Straightaway traduction Turc
473 traduction parallèle
Very well, I'll buy dolly here and take her with me straightaway.
Harika, bebeği satın alıp hemen yanımda götüreceğim!
Get the girls on straightaway!
Hemen kızları çıkarın!
I've got everything fixed now for an attack straightaway... on the Floss Valley to the old coal and shale pits, where there's oil too.
Floss Vadisi'ndeki kömür madeni ve taş ocaklarına yapılabilecek bir saldırıya karşın her şeyi hazırladım.
Make it straightaway.
İleriye götür.
We may as well do it straightaway, in the study.
Çalışma odasında hemen halledebiliriz.
- Why didn't you tell me straightaway?
Neden doğruca bana söylemedin?
And you'd better get up to Mrs. Warren straightaway.
Ve dosdoğru Bayan Warren'in yanına gitsen iyi edersin.
Straightaway.
Hemen gönderirim.
He knew the right person straightaway for forging stamps.
Doğru kişinin kim olduğunu bilir, Hemen evrakları hazırlardı.
Yes, but then he left straightaway for Australia.
Döndü, ama sonra ver elini Avustralya.
Good friends, go in and taste some wine with me, and we, like friends, will straightaway go together.
İçeri buyurun sevgili dostlar. Bir yudum şarap için benimle,.. ... sonra hep birlikte çıkarız dostça.
Why didn't you tell me this straightaway?
Neden hemen söylemediniz?
The field is out of the gate headed straightaway for this feature race,
Hipodrom kapıları açıldı ve bu önemli yarış başlamak üzere.
I knew straightaway what they were like.
Nasıl olduklarını direk anladım. Sana kaç kez söyledim?
We're bound for the Pacific, Mr. Starbuck, straightaway.
Pasifiğe doğru gitmek zorundayız Bay Starbuck, dosdoğru.
He told me it could do 95 on a straightaway.
Düz yolda 95 yapabileceği söyledi.
She'll do 80 on a straightaway.
Araba düz yolda 130 kilometre hız yapıyor.
She'll need some cards engraved straightaway.
Hemen basılı kartlara ihtiyacı var.
Straightaway down to the end, please.
Doğru en uca, lütfen.
Can you do 150 on a straightaway?
Otobanda 150 yapabiliyor musunuz?
"And straightaway he preached. Christ is the son of God."
"Ve İsa'nın Tanrının Oğlu olduğunu hemen duyurmaya başladı."
- And bring you luck straightaway. - All right. Hey, Annie!
- Teşekkürler, Annie.
If this isn't an island... we might get rescued straightaway.
Eğer burası bir ada değilse... bizi hemen kurtarırlar.
If I only had something to make a lock pick out of, we'd be out of here straightaway.
Keşke elimde maymuncuk yapacak birşey olsaydı burdan hemen çıkabilirdik.
I see. Of course, straightaway.
- Tabi ki hemen
- Are you going straightaway?
- Hemen mi gidiyorsun?
As a 2nd lieutenant, straightaway, so?
Teğmen olarak, hemen?
Here they come out of the far turn, down the main straightaway.
İşte son virajı dönüp düz pistten geliyorlar.
Here's the leader, down the main straightaway.
İşte öndeki araç, ana pistte ilerliyor.
Out of the turn, into the main straightaway.
Virajı alıp düz pistte devam ediyorlar.
You should have come here straightaway instead of staying in a civilian household.
Bir sivilin evinde kalmak yerine... hemen buraya gelmeliydin.
- I'll be happy to start straightaway.
- Derhal başlarsam sevineceğim.
But if you ever hit her, you'll have to deal with me straightaway.
Fakat ona vurursan, bana hesap vermen gerekecek.
We'll get married straightaway, and we'll wander a bit.
En kısa zamanda evleneceğiz ve biraz dolaşacağız.
- Straightaway.
- Derhal.
Straightaway.
Derhal.
The Colonel said, "Straightaway." Let's move it.
Albay "derhal" dedi. Kιpιrda.
She sank straightaway.
- Hayır, doğrudan battı.
- Could he come over straightaway?
- Hemen oraya gelmek istediğini söyledi.
- Oh, not straightaway.
Nerede olduklarını bilmiyor olman gerek.
I shall need six of your best men straightaway.
En iyi adamlarınızdan altısına hemen ihtiyacım var.
Preparations began straightaway to cross it.
Nehri geçmek için hazırlıklar başladı.
Toluca, I have to see Mrs. Norman straightaway about Mr. Norman.
Toluca, Bayan Norman'a Bay Norman'la ilgili söyleyeceğim var.
-'Straightaway.'
- Hemen.
I'll put it in the safe straightaway.
Onu oldukça güvenli bir yere koyacağım.
I'll send someone to the town straightaway and have it for you here when you get back.
Birisini doğruca şehre göndereceğim, ve siz geri geldiğinizde onu sizin için hazır bulunduracağım.
But if you want it done straightaway,
Hemen yapılmasını isterseniz...
No, but I'll tell you what, why don't I introduce another scheme straightaway, along the lines that you've already suggested, by which I reserve the BBC 2 channel for you tonight?
Olmaz, ama ne diyeceğim ; hemen başka bir proje sunayım... sizin de teklif ettiğiniz üzere... bu akşam size BBC2'yi rezerve etsem?
- Commence targeting. - Straightaway, sir.
- Hemen efendim.
I have a cousin who is a lawyer. I will get to him straightaway.
Avukat bir kuzenim var.
We want it done straightaway.
Hemen düzelttirmek isteriz.