English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ O ] / Of everything

Of everything traduction Turc

16,641 traduction parallèle
- Yep. Don't know how it's possible, but on top of everything else, seems I'm dealing with a bit of a mortality sitch.
Bu nasıl mümkün olabilir bilmiyorum ama her şeyden önce az biraz fanilik derdinden muzdarip gibiyim.
I know I'm not going to be your assistant for the rest of my life, but I do know whatever I do next will be easier because of everything you taught me.
Hayatım boyunca asistanınız olmayacağımı biliyorum... Ama ileride ne yaparsam yapayım öğrettiğiniz şeylerden dolayı çok daha kolay olacağını biliyorum.
I will take care of everything, and I will make it so beautiful, like you.
Bu dava bittiği an her şeyin icabına bakacağım ve çok güzel olmasını sağlayacağım. - Senin gibi.
- We may be young, but we've fought huge battles, saved whole planets, and on top of everything else, we saw the destruction of our world!
Genç olabiliriz ancak büyük savaşlarda mücadele ettik bütün gezegenleri kurtardık ve daha birçok şey kendi dünyamızın yıkılışını gördük!
Jesse James is a symbol of everything the Pinkertons are against... lawlessness, unredeemed Southern insurrectionism.
Jesse James, Pinkertonların karşı olduğu şeylerin bir sembolüydü. Kanunsuzluk, haksız Güney ayaklanması.
But it was also our worst day because of everything that happened after that.
Aynı zamanda sonrasında olanları düşünürsek en kötü günümüzdü.
Just lean back, relax, and let me take care of everything.
Arkana yasan, rahatla ve her şeyle ilgilenmeme izin ver.
He's very used to dictating the terms of everything, at least with me.
Her şeyi yöneten biriydi, en azından benimleyken öyle.
Well, just think of everything you've done in your 30 years.
Sadece, 30 yılda neler yaptığını bir düşün.
It's his half of everything, all the businesses.
Her şeyin yarısı onun, tüm işlerin.
Fuck nah, man. I'm just saying I just started working over there, so I don't know the ins and outs of everything.
Orada daha yeni çalışmaya başladım o yüzden işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyorum.
So did you take care of everything with the, uh, principal?
Müdürle aradaki her şeyi hallettiniz mi?
I'll take care of everything you asked me to do.
Benden istediğiniz her şeyin icabına bakacağım.
After everything that you've been through... bleeding, searching, reaching to the high heavens for help... now that you finally have your wings, doesn't part of you long to assume your form?
Başından geçen onca şeyden sonra kanının akması, arayış içinde olman, yardım için göklere başvurman nihayet kanatlarına yeniden kavuşunca eski şekline bürünme isteği olmuyor mu içinde?
Tell us everything, and I don't cuff you in front of your co-workers and take you in.
sen her şeyi anlat, ben de seni meslektaşlarının önünde kelepçeleyip içeri almayayım.
Because I was afraid of losing everything that mattered to me.
Benim için anlamı olan her şeyi kaybetmekten korktum.
Yeah, he just sprinkled a little Jesus over everything and carried on running heroin out of his church, which is how your victim will connect to Daniel and how the rest of the are connected...
Ya, her şeyin üzerine birazcık İsa serpti ve kilisesinden dışarı eroin satışını sürdürdü. Kurbanınızın Daniel'la bağlantısı da böyle çıkacak, geri kalanların bağlantısı da...
He just sprinkled a little Jesus over everything and carried on running heroin out of his church.
Her şeyin üzerine birazcık İsa serpti ve kilisesinden dışarı eroin satışını sürdürdü.
I recorded everything Hickman said and transcribed all of our conversations by hand.
Hickman'ın söylediği her şeyi kaydedip, tüm konuşmalarımızı da elle yazıya döktüm.
If we don't get the second piece of the Black Hole Generator, we've lost everything.
Kara Delik Jenaratörü'nün ikinci parçasını alamazsak her şeyi kaybederiz.
I talked to the funeral home and everything's taken care of.
Cenaze eviyle konuştum herşey hallediliyor.
We redid everything in anticipation of our baby's arrival.
Bebeğimiz için her şeyi baştan yaptık.
Everything that's done or left at a crime scene isn't just a piece of evidence.
Olay yerınde olan ve bırakılanlar sadece delıl değıldır.
While Billy the Kid is now a part of the burgeoning cattle industry that's fueling America's growth... several hundred miles to tth, one man is doing everything he can to hold off western expansion.
Billy the Kid, Amerika'nın büyürken yakıt olarak kullandığı gelişmekte olan sığır endüstrisinin bir parçası haline gelirken birkaç yüz kilometre kuzeyde bir adam, batıya genişlemeyi durdurmak için elinden geleni yapıyordu.
For Jesse James, the Northern occupation of the South represents everything he's been fighting against.
Jesse James için kuzeyin güneyi işgali savaştığı şeyleri temsil ediyordu.
The killing of two deputies changes everything, and Garrett engages in a massive manhunt for Billy the Kid.
İki şerif yardımcısını öldürmesi her şeyi değiştirmişti. Garrett, Billy the Kid için büyük çaplı bir insan avı başlatmıştı.
Okay, we've got a whole closet full in the back, and then I'll help you do your makeup and everything, and then you and me can take some beautiful pictures of you.
Pekala, arkada bir dolap dolusu elbisemiz var. Sonra da makyajında sana yardım ederim. Daha sonra da güzel fotoğraflarını çekeriz.
I have done absolutely everything you've asked of me. And I will never be a part of this family.
Benden istediğin her şeyi harfiyen yerine getirdim ve bir daha bu ailenin bir üyesi olamayacağım.
We need to get our shit out of the kiosk or we risk losing everything!
Kulübedeki şeyleri toplamamız gerek, yoksa her şeyi kaybedeceğiz.
I risk everything and you three husks just sit here, awaiting the end of your days.
Ben her şeyi riske atıyorum ve siz üç döküntü burada oturmuş son gününüzü bekliyorsunuz
Now that we're free of Lobos, I gotta work on everything else that's been piling up on my desk.
Lobos işinden kurtulduğumuza göre masamda biriken şeylerden birine bakmaya başlamamız lazım.
Gettin'rid of Milan gives us both everything we want.
Milan'dan kurtulmak ikimize de istediğimiz şeyleri sağlıyor.
I reject everything of this world...
Dünyevi her şeyi reddettim.
Only then can everything worldly pass away, can the voices of the gods be heard.
Sadece bu şekilde dünyevi şeyler geçip gider ve tanrıların sesi duyulabilir.
What she was 12, this man... Emile Sayles, enters her life and takes control not just of her piano but nearly everything she does.
12 yaşındayken, bu adam Emile Sayles, hayatına girer ve sadece piyano değil yaptığı her şeyin kontrolünü ele alır.
Despite everything, you still don't know what Pablo's capable of?
Pablo'nun neler yapabileceğini bilmiyor musun?
Everything takes a lot of time.
Her şey çok zaman alıyor.
I let him stay when literally all of you told me not to, so everything that's happened up until this point, it's on me, but this has to be a group decision.
Hepiniz aksini söylerken kalmasına ben izin verdim. Şu ana kadar olan her şeyin sorumlusu benim. Ama bu seferki bir grup kararı olacak.
And every damn bit of foolishness in me, everything weak, everything selfish... that's you, Tom Lea,'cause that's who you is.
Yaptığım her aptalca şeyin, zayıflığın, tüm bencilliklerimin sebebi sensin Tom Lea, sen!
The department of Health and Human Services would have you believe everything is ok inside the cordon.
Sağlık ve İnsan Hizmetleri sizi kordonun içinde herşeyin iyi olduğuna inandırmak istiyorlar.
They lied about it being bioterrorism, they lied about the number of bodies, they sure as hell are lying when they say everything's ok in here!
Biyoterörizim konusunda yalan söylediler, cesetlerin sayısı hakkında yalan söylediler, burada herşeyin yolunda olduğunu söylerken kesinlikle yalan söylüyorlar.
I want to see if we can fit everything in here in the back of my truck.
Hepsini alın çocuklar. Kamyonetimin arkasına her şey sığıyor mu görmek istiyorum.
But if we can remain calm and do exactly what is asked of us, everything will be f...
Ama eğer sakin kalabilirsek, ve bizden isteneni harfiyen yaparsak, her şey yoluna gir...
That's the million dollar question, Shawnie,'cause everything they did to us, everything is beyond the statue of limitations, so we got to link him to a crime that... that doesn't have a clock on it.
Çünkü bize yaptıkları her şey sınırların ötesine taşıyordu, bu yüzden onu öyle bir suça bağlamalıyız ki hapisten çıkamasın. - Ne gibi?
You gave up everything, you traded your happiness, for a bunch of false promises, and your touch does nothing!
Mutluluğunu, bir avuç sahte vaat için bırakıp her şeyden vazgeçmişsin ama dokunuşlarının hiçbir etkisi yok!
You know, help make sure everything gets taken care of.
Her seyin yoluna girdiginden emin olurum.
Good luck with your... "smush pain that feels like everything came out of the sandwich."
Sana da geçmiş olsun... "paramparça olmuşçasına bir acı ve sanki her şey yerinden fırlamış hissiyatı" n için.
We're running out of time, so we brought you her jacket and everything we have on Lowry.
Zamanımız azalıyor o yüzden kadının sabıka dosyasını ve Lowry hakkında topladığımız tüm delilleri getirdik.
I need everything down there in plenty of time for Jake and his men to organize and distribute the food.
Jake ve adamlarının dağıtım organizasyonunu iyi yapabilmeleri için, onlara zaman kazandırmamız lazım.
One of the nice things about getting older is that you realize you don't always know everything.
Yetişkin olmanın güzel yanlarından biri de, her zaman her şeyi bilemeyeceğini öğrenmektir.
I won't let you give up everything because of me.
Benim yüzümden her şeyden vazgeçmene izin veremem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]