English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It meant nothing

It meant nothing traduction Turc

206 traduction parallèle
It meant nothing to me, so long as I knew I could count on you.
Sana güvenebileceğim sürece bunların hiçbir anlamı yoktu.
"It meant nothing to me. That sort of thing never does."
"Benim için anlamı yoktu. böyle birşey asla olmaz"
The thousand times he had proved it meant nothing.
Binlerce kez bunu kanıtlamış olması bir şey ifade etmiyordu.
It meant nothing more than that!
Yani bundan başka bir şey değildi.
But it meant nothing more than a sort of little scary fairy tale.
Bizim için korkutucu kısa peri bir | masalından öte bir şey değil
I thought it meant nothing, but now that I'm a mother, it does.
Anlamsız olduklarını düşünürdüm, anne olunca anlamlarını gördüm.
- It meant nothing.
- Hiç bir anlamı yok.
If I had been the one you married, the same thing- - - It doesn't sound like you. - It meant nothing.
Yani seninle evlenen kişi ben olmuş olsaydım aynı şey benim de başıma gelebilirdi, Bu sana hiç yakışmıyor.
I gave her everything and it meant nothing to her.
Ona herşeyi verdim ve bu ona hiçbir şey ifade etmedi!
It meant nothing.
Öylesineydi.
It meant nothing.
-... öpücüğüydü.
It meant nothing to him.
Bunlar onun için bir şey ifade etmiyordu.
It meant nothing.
Hiç bir anlamı yoktu.
It meant nothing.
Hiç bir şey ifade etmiyor.
But it meant nothing, Frida, nothing!
Ama hiçbir şey ifade etmiyordu Frida. Hiçbir şey!
Nothing, it meant nothing!
Hiçbir şey! Hiçbir anlamı yok!
Uh, it meant nothing.
Iıh, hiçbir şeydi.
but it meant nothing.
ama öylesineydi.
Death, the end of everything, and it having meant nothing... things that I never should've said was thrown out there for her.
Öleceksin, bitti, gelecek yok. Bu durumda olmasaydım asla söylemeyeceğim kelimeleri atıyorum.
Apparently, he didn't believe it when you wrote that I meant nothing to you.
Anlaşılan size bir anlam ifade etmediğimi ona yazdığınızda size inanmamış.
I meant nothing by it.
Öyle söylemek istemedim.
That ain't how I meant it, and there was nothing noble about it.
- Hayır, efendim. onu demek istemedim, bunun asaletle ilgisi yok.
It was a poor thing. The words meant nothing because she meant nothing.
Kelimelerin hiçbir anlamı yoktu çünkü onun benim için bir anlamı yoktu.
Doesn't matter. It meant nothing to you.
Bunun hiçbir önemi yok çünkü siz, beni görmediniz.
The fact that it meant his own destruction, and everything else, meant nothing to him.
Kendisi dâhil her şeyin yok olacağı gerçeği, ona bir şey ifade etmedi.
But it never meant a thing to Toni, nothing.
Yemin ederim Mellie, çok kısa sürdü. Onun için hiç bir anlamı yoktu.
It was meant to be a fun kind of holiday, to sort out our marriage, but to be honest, it's been nothing but disaster since we set off.
Ama Diana ile evliliğimiz çözmek için. Eğlenceli bir tatil olması gerekiyordu. Ama dürüst olmak gerekirse, felakete dönüştü.
It's fate. It's meant to be. Nothing's meant to be.
Şu anlama geliyor ki!
I meant nothing by it.
- Kötü niyetle söylemedim.
It meant nothing.
Onun bir anlamı yoktu.
- But it's not meant to be tidy. Tidy's got nothing to do with it.
Düzenin şimdi ne ilgisi var?
I'm sure nothing's meant by it.
Kötü bir manada denmemiştir.
I meant nothing by it.
Sormamalıydım.
On the train, when you told him to kill me and that I meant nothing to you, did you mean it?
Trende, ona beni öldürmesini, bir anlamım olmadığını söylediğinde, ciddi miydin?
But now the thing is, for the longest time whenever anyone would use my name the first thing I would think of was what it meant- - "Nothing."
Ancak sorun şu ki, çok uzun süre boyunca ne zaman birisi ismimi kullansa,... aklıma gelen ilk şey kelime anlamıydı. Hiçbir şey.
Sometimes when a man meets the woman that he's meant to be with, there's nothing he can do to resist it.
Bazen bir adam birlikte olması gereken kadınla tanışır ve bu durumda yapabileceği başka birşey yoktur.
The child should have meant nothing but it was the beginning for Xena.
Çocuğun hiçbir anlamı olmayabilirdi. Ama bu Zeyna için başlangıçtı.
And I'm sorry most of all, I think, that I convinced myself that whatever talent I had meant nothing unless it came in this package that everyone liked.
En çok da kendimi, herkes beğendiği sürece bunu sürdürebileceğime inandırdığım için üzgünüm.
It was the most traumatizing event of my life, and she was trying to make it about her leg, like my pain meant nothing.
Bir keresinde arabamla bisikletli bir kızı ezmiştim. Hayatımın en sarsıcı olayıydı. Ama kız incinen tek şey kendi bacağıymış gibi davrandı.
So now he meant little or nothing, you meant everything or nearly. Is that it?
Demek ki artık o önemsizdi, hatta bir hiçti sen ise onun için her şeydin.
This all meant nothing to you, did it?
Tüm o olanlar senin için hiçbir şey ifade etmiyor, değil mi?
It meant * nothing * to you.
Bu sana bir şey ifade etmiyor.
- I meant nothing by it.
- Birşey demek istemedim.
I mean, it obviously meant meant nothing. Right?
Belli ki bir anlamı yoktu değil mi?
I meant nothing by it.
Bir şey demek istememiştim.
And I did give it all I had, but that wouldn't have meant nothing if I didn't have a go-to guy.
Elimden gelen herşeyi yaptım ama bunu biri olmadan hiçbir şekilde yapamazdım.
As far as I'm concerned it was a waste of time and meant nothing.
Bence zaman kaybından başka bir şey değildi. Bir anlamı yoktu.
And if it's meant to break apart, it probably has nothing to do with Duper.
Eğer ayrılmışlarsa, Duper için yapabileceğin bir şey yok.
I meant nothing to you, and it was... it was just a fling, a one-night stand?
Senin için hiçbir anlamı yok muydu? Sadece bir kaçamak, tek gecelik bir şey miydi?
I know it meant damn near nothing to me when you came in beating the drum.
Bana ilk geldiğinde bu davanın hemen hiç bir şey olduğunu düşünüyordum.
The love I gave meant nothing when it came to fear.
Verdiğim sevginin, korkunun yanında hiçbir anlamı yoktu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]