See you sunday traduction Turc
326 traduction parallèle
- See you Sunday? - Perhaps.
- Pazar günü görüşecek miyiz?
See you Sunday night, then.
Pazara görüşmek üzere.
See you Sunday, love.
- Sonra birlikte kiliseye gideriz. - Pazar günü görüşürüz, tatlım.
See you Sunday.
Pazara görüşürüz.
See you Sunday
Pazar günü görüşürüz.
See you Sunday, darling.
Gelecek pazar görüşürüz tatlım.
See you Sunday.
Pazar günü görüşürüz.
- I'll see you Sunday, huh, Hiroshi?
- Pazar günü görüşürüz, ha, Hiroshi?
- Hope to see you next Sunday.
- Gelecek pazara görüşürüz.
He's one of those custom-built internationals... you see in the rotogravure section every Sunday.
Her pazar rotogravür bölümünde gördüğün ısmarlama tiplerden birisi.
I've been here every Sunday for the past month, but they wouldn't let me see you.
Geçen ay her pazar buraya geldim... ama seni görmeme izin vermediler.
- See you at Mass Sunday?
- Ayinde görüşelim mi?
Why didn't you come to see me at the corrida last Sunday?
Pazar günü neden beni izlemeye gelmedin?
You want to see the picture show Sunday?
Pazar günü film izlemeye gitmek ister misin?
Well, Fettes, I didn't expect to see you on Sunday.
Pazar günü seni görmeyi ummuyordum Fettes.
Sunday might be a little early, but I want to see you... there in two weeks.
Bu pazar biraz erken olabilir, ama iki hafta içinde... orada sizi görmek isterim.
See you next Sunday.
Gelecek Pazar görüşüz.
Kiss me, and Sunday you'll see a play by Kulhenkampf.
Öp beni, ve pazar Kulhenkampf tarafından yazıImış bir oyun göreceksin.
See you Sunday.
Pazar görüşürüz.
Now, you remember, children, how I told you last Sunday... about the good Lord going up into the mountain and talking to the people... and how He said, "Blessed are the pure in heart, for they shall see God"... and how He said that King Solomon in all his glory... was not as beautiful as the lilies of the field?
Hatırlıyor musunuz, çocuklar? Geçen pazar sizlere Yüce İsa'nın dağa çıkıp insanlarla konuşmasını anlatmıştım. Hani "Kutsananların yüreği saftır, çünkü onlar Tanrı'yı görecek olandır," demişti.
See you on Sunday.
Pazar'a görüşürüz.
Why, you can all come out and see me on Sunday.
Hepiniz gelip beni pazar günü görebilirsiniz.
" I often see you standing by your window, and at Sunday mass.
Sık sık pencerenin kenarında veya kilisede görüyorum sizi.
Did you go up Sunday to see Bonnie?
Pazar günü Bonnie'yi görmeye gittiniz mi?
I can see my white shirt and black tie and Sunday manners... didn't fool you for a minute.
Görüyorum ki beyaz gömleğim, siyah kravatım ve pazar tutumlarım seni bir dakika bile kandıramamış.
See you on Sunday.
- Pazar günü görüşürüz.
- Maybe you could come see us some Sunday?
- Belki Pazar günü bizi görmeye gelirsin?
- Did you see the Sunday paper?
- Pazar Gazetesi'ni gördün mü?
And then on Sunday I'll come and see you, and then if you're very good at Christmas I'll give you a very nice present, you know that doll...
Sonra Pazar günü gelip seni göreceğim ve eğer iyi olursan Noel'de sana çok hoş bir hediye vereceğim. Şu bebek var ya...
You remember the pretty little girl we see on Sunday with him at the pond.
Pazar günü gölette onun yanında gördüğümüz küçük kız vardı ya.
I see you in church every Sunday, playing the organ.
Seni her pazar kilisede org çalarken görüyordum.
You see, my friend, that there's no point for you to come to Paris on Sunday to read the script, because there is no script.
Dolayısıyla, senaryoyu okumaya Paris'e gelmene gerek yok. Gerek yok, çünkü senaryo yok.
See you on Sunday, Mrs McCredie.
Pazar günü görüşürüz, Bayan McCredie.
It's easy for you to say that, but you didn't see it that Sunday morning, screaming out of the heavens to crash and bury itself in the heath.
Senin için bunu söylemesi kolay. Sen bunu görmedin. Ama ben o pazar sabahı onun göklerden çığlık atarak düştüğünü ve kendini toprağa gömdüğünü gördüm.
- See you next Sunday, Charly.
- Gelecek Pazar görüşürüz, Charly.
This Sunday? You see, I have a friend who lives in Yonkers.
Yonkers'da bir arkadaşım var.
I didn't see you last Sunday.
Geçen pazar seni göremedim.
'So I'll see you tomorrow, no, Sunday, rather,' 'Sunday afternoon or evening sometime.'
Pazara görüşürüz artık.
I'm gonna have you back in your little suburban house in time to see the football game on Sunday afternoon.
Pazar günü öğleden sonra futbol maçını seyredin diye... sizi tam zamanında o bahçeli evlerinizin önüne bırakacağım.
Did you see Ric Carsini leave the winery on that Sunday?
Ric Carsini'nin Pazar günü işletmeden ayrıldığını gördün mü?
You see the game Sunday?
Pazar günkü oyunu izledin mi?
See you Sunday.
Pazara görüşüyoruz.
You will see boss Sunday.
Şefle pazar günü görüşürsün.
Tomorrow when you see me in all my dry-cleaning splendor and my Sunday-go-to-meeting clothes,
Yarın senin, benim bütün kuru-temizleyen görkemimde beni gördüğün zaman Ve benim Pazarım, toplantı giysilerine gider
As I didn't see you in church last Sunday...
Geçtiğimiz pazar seni kilisede göremedim.
On Sunday you'll see another of Filip's documentaries
Pazar günü Filip'in bir diğer belgeselini izleyeceğiz.
One Sunday in 4, you go and see your mother
4 pazarda bir gidip anneni görebilrsin.
I have to go now'cause it's a long drive back. I'll see you next Sunday.
Artık gitmem gerekiyor çünkü yolum çok uzun.
If you're not doing anything, why don't you come by Sunday and see our little race.
Pazar bir şey yapmıyorsanız, gelip bizim küçük yarışımızı izleyin.
You shall see it on Sunday.
Pazar günü siz de göreceksiniz.
It's Sunday, you see...
Biliyorsunuz, bugün Pazar.
see you next time 81
see you tomorrow 1475
see you later 3234
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you in the morning 210
see you on the other side 84
see you tomorrow 1475
see you later 3234
see you in hell 54
see you soon 953
see you friday 34
see you next week 172
see you then 369
see you in the morning 210
see you on the other side 84