English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ J ] / Just as well

Just as well traduction Turc

3,178 traduction parallèle
Just as well she's got a good sense of humour. It's cos the joke's on you, innit?
Çünkü o da size şaka yapabiliyor, değil mi?
Captain, you know just as well as I do, we can't take her along.
Yüzbaşı, sen de biliyorsun ki onu yanımızda götüremeyiz.
Just as well, my yarnin'is done.
Neyse ki benim hikayem de bitti.
She might just as well say "Mum, Mum, Mum".
Hatta "Anne, anne" de diyebilir.
Just as well.
- Neden? Ne oldu?
Just as well Pédemay withdrew his complaint. The testimony of the victim...
Ama çok şükür ki, Dr. Pedemay kurbanın ifadesini soruşturmayacak.
That was just as well.
İyi olan tek şey buydu.
Just as well they never see The hate that's in your head!
Hiçbir zaman görmedikleri gibi O kafandaki nefret!
Yeah, well, it's just as well, because you'd be a terrible one.
Evet, olmaman çok iyi, çünkü berbat bir suçlu olurdun.
But just as well.
Ama olsun.
I hacked into G.G.'s web site a few months ago when she obviously skipped town and none of you noticed, and honestly, guys, the experience has been wonderful, but it's just as well it's over now.
Birkaç ay önce Dedikoducu Kız'ın sitesini "hack" ledim. Hiçbiriniz fark etmediniz, o belli ki şehri terk etmişti, ama cidden, bu benim için harika bir tecrübe oldu. - Ama artık sona erdi.
I spend a lot of time going back and forth in my head about what might have been and, uh, " just as well.
Ne olacağının ötesini berisini düşünürken çok zaman geçirdim ve normal gibi.
I think you know what happened to their mother just as well as I do, and Drew will go to hell for it.
Bence onların annelerine ne olduğunu benim gibi sende çok iyi biliyorsun. Ve Drew bunun yüzünden cehenneme gidecek.
Well, it's just as well that you know. I hate when we have secrets, and this was never meant to be one.
Sen de biliyorsun ki sır saklamamızdan nefret ediyorum ve bu bir sır olarak kalmayacaktı.
Well, then you should be prepared to face extreme personal and professional rendition, and, you know, with all the resources I have at my fingertips, I'm just the guy to make it happen.
O zaman aşırı kişilik ve profesyonel işkenceyle yüzleşmeye hazırlıklı olmalısın, ve bunu yapmak için gerekli tüm kaynakların parmaklarımın ucunda olduğunu biliyorsun.
I'll finish him up with a bit of flame thrower as well just to show him we mean business.
Alev püskürek onun işini bitirecegim ve ne kadar ciddi oldugumuzu gösterecegim.
Just the other side as well.
- Ben de onu yapıyorum. Diğer tarafını da...
Well you know... just as a joke...
Bilirsin işte. Sadece... şakadan...
We might as well just get married today.
Hadi hemen evlenelim.
Oh, don't just stay here and go to the office as well. That's what he said.
Burada kalmamın faydasız olacağını şirkete konsantre olmamı söyledi.
Well, about as long as it takes to realize that nobody's just one thing.
Kimsenin sadece tek özelliği olamayacağını keşfedene kadar sürdü.
I think it's our job as women that between the hours of 10 p.m. and 6 a.m we just fake everything. - Ha, ha. Well, I don't know.
- Bilemiyorum.
Well, we were just so curious... as to why Barker was nearly killed this morning at the X Games!
Bu sabah Barker'ın Tehlike Oyunları'nda neredeyse ölmek üzere olduğunu görünce biraz endişelendik de!
You're living in a ruin as well, you just don't know it yet.
Bir enkazda yaşıyorsun ancak daha farkında değilsin.
I just-I know I want that. I want it all. But I want to have the career as well.
Bunların hepsini istiyorum ama kariyer sahibi olmak da istiyorum.
Should we just book this place for the rehearsal dinner as well?
Prova yemeği için de mi burayı tutsak?
Might as well say it one more time, just to make sure you know who you are.
Bir kez daha söyle, Sadece kim olduğundan emin olmak için.
If this is what I think it is, you might as well just go check yourself into prison right now.
Bunda düşündüğüm şey varsa, gidip hapsi ziyaret etsen iyi olur.
Yeah, that's a fresh syringe and a fresh needle and I'm just going to clean your arm as well.
Evet, bu yeni bir şırınga ve yeni bir iğne kolunu da temizleyeceğim.
As for Vince, well, let's just say he should've finished what he started.
Vince için, başladığı işi bitirdi diyelim.
I'm just saying that if she's at one of those centers, she might as well be here.
O bakım merkezinin yerine burada daha iyi olabileceğini düşünmüştüm.
... to clean that audio as well, just take the low one out.
... sesi iyice temizlemek için düşük olanı at.
Well, you answered the door as though you were expecting someone and I presume you don't live here because I was just here two days ago.
Kapıyı açtınız ama Ve eminim ki sorun yoktur 2 gün önce gelmiştim
Well, I'd just as soon drop off miss Lechea, Mr. Bernstein, and then maybe come back.
Ben de Bayan Lechea'yi evine bırakır, ardından Bay Bernstein'ı bırakıp buraya dönerim diyordum.
Well, men never just wanna talk to women.
Erkeklerin kadınlarla asıl konuşma amacı farklıdır.
Otherwise just as you've been mourning for your father... you would be mourning for your mother and sister as well.
Aksi halde, babanın yası gibi annen ve kız kardeşin için yas tutmayacaktın.
The news just confirmed that the fish had come ashore on Odaiba as well.
Haber bültenlerinin söylediğine göre Odaiba da istila altında.
The trip is well, just wanted to know and were you as our guest.
- İyi.. seni merak ettim konuğumuzu da Evet yerleşti..
- Well, men always, they just go crazy for her.
Yani, erkekler O'na hep aşık olur da.
Well, let's just say I value your advice just as much as I do the therapist's.
Fikrinize en az terapistinki kadar değer veriyorum diyelim.
Iris I know when you're lying so you might as well just tell me the truth.
Yalan söylediğinde anlıyorum. Bana gerçeği söyleyebilirsin.
Well, as St. Patrick's Day Parade Queen, I could command you to do it, but since you're not feeling too hot, I'll just ask.
Aziz Patrick Günü Kraliçesi olarak, sana bunu emredebilirdim, lâkin, rahatsız olduğun için, sadece rica ediyorum.
NO - - I MEAN, WE'RE HERE, SO, YOU KNOW, WE MIGHT AS WELL JUST
Hayır, yani buradayız ayrıca biliyorsun çikolatalı kek yiyebiliriz.
Well, you can try to be a good little bureaucrat and deny your impulses, but you know you're just as incapable of letting this go as I am.
İçgüdülerini inkar eden küçük bir bürokrat olmayı deneyebilirsin ama biliyorsun ki sen de en az benim kadar bırakmakta zorlanıyorsun.
Well, Rufus had an appointment, and I just told him not to cancel because as long as you were by my side, I'd be fine.
Rufusun bir randevusu vardı, ben de ona iptal etmemesini söyledim çünkü sen burada yanımda olduğun sürece yeterliydi.
Well, I'm just glad you finally believe me about Serena acting as Gossip Girl.
Sonunda Serena'nın Dedikoducu Kız gibi davrandığıyla ilgili bana inanmana sevindim.
Not just emotionally, but physically as well.
Sadece duygusal değil, aynı zamanda fiziksel de.
As for Lauren Coleston, well, she's also about to learn something, which is that the life of a professional assassin is just as much about receiving pain as it is about dispensing it.
Lauren Coleston'a gelince, profesyonel bir suikastçının hayatında acı vermek olduğu gibi, acı çekmenin de olduğunu öğrenmiş oldu.
Because if you don't have styles, if you just say, "Well, here I am, you know, as a human being, how can I express myself totally and completely?"
Herhangi bir stilniz yoksa, kendi kendinize şöyle sorarsınız : "Kendimi bir insan olarak en iyi hangi stille ifade edebilirim?"
Well, it started out as just a couple of beers. See?
Ne dersin odana gidelim mi evlat?
I think he only just put up with me as well.
Sanırım babam da bana ancak tahammül etti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]