyisi olduğumu da
it felt right 19
it felt so good 18
it felt like 39
it felt good 96
it felt 25
great 25235
great job 528
great minds think alike 42
great stuff 65
great to see you again 26
it felt so good 18
it felt like 39
it felt good 96
it felt 25
great 25235
great job 528
great minds think alike 42
great stuff 65
great to see you again 26
great to meet you 111
great scott 63
great to see you 248
great work 234
great shot 34
great idea 483
great song 31
great guy 76
great minds 35
great party 136
great scott 63
great to see you 248
great work 234
great shot 34
great idea 483
great song 31
great guy 76
great minds 35
great party 136
great news 351
great place 25
great day 31
great meeting you 24
great man 24
great game 51
great seeing you 38
great show 88
great job today 19
great khan 37
great place 25
great day 31
great meeting you 24
great man 24
great game 51
great seeing you 38
great show 88
great job today 19
great khan 37