She couldn't traduction Turc
5,537 traduction parallèle
She couldn't even tell you.
Sana bile anlatamamış.
That's why I went over there, because if she hadn't have told you, then you couldn't have told my mom.
Bu yüzden oraya gittim çünkü sana söylemeseydi sen de anneme söyleyemezdin.
She couldn't stand to put him in a dumpster.
Onu bir çöp konteynerine atmaya gönlü razı olmadı.
And when it came time to unleash black cyper on them, she couldn't do it.
Mesele kara cyperi insanlar üzerinde kullanmak olunca, yapamadı sanırım.
She couldn't have gone too far.
Çok uzaktan gelmiş olamaz.
Sh-she couldn't come.
Şey, gelemedi o.
Couldn't have been more than an hour later, she walks in.
Hasteneye girmemin hemen ardından geldi.
She obviously couldn't live with the guilt.
Tabii ki bu suçluluk duygusuyla yaşayamazdı.
She couldn't see what I could see.
Benim gördüğümü o göremiyordu.
Her father said she couldn't because he's Irish.
- Babası, İrlanda'lı diye izin vermiyor.
Because she couldn't be prouder of you.
Çünkü seninle gurur duyuyordu.
I thought she couldn't talk about it.
Böyle konuşamayacağını zannetmiştim.
At 10,000 feet, even if she stared straight at us, she couldn't see us.
10.000 fitteyiz. Kadın direkt bize baksa bile göremez.
- Well, she couldn't possibly find any fault with that.
- O zaman o konuda hiçbir suçunuzu bulamaz.
Even if she knows something, I'm her husband. She couldn't possibly tell the police, right?
Bir şey bilsin ya da bilmesin kocasının başını yakmak istemedikçe gidip polise bir şey söylemeyecektir, değil mi?
Well, she couldn't have woken up by herself.
Kendi, kendine uyanmış olmaz.
Uh, yeah, turns out she couldn't make it after all.
Meğer gelemeyecekmiş.
She was muttering... that she'd seen letters in the Mona Lisa's eyes... so she couldn't work.
Mona Lisa'nın gözlerindeki harfleri gördüğünü ve bu yüzden çalışamadığına dair bir şeyler mırıldanıyordu. Mona Lisa'nın gözleri mi?
Yeah, Waller's never seen a problem she didn't think couldn't be solved with a drone strike.
Evet, Waller uçak saldırısıyla çözülemeyecek bir sorun olmadığını düşünürdü.
Yeah. When we got there, she was on her way out, but we couldn't implement a tactical plan because Gabriel made us.
Evet oraya vardığımızda çıkıyordu fakat bir taktiksel plan uygulayamadık çünkü Gabriel, bizlerin farkına varmıştı.
Right, so she couldn't have eaten a crayon.
- Hayır. - Tamam, o zaman renkli kalem yememiştir.
Or because she couldn't get out fast enough.
Veya apar topar kaçtığı içindir.
I told you she couldn't handle it.
Ona başa çıkamayacağını söylemiştim.
She said she couldn't stay inside any longer.
İçeride daha fazla kalmak istemediğini söyledi.
She deteriorated, and Howard couldn't make a decision, so I had to intubate her.
Durumu iyice kötüye gidiyor. Howard ne yapacağına karar veremedi. Ben de solunumunu boru ile sağlamak zorunda kaldım.
She couldn't have.
O yapmış olamaz.
And that's only because she couldn't scale a 15-foot wall.
O da 4.5 metrelik bir duvarı tırnamanadığı için.
She couldn't care less.
Daha az umursayamazdı sanırım beni.
And when we talked to her, she couldn't remember her own name.
Ve biz onunla konuştuğumuzda kendi adını bile hatırlayamıyordu.
She couldn't handle this right now.
Bununla başa çıkamaz şimdi.
Well, couldn't... Couldn't she go on an adventure all on her own without a prince?
Peki prenses -... prenses yanında bir prens olmadan da bir maceraya atılamaz mı?
I figured medical schools couldn't turn away a straight A student, even if she were a woman.
Tıp okulların A'lık bir öğrenciyi kadın bile olsa kabul edeceğini düşündüm.
She could've helped us from her cell, couldn't she?
Bize hücresinden de yardımcı olabilirdi, öyle değil mi?
She's on the verge of remembering what you did, and we couldn't afford to have some random orderly at the hospital overhear it.
Yaptıklarını hatırlamak üzere ve bir hastane çalışanının kulak misafiri olmasını göze alamazdık.
So it couldn't be used against her if she got arrested.
Dolayısıyla tutuklanınca onun aleyhinde kullanılamaz.
She couldn't breathe.
Nefes alamıyordu.
Do you remember how cute she was... when she was little and she couldn't say her P's?
Küçükken "p" harfini söylemediğinde ne kadar tatlı oluyordu, hatırlıyor musun?
She tried to make it a whole car ride without a fix, but couldn't.
Yol boyunca hiç içmeden durabileceğini sandı ama başaramadı.
I couldn't get sober till she left town.
O kasabadan gidene kadar ayık kalamadım.
She said that she couldn't trust me to put her interests before France.
Bana güvenemeyeceğini, Fransa'nın çıkarlarına, benim çıkarlarımdan.. ... daha fazla öncelik verdiğimi söyledi.
No, she couldn't.
Hayır, yapamazdı.
His mother couldn't cope, so she sent him here.
Annesi de başa çıkamayınca buraya yolladı.
Couldn't rebuild the nipples, though, so she had them tattooed on.
- Uclarini yeniden yaptiramadi ama, dovme yaptirdi.
And I guess she couldn't hear me... cause it was so far.
Ve sanırım beni duyamadı çünkü çok uzaktı.
Said she couldn't bear the thought of her father... knowing.
Babasının biliyor olduğu gerçeğine dayanamadığını söylemişti.
No, she couldn't face it.
- Hayır, buna dayanamaz.
And yet you sit there, and you tell us that your girlfriend couldn't possibly be an artist, solely because she had the misfortune... to be born female.
Ve siz orada oturmuş, kız arkadaşınızın gerçek bir sanatçı olmadığını anlatıyorsunuz, hem de sırf kadın olarak doğma talihsizliğine uğradığı için.
She sent me away, said she couldn't steal me from God, but... by then, I was already taken.
Tanrı'dan çalamayacağını söyleyip beni uzaklaştırdı ama o zaman çoktan tutulmuştum.
And she got all pissed, saying I couldn't tell anyone that I'd seen her there.
Çok sinirlendi ve onu orada gördüğümü kimseye söylemememi istedi.
So she couldn't have killed Madison.
Yani Madison'u öldüremezdi.
But, damn, she couldn't wait to get you out of her belly.
Ama kahretsin sizi karnından atmak için sabırsızlanıyordu.
she couldn't make it 29
she couldn't have 22
couldn't 72
couldn't agree more 58
couldn't be better 98
couldn't have done it without you 30
couldn't be happier 21
couldn't hurt 30
couldn't resist 29
couldn't sleep 124
she couldn't have 22
couldn't 72
couldn't agree more 58
couldn't be better 98
couldn't have done it without you 30
couldn't be happier 21
couldn't hurt 30
couldn't resist 29
couldn't sleep 124
couldn't be helped 16
couldn't do it 36
couldn't say 28
couldn't you 97
couldn't we 54
couldn't wait 18
couldn't stay away 16
couldn't it 66
couldn't be 25
couldn't i 47
couldn't do it 36
couldn't say 28
couldn't you 97
couldn't we 54
couldn't wait 18
couldn't stay away 16
couldn't it 66
couldn't be 25
couldn't i 47
couldn't care less 19
couldn't they 19
couldn't he 26
she comes 18
she chose me 21
she can't 238
she came back 47
she can 125
she came 41
she can't do that 47
couldn't they 19
couldn't he 26
she comes 18
she chose me 21
she can't 238
she came back 47
she can 125
she came 41
she can't do that 47
she came to me 61
she can't help it 16
she came here 21
she can't be 45
she called you 54
she can't hear you 51
she could 44
she can help 23
she can stay 17
she came in 21
she can't help it 16
she came here 21
she can't be 45
she called you 54
she can't hear you 51
she could 44
she can help 23
she can stay 17
she came in 21