English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ P ] / Probably nothing

Probably nothing traduction Turc

806 traduction parallèle
Probably nothing of the sort, but, well, there you are.
Muhtemelen aynısına pek benzemez ama ne yaparsınız.
Probably nothing.
Bir şey olmamıştır herhalde.
It's a chronic condition and probably nothing serious.
Müzmin bir durum muhtemelen ciddi bir şey değildir.
Probably nothing would have happened had it not been for those jewels... lf only they weren't the ones he gave me for our wedding.
Bu mücevherler olmasaydı, muhtemelen hiç bir sorun çıkmazdı... Keşke bunlar bana nikâhımız için verilmeseydi.
Probably nothing.
Muhtemelen hiç bir şey.
Well, it's probably nothing important at all.
- Muhtemelen önemli değildir.
Probably nothing, but we're not going in there... until I'm sure it's safe.
Bir şey yok, ama orasının güvenli olduğundan emin olana kadar oraya girmeyeceğiz.
At my age... probably nothing.
Benim yaşımda... önemli değil..
Probably nothing.
Büyük ihtimalle hiçbir şey.
There's probably nothing to it... ... but we have had reports of paratrooper Iandings.
Muhtemelen önemli bir şey değil ama paraşütçü indirildiğine dair haberler aldık.
Probably nothing at all.
Muhtemelen bir şey yoktur.
It's probably nothing serious.
- Ciddi bir şey yoktur.
It's probably nothing serious.
Büyük olasılıkla ciddi bir şey değildir.
Some delay in meeting us, probably nothing.
Buluşmada gecikme, büyük ihtimal her şey yolunda.
It's probably nothing at all, but you never know.
Muhtemelen hiçbir anlamı yok ama bilemezsiniz.
It's probably nothing, but it still frightens me.
Muhtemelen uydurmacadır, ama beni hala korkutur.
It's probably nothing at all.
Muhtemelen önemsiz bir şeydir.
There's probably nothing in there but some rocks and plants that'll turn to dust if we touch them.
Muhtemelen içinde bir şey yoktur, dokunur dokunmaz toz olacak, bazı toprak ve bitkiler dışında.
It's probably nothing'.
Muhtemelen hiç bir şey.
It's probably nothing.
Bir şey yoktur muhtemelen.
Probably nothing.
Önemli değil.
That's probably nothing.
Muhtemelen önemli değildir.
Ralph, it's probably nothing. Relax.
Ralph muhtemelen bir şey yok rahatla.
Probably nothing.
Belki hiçbir şey.
Probably they've got nothing on!
Muhtemelen çıplaktırlar!
And probably a good-for-nothing, unemployed husband.
Ve muhtemelen işsiz güçsüz bir kocası.
We've known all along that we're probably the most good-for-nothing bunch of kids who were ever raised, but it didn't bother us much until we found out that Pop knew it too.
Şimdiye kadar yetiştirilmiş muhtemelen en hayırsız evlatlar olduğumuzu başından beri biliyorduk. Fakat bu bizi çok da rahatsız etmedi. Ta ki babanın da bildiğini öğrenene dek.
"Speak to me!" About nothing, probably!
"Konuş benimle" ymiş. Eminim havadan sudan bir mevzudur.
Nothing, probably.
Hiçbir şey, herhalde.
You probably wouldn't make something out of nothing just to be important.
Üniversite adamısınız. Herhalde, önemi olmayan hiç bir şey haricinde bir şey yapmazsınız.
It'll probably come to nothing.
Herhalde öyle birşey olmayacak.
But anything happens for nothing... probably she has a mission to accomplish!
Bu dünyada hiçbir şey nedensiz olmaz. Belki de ona bir görev verildi. Onu yerine getirecek.
You probably remember nothing.
Muhtemelen bir şey hatırlamıyorsundur.
If I waited ten days, I could get your theatre for nothing and probably your house as well.
10 gün daha beklesem, tiyatronuzu, büyük olasılıkla evinizi de, yok pahasına alabilirim.
It's nothing, probably a cat.
Ne olabilir ki? Boş ver. Belki de kedidir.
It's probably nothing.
Muhtemelen bir şey yok.
It can create something out of nothing... and that's probably what happened.
Var olmayanı var edebilir... Ve sanırım şu an olan da bu.
Here's her stuff, nothing of value - probably got it from a jumble sale herself.
İşte eşyaları, değerli bir şey yok - kendisi de kermesten almıştır.
Besides the fact Agnese is 16 and probably wants nothing to do with him, would I give her to a man like that?
Agnese'nin henüz 16 yaşında olması ve onunla hiçbir münasebet istememesi bir yana kızımı öyle bir adama neden vereyim?
You probably got millions, but ain't nothing, nobody who's more faithful than I am.
Milyonlarca belki de, ama benim hiç yok kim benim kadar sadık olabilir ki.
Well, it's probably nothing important.
- Büyük ihtimalle önemsizdir.
Men of College, now, you chaps are probably thinking... there's nothing much an old soldier like me can teach you.
Okulun gençleri, arkadaşlarım, büyük ihtimalle benim gibi eski bir askerin,... onlara pek bir şey öğretemeyeceğini düşünüyor olabilirler.
Nothing, he is probably a mythomaniac.
Hiç birşey, muhtemelen bizle kafa buluyor.
Nothing, I said I'm full, but after we walk all day, you'll probably have to cook up what's left.
Ama epey yol yürüyeceğimize göre muhtemelen kalanları da pişirmek zorunda kalacaksın.
I'm probably worrying for nothing.
Büyük olasılıkla boşuna kaygılanıyorum.
It's probably pointless but I ask you to believe that I know nothing about any diamonds.
Size anlamsız gelecek ama elmaslar hakkında bir şey bilmediğime inanmalısınız.
You probably noticed I ain't got nothing against you people. I ain't got nothing against you people.
Sizin gibi insanlara karşı olmadığımı anlamışsınızdır.
Probably not, but this project involves millions of people who know nothing about science.
Muhtemelen hayır, ama bu proje bilim hakkında bir şey bilmeyen milyonlarca insanı kapsıyor.
It's nothing to worry about. Probably some kind of aerial salute for the President while he signs the armistice.
Muhtemelen, ateşkesi imzalayan Başkan'ı selamlayacağız.
Probably the dentist knew nothing except about teeth, and was mainly interested...
Muhtemelen dişçi, dişten başka bir şeyden anlamıyordur.
Andrea remember that I may be mediocre and nothing will probably remain after my death, but I'm honest and this should be recognised, understand?
Andrea unutma, ben sıradan olabilirim.. ... ve muhtemelen ben öldükten sonra hiçbir şey kalmayacak ama benim dürüst olduğumu kabul etmelisin, anladın mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]