English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Should i go

Should i go traduction Turc

10,475 traduction parallèle
- Should I go in with this?
- Ben götüreyim mi?
- John, where should I go?
- John, nereye gideyim?
Should I go now?
- Artık gitmeli miyim?
And I think Ramona should go back in the iron maiden.
Ayrıca Ramona da tabutuna geri dönmeli.
She's saying I should go and get the phone back. No.
- Gidip telefonu almam gerektiğini söylüyor.
I really want to go see Regina, but I think I should go to the doctor.
Regina'yı görmeye gitmeyi çok istiyorum ama sanırım doktora gitmem gerek.
I think you should go to acting classes.
Bence oyunculuk dersi almaya gitmen gerek.
Castle, you and I should go to Pitbull's office, see what we can find there.
Castle, seninle birlikte Pitbull'un ofisine gitmeliyiz, bakalım orada neler bulacağız.
- I should go.
- Ben gitmeliyim.
Well, I should go with her. She can't go alone.
Yalnız gidemez.
How far back should I go?
- Ne kadar geriye gideyim?
Maybe you should audition at The Comedy Store while I go shop at Rodeo, huh?
Ben Rodeo'da alışveriş yaparken... Bütün manzaraları görmeliyiz.
Uh, I should probably go with them, right?
- Ben de onlarla gitmeliyim değil mi?
I think one of us should go there, be there for them.
Bence birimiz oraya gitmeli. Ben oraya gidiyorum.
I thought that we should go eat dinner together.
Birlikte yemek yiyebileceğimizi düşünmüştüm.
If the French embassy is full of gals like you, maybe I should go work there.
Fransız Büyükelçiliği'nde senin gibi hatunlar varsa belki ben de orada çalışmalıyım.
I should go.
Gitmeliyim.
I should just go back to having soulless sex with beautiful women I share no emotional connection... ( shouts )
Hiçbir duygusal bağlantım olmayan güzel kadınlarla ruhsuzca seks yapmaya geri dönmeliyim.
Anyway... today I went across the street to the Apple Store, and I got one of the new iPhones with the 64-gigabytes,'cause I wasn't sure if I should get the 16s or the 64s, but the 64s look good, so there you go.
Neyse... Bugün sokağın karşısındaki Apple Store'a gittim ve 64-gigabyte'lık yeni bir iPhone aldım. 16'lık mı, 64'lük mü alsam, emin değildim.
Hey, you know, before I leave town, we should go have lunch, you know, with the girls.
Ben şehirden ayrılmadan önce kızlarla yemeğe çıkmalıyız.
Then, I should go.
– Öyle mi? O zaman gideyim.
I should go and set her straight.
Gidip kalbini rahatlatmalıyım.
So... I should be the one to go to her first, and help her?
– Yani, ilk giden ve ona yardım eden ben mi olmalıyım?
I should go.
Gitsem iyi olur.
So, before we get to anything, you're gonna convince me why I should go with you in the first place.
O yüzden asıl konuya gelmeden önce, neden seni seçmem gerektiğine beni ikna etmelisin.
I should probably go check on him.
Muhtemelen onu kontrol etmem lazım.
- Yes, I agree. Maybe you should both go by your middle names.
İkinize de göbek adlarınızla seslenelim bence.
I... I think you should go...
Ben... bence gitmelisin...
All right. I should probably go. Someone's in the store.
Kapatmam lâzım mağazada biri var.
- I still think I should go!
- Ben yine de geleceğim.
Maybe I should just, uh, leave my gift and go then.
Sanırım hediyemi bırakıp gitsem iyi olacak.
I should go.
Gitmeliy, m.
I guess I should go.
Bence kalkayım ben.
I should go do that.
- Gidip o işi halletsem iyi olacak.
I should go with you.
Seninle gelmeliyim.
No, I think perhaps I should go and put the sausage rolls in the oven.
Hayır, belki de gidip sosisleri fırına atmalıyım sanırım.
~ Come on, Carol - I think you should go and have a lie down. ~ Aw!
- Hadi Carol, gidip uzanmalısın bence.
You-you should go. I want you to.
Gitmelisin.
- I think I should just go.
- Sanırım gitmeliyim.
I said we should go to the hospital, but Mary, she just wanted to talk.
Hastaneye gitmemiz gerektiğini söyledim. O da sadece konuşacağını söyledi.
You told me to let the torso case go, and I should have listened.
Gövde vakasını bırakmamı söylediğinde seni dinlemeliydim.
- Um, I should go.
- Um, gitmeliyim.
- Okay. I should go.
Gitmeliyim.
Yeah, I should probably go.
Eh, gitsem iyi olacak.
I should go talk to her.
Onunla konuşmalıyım.
I think you should go.
Bence gitmelisiniz.
- Maybe I should go.
- Gitsem iyi olacak...
I should go.
Gideyim ben.
I should probably go.
Gideyim ben.
Do you want to tell me the whole story, or should I just stand here and go crazy?
Tüm hikayeyi anlatacak mısın? Ya da ben kurup kurup kafayı mı yiyeyim?
I think you should go.
Bence girme zamanın geldi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]