Strictly speaking traduction Turc
157 traduction parallèle
Here, at the place of his humiliation, the old man would waste away miserably for the rest of his life and here the story would, strictly speaking, be over.
Burada, onun onurunun kırıldığı bu yerde, yaşlı adam hayatının geri kalan kısmında, acınası bir şekilde ağır ağır tükenebilir ve bu hikâye de, kelimenin tam manası ile sona erebilirdi.
Strictly speaking, you're liable to a fine but as senior warden, you'll hear no more about it.
Size ceza kesmem gerekiyor ama ama bu seferlik affediyorum.
Well, you heard what he said, strictly speaking we can't.
Söylediklerini duydun, açıkçası tutamayız.
Strictly speaking, he's a RAF case.
Açıkça konuşmak gerekirse, bu hava kuvvetlerinin konusu.
- Strictly speaking, no.
- Aslına bakarsan hayır.
Strictly speaking, the top berth is mine.
Peşin peşin söyleyeyim, üstteki yatak benim.
Strictly speaking, his life was his occupation.
Doğrusunu isterseniz, hayatı mesleğiydi.
You're not a member of it, are you, strictly speaking?
Açık konuşmak gerekirse aileden değilsin.
And anyway, strictly speaking, I'm still on duty. Lift!
Ve her neyse, açıkça söylemem gerekirse, henüz görevdeyin.
- Not strictly speaking, no.
- Kurallara dikkat edilmezse, hayır.
I tell you what, I'll stop the bleeding, but strictly speaking, I shouldn't even do that.
Kanamayı durdururum ama aslında bunu bile yapmamalıyım.
Strictly speaking, Helga...
Açık konuşmak gerekirse, Helga...
Strictly speaking, he failed.
Aslına bakarsanız başarısız olmuş.
Sir, is that, strictly speaking, accurate, sir?
Efendim, söyledikleriniz tam olarak doğru mu efendim?
Strictly speaking, there's no such thing as invention, you know.
Aslına bakarsanız, dünyada yeni icat diye bir şey yoktur.
Strictly speaking, we would have preferred it... if both the deceased had been cremated on the premises.
Tam anlamıyla konuşmak gerekirse, iki merhumun da... burada yakılmasını tercih ederdik.
It's not, strictly speaking, necessary anymore.
Aslında artık gereği yok.
Strictly speaking, sir, it is not my playing.
Açık konuşmak gerekirse efendim, o kendi çalışım değil.
Strictly speaking, you should hand it to the Party Treasurer, not to me.
Açıkçası bunu bana değil Parti Haznedarına teslim etmelisiniz.
Strictly speaking, it's none of your concern.
Açık konuşmak gerekirse, bu sizin sorununuz değil.
- Strictly speaking, no.
- Açık söylemek gerekirse, hayır.
Strictly speaking, I'm never supposed to do this but have you got a better idea?
Kurallara bakılırsa, bunu yapmamam gerekirdi ama daha iyi bir fikriniz var mı?
Strictly speaking, I've no vacancies at the moment.
Açık konuşayım, elemana ihtiyacım yok.
Strictly speaking, you'll feel nothing.
Kesinlikle hiçbir şey hissetmeyeceksin.
Strictly speaking, this is not Dracula.
- Yanılıyorsun. Bu bir Drakula filmi değil.
I can't help but notice that you engineered my humanoid form with certain... features... that, strictly speaking, aren't necessary for my normal operations.
Yardımcı olamayacağım ama fark edersen, benim insan görünümümü hazırladığın gerçek... yüz hatları... bunlar, açık konuşursak, normal operasyonlarım için gerekli değildi.
- I can tell you what killed him, strictly speaking.
- Size tıbben neden öldüğünü söyleyebilirim.
Does my daughter need a third lung to survive? Strictly speaking, no, but having it may be beneficial.
Yapılan genetik değişime göre çocuğun görünümünü sergile.
Now strictly speaking location C is in motion, so we should grab it as a line in a three dimensional array -
Üstelik C bölgesi hareket halinde. O zaman üç boyutlu düzende bir çizgi gibi- -
Of course, strictly speaking, but...
- Tabii ki teoride bakılırsa... - Şey...
It wasn't, strictly speaking, her turn, no. God bless her.
- Kesinlikle sıra onda değildi.
Well, strictly speaking... you are not John Crichton
Şey, açık konuşmak gerekirse... sen John Crichton değilsin
Though strictly speaking, it's not a composition.
Ama bu sadece bir konuşma, bir beste değil.
Strictly speaking, if I'd followed procedure, you'd all be dead right now.
Açıkça konuşmak gerekirse, prosedürü uygulasaydım hepiniz ölmüştünüz.
We could argue that she's emotionally incapable of bringing up the children... but I'm afraid all of that is, strictly speaking, irrelevant.
Çocuklarını yetiştirmekten duygusal olarak aciz olduğunu iddia edebiliriz... ama maalesef bu, konuyla tamamen ilgisiz.
Strictly speaking, they were Taino Indians who got raped by Columbus.
Daha doğrusu Kolomb ve İspanyol işgalcilerin tecavüzüne uğramış Taino Kızılderilileridir.
Though strictly speaking he's still on parole.
Kaba saba konuşmasına karşın halen şartlı tahliye edilmiş durumda.
Strictly speaking, this document belongs to your husband.
- Henüz değil, Bayan Tyrell. Sonuçta bu bir kanıt.
Strictly speaking, we're just musicians.
Kalbi hüzünlendiren bir şarkı Bunu hangi dinleyen anlayabilir?
Strictly speaking, he wasn't a fake. He was... col.
Doğruyu söylemek gerekirse sahte değildi.
There is someone else, sir, but, strictly speaking, he's your pigeon.
- Bir baskasi daha var, efendim. Açikça söyleyeyim, o sizin adaminiz.
Water birth--not, strictly speaking, pain relief, but apparently, the process of a cranium forcing its way out of your genitals can be made more comfortable if you climb into a warm bath.
Tam olarak acıyı azaltmıyor ancak kafatasının cinsel organı zorlayarak dışarı çıkma süreci sıcak bir banyoda daha rahat geçiyor.
- Yeah, strictly speaking.
- Evet, Sadece bir konuşma
I'm speaking strictly in terms of economics.
Tamamen ekonomik açıdan bahsediyorum.
- I am speaking strictly, Hasslein.
- Kurallara dikkat ediyorum, Hasslein.
Strictly speaking, yes.
Açıkça konuşmak gerekirse, evet.
Strictly speaking, no, for the flames had died down, but there was still smoke, and that awful smell of charred flesh of people who had surely been burned alive.
Aslında hayır, diyor. Alevler sönmüşmüş, ama hâlâ dumanlar varmış.
Speaking strictly as Security Chief, how much can you trust Data now?
Güvenlik Şefiniz olarak soruyorum efendim, Data'ya artık ne kadar güvenebilirsiniz?
Speaking from a strictly medical point of view, that ain't right.
Bir tıpçı olarak şunu söyleyebilirim : Bu doğru değil.
Speaking strictly in the academic sense, you'd spread it on or near your victim to direct misfortune.
Akademik manada konuşmak gerekirse kurbanınızı başına aksilik gelmesi için onun yakınlarına koymanız gerek.
Well, speaking strictly as a security officer, I assure you that no self-respecting thief would ever - EVER - give himself a name like that.
Güvenlik görevlisi olarak konuşmam gerekirse kendine birazcık saygısı olan hiçbir hırsız kendine bu adı vermez.
speaking 300
speaking of which 971
speaking foreign language 40
speaking arabic 43
speaking gibberish 33
speaking of 385
speaking russian 71
speaking japanese 35
speaking in spanish 40
speaking of that 54
speaking of which 971
speaking foreign language 40
speaking arabic 43
speaking gibberish 33
speaking of 385
speaking russian 71
speaking japanese 35
speaking in spanish 40
speaking of that 54