Lucky for her traduction Turc
153 traduction parallèle
Tell her it is lucky for her that I have gone... and I am glad not to have to live without her.
Bu dünyadan gittiğim için şanslı olduğunu ve... onsuz yaşamak zorunda kalmadığım için mutlu olduğumu söyleyin.
You gonna be lucky for her?
Ona şans mı getireceksin?
You're a polite girl. It's lucky for her to get such a good student
Sen kibar bir kızsın.Senin gibi bir öğrenciye sahip olmak Onun için şans.
- How lucky for her. - We have a civilised relationship.
Çok medeni bir ilişkimiz vardır.
DOCTOR : Lucky for her.
Kız şanslıymış.
Lucky for her she got your smarts, not Eddie's.
İyi ki zekâsını Eddie'den değil de, senden almış.
Lucky for her, she had an assistant helping her with her evil plans.
Şanslıymış, yanında kötü planına yardım eden bir yardımcısı vardı.
Not so lucky for her, perhaps.
- Onun için pek sans sayilmaz.
I mean, lucky for her, Jason pulled a T.J. Hooker and broke her bathroom door down.
Şansına, Jason sıkı bir vuruşla banyo kapısını indirmiş.
Lucky for her, right?
Onun için daha iyi, değil mi?
But lucky for her there was a hell of a midwife standing by. Kirsten had her baby?
Ama şanslı ki yanında harika bir ebe vardı.
Then thank your lucky stars for what you got, Katie Nolan, and take the rest along with it!
O halde, sahip olduğun her şey için şükret. Olumsuzlukları da kabullen!
Kiss her for me, you lucky Henry.
Onu benim için öp, seni şanslı adam.
I'm prepared to be the queen of Sheba for some lucky man... or at the very least, the best wife that any man could hope for.
Sheba'nın kraliçesi olmaya hazırım şanslı bir erkek için,.. ... veya en azından her erkeğin isteyeceği en iyi eş.
- It's why her apples were lucky for you.
Tanrı sizi korusun, bayım.
- Ain't she always been lucky for me, huh?
O her zaman, bana şans getirmedi mi? Söyle, getirmedi mi?
Lucky little Saxon, for you that would settle all accounts in this black world, wouldn't it?
Benim şanslı küçük Saksonum... Senin gözünde her şey, tüm bu dünya... kozların paylaşılacağı bir yer, değil mi?
Meanwhile, she is working as a model in Hollywood waiting for her lucky break.
Hollywood'da kaldı.
Lucky for you, you'll never meet her.
Şanslısın ki, onunla hiçbir zaman tanışmayacaksın.
Anyway, it's lucky for us that Ryu's looking after the leading shaman.
Her neyse, Ryu'nun baş şamana bakması bizim için bir şans.
You know, any man would be lucky to have her for his wife.
Onunla evlenen adam çok şanslı sayılır.
You know, I thought we'd never get rid of those two rascals, but lucky for us folks, King Richard returned, and, well, he just straightened everything out
O iki pislikten kurtulamayacağımızı sanmıştım, ama şansımıza Kral Richard döndü ve her şeyi yoluna koydu.
Well that's lucky because your next task will be to eat every morsel... of a meal prepared for you by Mannechenpix.
O halde şanslısınız çünkü diğer göreviniz Mannechenpix tarafından... sizin için hazırlanmış yemeğin her lokmasını yemek.
I'll be lucky if I can read her writing, that's for sure.
Bu başını ağrıtır!
She's been lucky for me from the first day I met her.
Onunla tanıştığım günden beri şans bana güldü.
This was a really lucky break for her.
Bu olanlar onun için bulunmaz bir şans.
Lucky for her.
Benzemediği için şanslı.
Lucky for you, you got him in both of his what we loosely call "hearts".
Şanslısın şu kabaca "kalp" dediğimiz yerlerinin her ikisini de vurmuşsun.
- You're lucky to have her for a super.
- Onun gibi bir ev sahibin olduğu için şanslısın.
Lucky for you, your old pal Flotter has everything ready.
Çok şanslısın, eski dostun Flotter her şeye hazır.
I mean, maybe if I'm lucky enough, someone else will decide and choose and do things for me.
Demek istediğim, eğer yeterince şanslıysam biri karar verir, seçer ve her şeyi benim için yapar.
And lucky for me I manufactured her drug of choice.
Ne mutlu bana ki onun en sevdiği uyuşturucuyu üretiyordum.
But most of it's covered by her hair, which, lucky for us is remarkably thick for a woman her age.
Ama şansımıza, bu yaştaki bir kadın için fazla kalın olan sacları çoğunu kapamış.
Well, lucky for you I can usually spot good intentions.
Her zamanki gibi casusluk yapmak hoşuna gidiyor.
It's got to be legal for me to make it stick. She's about to get her throat cut, and that's if she's lucky.
Onun boğazını kesecek, o da şanslıysa.
One of those two people will fight for that relationship every time, if it's right and they're real lucky. One of'em will say something.
Bu iki insandan biri her zaman ilişki için mücadele edecektir eğer doğruysa ve gerçekten şanslıysalar, birisi, bir şey söyleyecektir.
It was lucky you were watching that show the other night, and it was unlucky that your patient went the other way, even though you did everything right, and for the record, you did.
O programı seyrettiğin için şanslıydın, ama her şeyi doğru yapmana rağmen, hastan öldüğü için de şanssızdın. Bilmen için söylüyorum, her şey doğruydu.
And lucky for you, if you have to make a water landing she has those huge flotation devices attached to her chest.
Ve şanlısın ki, eğer suya iniş yaparsanız onun göğsüne bağlı koca şişme balonlarıyla kurutulabilirsin.
Forgive me for saying so, but I think the country's lucky to have her, don't you?
Bunu söylediğim için bağışlayın ama bu ülke kızım gibi birine sahip olduğu için şanslı, öyle değil mi?
Lucky for us, this high-grade fiber latches onto everything.
Şanslıyız, yüksek kalite fiber her şeyi üstünde tutmuş.
It's lucky for us her Ladyship was so understanding.
Neyse ki Leydi çok anlayışlıydı.
Lucky for me, Granny keeps her merchandise around the cottage.
Şanlıyım, büyükanne eşantiyonlarını evde tutuyor.
Usually I spend every minute I'm at Lucky Aide cursing Mom for making me work here, but lately it hasn't seemed so bad.
Genelde Lucky Aide'deki her anımı beni burada çalıştırdığı için anneme söverek geçiriyordum. Ama son dönemde hiç fena değil.
If you're lucky, in the end you can let go of your pride, Let your loved ones care for you.
Her şeyin sonunda, şanslıysan gururunu bırakıp, seni sevenlerinin seninle ilgilenmesine izin verirsin.
and lucky for you, I screw up a lot.
Ve şansına ben her zaman cuvallıyorum.
All right, I just gave her the shot and read her a story, and lucky for you, you're not being charged for either.
Pekala, iğnesini vurdum ve bir hikaye okudum, ve şanslısını ki ikisi için de ücret ödemeyeceksiniz.
Maybe some lucky charm. She's working hard for her exam.
Belki şans getirecek bir şey, o sınavlara çok çalışıyor.
Used to be it ended with her dancing in a cage on sunset or if she was lucky, living in some apartment paid for by a gentleman three times her age, but lately, I'd been hearing something else.
Genellikle sonları akşamları kafeste dans etmek olurdu ya da şanslıysalar, kirası kendilerinin 3 katı yaşındaki bir adam tarafından ödenen bir dairede otururlardı. Ama son zamanlarda başka şeyler duymaya başladım.
I don't have to believe in it for her to be lucky.
Leslie şanslı diye şansa inanmak zorunda değilim.
No hits on afis. Lucky for you, like many young ladies her age, she had some surgical work done.
Senin şansına, onun yaşındaki pek çok genç bayan gibi, o da, biraz estetik operasyon geçirmiş.
Lucky for you, I always carry extras.
Şansın var ki, ben her zaman yedek bulundururum.
lucky for you 336
lucky for him 22
lucky for us 117
lucky for me 105
for her 243
for her sake 60
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
lucky for him 22
lucky for us 117
lucky for me 105
for her 243
for her sake 60
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
heroin 209
herbert 132
herself 49
hercules 220
hershey 18
hertz 45
here we go again 374
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
herbert 132
herself 49
hercules 220
hershey 18
hertz 45
here we go again 374
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366