English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Surely not

Surely not traduction Turc

967 traduction parallèle
Surely not afraid.
Korkmadığın kesin.
- Are you sure that has spun? - Surely not, Doc!
- Kimsenin kaçmadığına emin misin?
Cohan, you're surely not going to your dressing room now.
Cohan, soyunma odasına gitmiyorsundur sanırım.
- Surely not both, Mr Candy?
- Tabii ikisi birden değil Bay Candy. - Hayır, siz Bayan Livingston'sınız.
Surely not before the quail, sir thomas.
Kesinlikle bıldırcından önce değil Sir Thomas.
The light was too strong. Surely not.
Işık çok parlaktı.
Surely not for blackmailing the guests.
Eminim müşterileri tehdit ettiğinden değildir.
Surely not with him?
Çekil şöyle!
Surely not all for one man.
Kesinlikle hepsi tek bir kişi için olamaz.
- Surely not!
- Tabii ki bitmedi!
You're surely not going to feed that beast from a piece of Sevres china?
O yaratığı Sevres porselenleriyle beslemeyeceksin değil mi?
Surely you are not thinking of flying in this weather?
Bu havada uçmayı düşünmüyorsunuzdur eminim?
I was attracted by all that held us together... as well as all that separated us... a phenomenon surely related to physics... but not knowing physics, I called it physical.
Bizi bir arada tutan, aynı zamanda ayrılmamıza sebep olan dinamikler cezbetmişti beni fizik ile alakalı bir takım olaylar ama fizik bilmediğimden, buna fiziksel diyordum.
Not me, surely.
Elbette ki beni değil.
Surely you're not ashamed of it.
Bundan utanmıyorsunuz, değil mi?
Surely, Colonel Julyan, you're not going to allow this fellow- -
Umarım, Albay Julyan, bu herife izin vermeyi...
Surely you're not going to...
Bunu yapmayacaksın heralde...
Surely you ought not to be there.
Zaten orada olmamalıydın bile.
But surely it's not so far to Pike's Hole that you can't go over there and find out.
Ama herhalde Pike's Hole, gidip kontrol edemeyeceğiniz kadar uzakta değil.
Surely you understand why I asked them not to let you sing tonight.
Neden sana izin verilmesin istedim, anlıyor musun?
Surely Ali does not object without reason.
- Ali sebepsiz yere itiraz etmez.
Come now, mr. Leyden, surely you are not as obtuse as all this.
Bay Leyden, göründüğünüz kadar anlayışsız olamazsınız.
- Not for incompetence, surely.
- Yetersiz kaldığın için değildir tabi.
Surely I'm not corrupting you.
Seni kötü yola sevketmediğime eminim.
Surely you're not threatening an old friend.
Eski dostunu tehdit etmiyorsun ya.
- Surely you're not encouraging me to talk shop?
- Beni konuşturmaya mı çalışıyorsun?
- Why not? I surely saw you in my dreams.
Seni düşlerimde gördüğümden eminim.
But surely his wish had not been fulfilled.
Ama elbette dileği gerçekleşmemişti.
- Oh surely you know I have not.
- Uğraşmadığımı pekâlâ biliyorsunuz.
Surely you're not the only female who does that.
Herhalde bunu yapan tek kadın siz değilsiniz.
But surely you're not in favor of so-called modern architecture?
Eminim modern mimari dedikleri şeyin hayranı değilsinizdir, değil mi?
- No, surely not.
- Haklısın, ilgilendirmez.
He surely did not come.
Kendisi gelmedi.
But surely you're not interested in baseball.
Ama siz kesin baseballa ilgilenmiyorsunuzdur.
It is not surely serious.
Muhtemelen önemli değildir.
Not another one, surely.
Başka biri değildir herhalde.
Well, surely. You know that I love you, and you led me to believe... Miss Fairfax, that you were not absolutely indifferent to me.
Benim seni sevdiğimi biliyorsun, ve şimdi de Bayan Fairfax, sizin de bana karşı tamamen kayıtsız olmadığınıza beni inandırdınız.
You may turn your back on Scaramouche, my lord... but surely you will not run away from...
sırtınızı Soytarıya dönebilirsiniz ama ondan asla kaçamazsınız efendim...
Surely, Monsieur Grandfort you do not want your wife to implicate herself further.
Haliyle, Mösyö Grandfort..... karınızın zanlı olmasını istemiyorsunuz.
But if I was you, and I'm surely glad I'm not
Ama yerinde olsam, ki olmadığıma memnunum...
Surely it's a confession you're after, not the truth.
Elbette peşinde olduğunuz bir itiraf ; gerçek değil.
Surely it's a confession you're after, not the truth. Surely it's a confession you're after, not the truth.
Elbette peşinde olduğunuz bir itiraf ;
Surely a good revolutionary would blow up a viaduct not build a strong point to dominate it.
İyi bir devrimci, ele geçirmek için silah yığmak yerine köprüyü havaya uçururdu.
That is... surely, that's not possible?
Demek istediğim... Gerçekten, bu mümkün mü?
Oh, no, surely not.
Hayır, kesinlikle hayır.
Surely you're not saying that Rhoda had anything... to do with the Daigle boy's death?
Çocuğun ölümüyle Rhoda'nın bir ilgisi olduğunu düşünmüyorsunuz değil mi?
Surely you're not going to send up Number 12 tomorrow after this?
Yarın 12 Numara'yı fırlatmayacaksın ya?
Surely the best lance out of all New Bedford... will not hold back from the greatest hunt of all?
Herhalde New Bedfordun en iyi zıpkıncısı avların en büyüğünden vaz geçmeyecek?
It's not as bad as that, surely.
Tabii ki o kadar kötü değildir.
Surely you're not accepting it?
Kabul etmeyeceğinizden eminim.
Surely you're not a communist?
Komünist misin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]