The factory traduction Turc
4,007 traduction parallèle
Now, the company is still considering our proposal for the factory.
Petrol şirketi hala fabrika için yaptığımız teklifi değerlendiriyor.
- What about the factory, Mr. Mayor?
Fabrika ne olacak Belediye Başkanım?
Because we have just heard that if the doctor chooses to stay here in Tickle Head, we gets the factory!
Çünkü öğrendik ki doktor Tickle Head'de kalmayı seçerse fabrika işi tamam olacak.
We get a doctor, the factory is a done deal.
Doktorumuz olursa, fabrikayı da tamam bilin.
- What does the factory make?
Fabrika ne üretecek?
And if you asked me, I'd say no to the factory too.
Bana sorsan, fabrikaya da hayır derim.
- Yeah, $ 100,000? - It's nothing to what the factory will generate!
Fabrikanın getireceğinin yanında hiç kalır.
And this, that's my résumé for the factory.
Bu da fabrika için özgeçmişim.
Do you remember those mornings at dawn that we would get up to sell those newspapers in front of the factory gates?
Sabahları, fabrika kapısı önlerinde erkenden kalkıp gazete sattığımız zamanları hatırlıyor musun?
She's self-appointed, but she has the support of all women in the factory.
Dediğim dedik biri ama fabrikadaki tüm kadınların desteğini alıyor.
- But the women at the factory need me.
- Ama fabrikadaki kadınların bana ihtiyacı var.
Because I believe the factory can succeed and because, in exchange for saving it now, I want half the business.
Çünkü fabrikanın başarılı olacağına inanıyorum ve şimdi onu ayakta tutmamıza karşılık işin yarısını istiyorum.
I need to know everything on how this thing was put together, so if you can start supplying me with the technical manuals and so forth, and most of all, you gotta get me straight on the factory floor.
Bu şeyin nasıl yapıldığıyla ilgili herşeyi öğrenmem gerekiyor, bu yüzden bana teknik belgeleri sağlamakla başlayabilirsin ve en önemlisi beni doğrudan fabrika sahasına sokabilirsin.
He says the Peaky Blinders do have the guns, brought from the factory down the road.
Silahlar, Peaky Blinderlarda diyordu. Aşağıdaki fabrikadan çalmışsınız.
But I checked, and the plant owner said that there wasn't any in the factory.
Gidip kontrol ettim, fabrika sahibinin dediğine göre fabrikada terebentin yokmuş.
There's a still inside the factory makes tram-line gin.
Fabrikada hala çalışanlar vardı.
It concerns the factory down the road, at the BSA.
Yolun aşağısındaki BSA'daki fabrikayla ilgili bir konu.
The police had just raided a rally at the factory.
Polis fabrikadaki bir toplantıya baskın yaptı.
Because the factory where they're making these,
Bunların yapıldığı fabrikalar yüzünden kendi çalışanları çatılardan atlıyor.
What about the factory?
Peki ya fabrika?
... I'll say.. This is the same stuff we saw at the factory.
Fabrikada gördüğümüz maddenin aynısı.
Well, you, along with the factory guys, have already signed off on the work as well as the buy.
Siz şirketteki elemanlarla beraber çoktan reklam ve satış anlaşması imzaladınız.
There were 50 of us from the factory in Stuttgart.
Stutgartt'daki fabrikada bizden 50 adam vardı.
Destroying the factory on the way out.
- Tabi yolumuzun üstündeki fabrikayı da yok ederek.
He's been a prisoner at the factory for months.
Aylardır fabrikada tutuklu olarak tutuluyor.
The bomb is scheduled for a test drop today before the Allies bomb the factory.
Müttefikler fabrikayı bombalamadan bugün yeni bir test atışı yapılacak.
What if it's in the factory when the B-17s get here?
B17'ler buraya geldiğinde hala fabrikada olursa nolacak?
Dirk, my father worked 40 years in the factory before he lost his arm.
Dirk, kolunu kaybetmeden önce babam 40 yıl boyunca fabrikada çalıştı.
I've been working at the factory and a thousand other things and now I'm looking after my son who...
Fabrikada ben çalışıyorum ve daha binlerce şey yapıyorum ve şimdi de çocuğuma bakıyorum.
It's a great day for the factory.
Bu fabrika için müthiş bir gün.
She works at the factory.
Fabrikada çalışıyor.
Desert Storm night at the Cheesecake Factory?
Cheesecake imalathanesinde askeriye gecesi mi var?
The system sent me to jail for 5 years for burning down a factory farm that was under construction.
Sistem beni inşa halindeki bir fabrika alanını yakmaktan beş yıllığına hapse gönderdi.
So I suppose I should, on that basis, point out that the university where I teach is not a proper university, but it's an ex-polytechnic, which is now a factory on the outskirts of Birmingham,
Sanırım şu an belirtmeliyim ki öğretmenlik yaptığım üniversite hiç de uygun bir üniversite değil. Ama yine de yüksek okuldu.
And that is how I made the manager cry at the Cheesecake Factory... by being a diva.
Ve Cheesecake Factory'deki müdürü işte böyle divalık yaparak ağlattım.
Get me the address to that paint factory ASAP.
Hemen bana o fabrikanın adresini ver.
We should go to the paint factory.
Boya fabrikasına gitmemiz lazım.
Let's go to the paint factory.
Boya fabrikasına gidelim.
For Arnold Hankin at the boot factory.
Arnold Hankin'in ayakkabı fabrikasında.
We have men in the BSA factory.
BSA fabrikasında adamlarımız var.
One of my Union comrades has a sister, works in the telegraph office at the BSA factory.
Sendikadaki dostlarımdan birinin kardeşi BSA fabrikasındaki telgrafhanede çalışıyor.
I've been talking to the wives of factory hands.
Fabrika işçilerinin eşleriyle konuşuyorum.
At the BSA factory or the Austin.
BSA fabrikasında veya Austin'de.
25 Lewis machine guns, 50 carbines, 10,000 rounds of ammunition - all in a crate bound for Libya, stolen from the BSA factory proofing bay.
25 Lewis makineli tüfek, 50 karabina tüfek, 10,000 atımlık mühimmat, hepsi de Libya'ya gönderilecek bir kasada. BSA fabrikasının kontrollü bölümünden çalındı.
Lee King is the darling of her factory.
Lee King imalathanenin sevgilisidir.
Yeah, reminds me of a certain manager at the Cheesecake Factory that you dated.
Bana eskiden çıktığın bir Cheesecake Factory müdürünü hatırlattı.
We're going to the old Cuthridge factory on frontage road. Call it in.
Haber ver.
Blueprints for the train factory are on the desk.
Tren fabrikasının ozalit baskıları masanın üstünde.
My... my father's old factory, in the Glades.
Babam... babamın eski fabrikası. Glades'te.
She was really looking forward to that tour of the oatmeal factory.
O yulaf ezmesi fabrikası turuna gitmeyi dört gözle bekliyordu.
You ever mistreat a horse again, I'll send you to the glue factory.
Eğer bir daha bir ata kötü muamele edersen seni tutkal fabrikasına yollarım.
factory 30
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the first time i saw you 26
the floor 53
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the first time i saw you 26
the floor 53
the final frontier 122
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the fool 54
the food 120
the front 31
the first 240
the father 151
the facts 28
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the fool 54
the food 120
the front 31
the first 240
the father 151
the facts 28
the front door was open 16
the first day 25
the fire 114
the fuck is this 18
the feds 64
the fuck 145
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31
the first day 25
the fire 114
the fuck is this 18
the feds 64
the fuck 145
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31