Not too many traduction Turc
681 traduction parallèle
But not too many, mind.
Ama fazla olmasın.
Not too many kind ones around.
Etrafta fazla nazik insan yok.
Not too many of them, but sound men, every one.
Çok fazla değil ama onlar bile istiyor.
I've got thirty tickets for you, I hope it's not too many
30 tane var. Umarım sana fazla gelmez.
That's not too many.
Çok da fazla değilmiş.
And not too many scruples?
Ve çok fazla insaflı olmayan biri?
Not too many, but with that much alcohol...
Çok değil ama alkolle karışınca...
- Not too many, Ben.
Pek bir şey kalmadı.
For instance, there was a place called Dachau not too many miles from here.
Örneğin buradan fazla uzak olmayan Dachau adında bir yer vardı.
Not too many at a time.
Birer birer.
Not too many girls who decide to become a doctor.
Doktor olmak isteyen çok fazla kız yok.
They got a few flies in the pulque, but not too many.
Pulque'nin içinde birkaç sinek var, ama çok değil.
Not too many years ago.
Yıllar önceydi.
There are not too many places he could have hid it.
Saklayabileceği çok fazla yer yok.
But, mind you, there are not too many game enough to try anything around here.
Ama buralarda oynamak için pek fazla kumar, oyun yoktur.
Not too many people know that.
Anlarsın ki, bir çok insan bunu bilmiyor.
Not too many times.
Çoğu kez değil.
Well, then, there's not too many of us around, but it can be done.
Bizlerin arasında pek böyle biri yok ama, yine de olabilir.
Okay, not too many pompous sentences.
Tamam, çok fazla şatafatlı cümleye gerek yok.
There are too many details you're just not sharing with us.
Bizimle paylaşmadığın çok fazla detay var.
I heard about those cattle being stampeded over their crops, and there's too many strays running loose in that valley right now, only they're not strays.
Ürünlerinin üzerine sürülen sığır sürüleri hakkında bir şeyler duydum, ve şu anda bu vadide başı boş dolaşan bir çoğu daha var, Sadece onlar başıboş değil.
But not all of them, for there were too many now for the jobs open... and some learned that never again would there be work for them in their own valley.
Ama hepsi mutlu değildi. Çünkü var olan az sayıda iş için çok işçi vardı. İçlerinden bazıları kendi vadilerinde onlar için bir daha asla iş olmayacağını öğrendi.
Too many call themselves boxers who are not even fighters.
Hızlı dövüşmeyi! Bir sürü boksör iyi bir dövüşçü değildir.
I wish I could say to you, love your mother, do not eat too many sweets clean your teeth.
Keşke sizlere annenizi sevin, çok şekerleme yemeyin dişlerinizi fırçalayın diye nasihat edebilseydim.
One. One's too many, and a hundred's not enough.
İlk başlarda bir tanesi bile çok fazlayken, bir alıştın mıydı yüzlercesi bile yetmez.
Not now, not here, too many cops around.
Şimdi olmaz, burada olmaz, çok polis var.
It comes from being scared too many times and wanting to run away... and not running away.
- Korkmak ve kaçmak istemekten. Ve kaçmamaktan. Ben farkettim.
Not only too many of the enemy... but one too many Germans.
Sadece düşmanlar için değil, birçok Alman için de kurban...
I've seen that look too many times not to know it.
Bu bakışı tanırım. Bunu pek çok defa gördüm.
You've got too many brains, but that's not your fault.
Biraz fazla zekisin ama bu senin suçun değil.
Too many cops and not enough loose cash.
Çok fazla polis var. O riske değecek kadar nakit de yok.
Unfortunately there are too many doctors and not enough teachers.
Ne yazık ki çok fazla doktor olmasına rağmen yeteri kadar öğretmen yok.
Right now, we're too many and not enough.
Şu anda, hem fazla kalabalığız, hem de azız.
Too many actors like you and not enough tickets sold.
Sizin gibi çok oyuncu var ve yeterli bilet satılmıyor.
Either we have too many laws or not enough.
Yasalar ya fazla gelir ya da az gelir.
Too many questions and not enough answers.
Çok soru, az cevap.
Let's not ask too many questions when we get down there, if they've been there, we'll know it.
Oraya gittiğimizde çok fazla soru sormayalım. Eğer oradaysalar, bunu öğreneceğiz.
With so many animosities and hatreds between these two countries, it is too funny an idea, is it not?
Bu iki ülke arasında çok fazla kin ve nefret ile o çok bir komik fikir, değildir mi?
It's not gonna be too many hours before I'm long gone.
Onlar buraya gelmeden saatler önce gitmiş olacağım.
No, there are still many things, and I cannot emphasize this too strongly, not on top of other things.
Çünkü hala, bunu ne kadar söylesem az, başka şeylerin üzerinde olmayan birçok şey var.
But I'm not taking any chances, too many people know about this.
Ama işi şansa bırakmayacağım, çok kişinin haberi var.
The warning that I've received you might take it with however many grains of salt you wish that the brown acid that is circulating around is not specifically too good.
Kulağıma gelenlere göre etrafta bol kahverengi asit dolaşıyormuş, uyarımı ciddiye alıp gerekenleri yapın ve bol tuz bulundurun.
Not because I fear you but because tears fell too many times from my eyes and now again
Sizden korktuğum için değil, gözlerimden çok yaş aktığı için.
Do not try to say too many things for the same time.
Aynı anda çok fazla şey söylemeye kalkma.
Not enough and maybe too many, huh?
Yeterince değil belki ama çok fazla.
( Strong ) Many people will tell you that the plan was wrong - there were too many objectives, or the parachutists were not landed in proper places and so on.
Birçok kişi, size, plânın hatalı olduğunu çok sayıda hedefin bulunduğunu söyleyecektir. Ya da paraşütçülerin uygun yerlere inmediğini.
I was... not exactly green, but there weren't too many in our particular unit that had had much in the way of any combat experience.
Tam anlamıyla tecrübesiz sayılmazdım ancak birliğimizde bulunan askerlerin çoğunun da öyle ahım şahım bir savaş tecrübesi yoktu.
Not too many buttons.
Çok fazla düğme yok.
Each of us thus becomes too many inside oneself... not enough outside.
Her birimiz birbirimizin içinde çoğalırız... ama dışarda yeterince çoğalma olmaz
Too many men, too much equipment, not enough planes.
Çok fazla adam, çok fazla ekipman, yetersiz uçaklar.
Army Secretary Fiske has complained you've cost him too many men and that's not part of the contract.
Ordu sekreteri Fiske, sevkiyatların çok fazla adamına mal olduğunu söylüyor ve kontratta böyle bir madde yok.
not too shabby 64
not too bright 16
not too bad 203
not too long ago 36
not too late 30
not too much 153
not too hot 19
not too fast 55
not too good 62
not too far 44
not too bright 16
not too bad 203
not too long ago 36
not too late 30
not too much 153
not too hot 19
not too fast 55
not too good 62
not too far 44
not too tight 35
not too close 43
not too hard 45
not too long 47
not too 17
not too well 25
too many to count 25
too many questions 18
too many people 42
too many times 26
not too close 43
not too hard 45
not too long 47
not too 17
not too well 25
too many to count 25
too many questions 18
too many people 42
too many times 26
too many 183
too many memories 21
many 384
many happy returns 30
many years ago 164
many thanks 80
many times 271
many more 30
many years 63
many things 63
too many memories 21
many 384
many happy returns 30
many years ago 164
many thanks 80
many times 271
many more 30
many years 63
many things 63