Shouldn't be a problem traduction Turc
359 traduction parallèle
That shouldn't be a problem.
Bir sorun çıkacağını zannetmiyorum.
Shouldn't be a problem
Sorun çıkmamalı.
Shouldn't be a problem for you, a high-born Christian man.
Sizin gibi üst seviye bir Hristiyan için sorun olmamalı.
- It shouldn't be a problem, should it?
- Sorun olmaz değil mi?
- Shouldn't be a problem for sparky.
- Sparky için sorun olmaz.
That shouldn't be a problem.
- Bu bir sorun olmamalı.
- If you're under the speed limit, shouldn't be a problem.
Tamam, hız limitinin altındayız.
It shouldn't be a problem.
Sorun olmaz.
He shouldn't be a problem.
O sorun değil.
Just remember your sitz im leben, and it shouldn't be a problem.
Sitz im Leben'i unutma, yeter.
- That shouldn't be a problem, chief.
- Bu sorun olmayacak, şef.
Keeping them talking shouldn't be much of a problem [alien language] Major, we've got to get them down to the infirmary
Binbaşı, onları revire götürmeliyiz.
It shouldn't be a problem for them.
Onlar için sorun olmaz.
This shouldn't be a problem.
Problem çıkacağını sanmıyorum.
That shouldn't be a problem.
Bu sorun olmamalı.
We'll have to override the security lockout, but that shouldn't be a problem.
Güvenlik kilitlerini önemsemeliyiz, ama pek sorun olacağını zannetmiyorum.
It shouldn't be a problem.
Bu bir problem olmamalı.
Then it shouldn't be a problem.
Öyleyse sorun yok.
- Lt shouldn't be a problem.
- Öyleyse sorun yok.
That. After "It shouldn't be a problem," what do you hear?
Öyleyse sorun yok derken, altta ne duyuyorsun?
It shouldn't be a problem.
Öyleyse sorun yok.
Shouldn't be a problem.
Sorun olmaz.
If you use universal precautions and are careful, there shouldn't be a problem.
Genel tedbirleri alırsan ve sivri aletleri dikkatlice atarsan bir sorun olmamalı.
So the plate's gonna be hot, but that shouldn't be a problem for you.
Yani tabak ısınacak ama bu sizin için problem olmayacak.
- Shouldn't be a problem.
- Sorun olmaz.
They're all loopy, so they shouldn't be a problem.
Hepsi uyuşmuş halde, bir sorun yaratamazlar.
- Gabrielle and I need time. - Shouldn't be a problem. I think I'm high on her list of things to do.
Bu bir sorun olmamalı... sanırım onun yapacakları listesinde yukarı sıralardayım.
But come to think of it, shouldn't be a problem.
Ama şimdi düşündüm de sorun olmasa gerek.
Shouldn't be a problem.
Sorun olmaz herhalde.
- Shouldn't be a problem. - All right.
Sorun etmez.
That shouldn't be a problem. Eric's grandma is right near the mall. - Cool!
Hiç sorun değil Eric'in büyükannesinin evi alışveriş merkezine çok yakın.
That shouldn't be a problem.
Bu problem değil.
Well, that shouldn't be a problem.
Bu problem olmamalı.
Shouldn't be a problem. Batman?
- Sorun çıkmaz.
Shouldn't think it will be a problem.
Sorun olacağını sanmıyorum.
- Some of that shouldn't be a problem.
- Bazıları sorun olmaz.
As long as we maintain proper quarantine procedures, it shouldn't be a problem, sir.
Uygun karantina talimatlarını yerine getirdiğimiz sürece, sorun olmaz, efendim.
Shouldn't, be a problem, or..?
Problem olmaz değil mi?
If one has a problem that seems to be unsolvable... than perhaps one shouldn't try to solve it, one should accept it.
Eğer birinin problemi çözümsüz görünüyorsa belki de onu çözmemeli, sadece kabullenmeli.
- Shouldn't be a problem, for a hefty price.
Bir ücret karşılığında tabii.
I mean, if Kryto really does exist, it shouldn't be a problem getting rid of him.
Yani, eğer Kryto gerçekten de varsa ondan kurtulmak çok da zor olmaz.
Marriage shouldn't be a solution to a problem or a Band-Aid.
Evlilik bir sorunun çözümü ya da yara bandı olmamalı.
Shouldn't be a problem, doc.
Sorun çıkmaz doktor.
It shouldn't be a problem but I thought you said it was too soon.
Problem olmaz ama "çok erken" dedin sanıyordum.
WELL, THAT'S A PROBLEM THAT SHOULDN'T BE TOO HARD TO FIX.
Halledilmesi çok zor bir problem olmasa gerek.
Two-way communication shouldn't be a problem.
İki yönlü iletişim sorun olmayacaktır.
Yes. 70 % of the Earth's surface is ocean, so heavy-water production shouldn't be a problem.
Dünya yüzeyinin % 70'i okyanuslarla kaplı,..... böylece ağır su üretimi zor değil.
It shouldn't be a problem, though.
Sorun çıkacağını sanmam.
There shouldn't be a problem here.
Sorun çıkmasına gerek yok.
But that shouldn't be a problem. I'm from America, we should fit right in!
Ama bu sorun olmaz. Ben Amerika'dan geldim. Çok yakışır.
Then it shouldn't be a problem.
- O zaman bir sorun olmaz.
shouldn't be long 16
shouldn't be 18
a problem 89
should 158
shoulder 84
shoulders 41
shoulda 16
shouldn't 30
should have known 22
shouldn't take long 23
shouldn't be 18
a problem 89
should 158
shoulder 84
shoulders 41
shoulda 16
shouldn't 30
should have known 22
shouldn't take long 23
should i be worried 118
shoulder arms 17
should i come back 18
shoulder to shoulder 24
shouldn't we 66
shouldn't it 27
shouldn't you be in bed 20
should we 197
should i keep going 16
should i 439
shoulder arms 17
should i come back 18
shoulder to shoulder 24
shouldn't we 66
shouldn't it 27
shouldn't you be in bed 20
should we 197
should i keep going 16
should i 439