The front traduction Turc
27,140 traduction parallèle
Hmm. Some kind of ligature on the front of the guy's ankles...
Bileğinin önünde bağlanma izi gibi bir şey var.
Of course... at the front door and in the parking lot.
Tabii ki. Ön kapıda ve otoparkta.
No cameras in the front of the building, either.
Binanın ön tarafında kamera yok.
I need you and your son Clint and whomever else might be present to exit the front doors of the warehouse slowly with your hands in the air.
Siz, oğlunuz Clint ve yanınızda bulunan başka biri varsa hepiniz deponun ön kapısından yavaşça ve ellerinizi kaldırarak çıkın.
You got the front?
Ön sende mi?
- You see all the reporters at the front door?
- Ön kapıdaki gazetecileri gördün mü? - Evet, gördüm.
Why don't we just use the front door, Frank?
Neden ön kapıyı kullanmıyoruz, Frank?
The victim was shot from the front, but I noticed red droplets on the back of both his neck and his shirt.
Kurban önden vurulmuş, ama ensesinde ve gömleğinde kırmızı damlalar fark ettim.
We were covering the front and the back.
Ön ve arka tarafı tuttuk.
- 9-millimeter in the front seat.
- Ön koltukta 9mmlik var.
-... to the front. ... if you just tell me about the case.
Tabi olay hakkında bana bilgi verirseniz.
We were there, right up the front.
Oradaydık, en öndeydik.
Three unsolved murders in the last two years with interesting disposal characteristics... hung from a lamppost, tied to the front of a truck, two halves in a car, one in the front and one in the back.
Son iki yılda çözülememiş enteresan ortadan kaldırma cinayetleri sokak lambasına asılma, kamyonun önüne bağlanma, bir arabada ikiye bölünme biri önde diğeri arkada.
The front door was open.
Ön kapı açıkmış.
These look like purchase dates on the front.
Önlerindekiler satın alınma tarihleri gibi duruyor.
I want you to work for me here in the front office.
Seni burada ofiste çalıştırmak istiyorum.
- Shut the front door!
Haydi canım sen de!
- I found this at the front gate.
- Bunu ön kapıda buldum.
The front-left control arm broke loose, and the axle dropped right to the ground.
Ön sol kontrol kolu bozulmuş ve dingil de komple düşmüş.
Just make sure you lock the front door on your way out.
Çıkarken kapıyı kilitlediğinden emin ol.
It's not like we can just knock on the front door.
İçeriye Ön kapıyı çalıp giremeyiz ki.
No, the victims were found a long way from the front door.
Olamaz. Kurbanları sokak kapısından uzakta bulduk.
At least in Texas they stab you in the front.
En azından Texas'ta yüzünüze karşı yaparlar.
It was an opportunity for you guys to jump to the front of the line.
Öne geçmeniz için bir fırsattı.
The front door just blew open.
Ön kapı öylece açıktı.
And when we march back into Abuddin, you will march in the front with me.
Abuddin'e yürüdüğümüzde, sizler benim önümden gideceksiniz.
And you will not come to power through the front door of an election just to open the back door to that man.
Sırf o adama arka kapıyı açasın diye seçimle ön kapıdan iktidara gelmeyeceksin.
Holding my hair back... as I knelt, vomiting, in front of the crapper.
Saçlarımı arkada tutardı ben tuvaletin önünde diz çökmüş kusarken.
When we had no luck on the underage-sex front, we passed the case on to Narco, thought they might have a better chance getting Bo on a drug charge, and we moved on.
Yaşı tutmayan kız bulamayınca dosyayı narkotiğe devrettik. Belki onların Bo'yu uyuşturucudan içeri alma şansı olabilir diye düşündük. - Ve olayı kapattık.
Now, you want to activate all the taste buds front and back, top and the sides.
Ön, arka ve yanlardaki tüm tat alıcıları çalıştırmak istersin.
The car in front just stopped.
Önümüzdeki araba birden durdu.
And I know all too well the horrors that lie in front of you.
Önünde bekleyen dehşeti de çok iyi biliyorum.
There's one person who saw the car in front of Hall's apartment but never saw a driver.
Hall'ın dairesinin önünde biri arabayı görmüş, ama sürücüyü görememiş.
You got to get out in front of the run.
Koşunun önüne geçmelisin.
And that day at the party, he insulted her in front of everyone.
O gün partide herkesin önünde kadını rezil etti.
Come on, not the front door.
Ön kapıdan değil.
Some of you will end up defending several clients, while the lamer of you will never step foot in front of a judge.
Bazıları kendi davalarını takip ederken, ezik olanlarınız ise hiç bir zaman hakim karşısına bile çıkamayacak.
It says here that it's a front for the White Lotus Chinese Triad.
Burada yazdığına göre bu bir paravan şirket White Lotus Çin Triad'ı için.
- Yes. And yet... we have to deal with the case in front of us.
- Evet ama yine de biz önümüzdeki dava ile ilgilenmeliyiz.
- Criminals don't just use the front door.
Suçlular sadece ön kapıyı kullanmaz.
Now, I should get something out of the way, right up front.
Hemen şu kısmı aradan çıkaralım.
See, they like the warm air that comes out of this grate, but can't have a bunch of homeless out front when the customers start to show.
Bu ızgaradan gelen sıcak havadan hoşlanıyolar, ama müşteriler geldiğinde evimizin önünde birkaç evsize müsaade edemeyiz.
The Indians scalped my father in front of me.
Kızılderililer gözümün önünde babamın kafa derisini yüzdüler.
We have to show a united front, or they might pull the funding.
Birleşik bir cephe oluşturmalıyız yoksa para kaynağımızı kesecekler.
First class, front row, window, the side with the door.
Birinci sınıf, ön sıra, pencere yanı, kapı yanı.
I saw they kept the big gates out in front.
Ön taraftaki büyük kapıları atmadıklarını gördüm.
The fact that he dissed you in front of a bunch of stupid demons?
Seni birkaç aptal şeytan karşısında küçük düşürdüğü için mi?
The Escalade is registered to a shell corp that's a known front for El Oso.
Görüntüdeki jip paravan bir kuruluşa ait El Oso'ya ait olan bir kurum olduğu biliniyor.
He killed my daughter in front of my eyes, your friend, the man you embraced.
Kucakladığın adam, arkadaşın, gözümün önünde kızımı öldürdü.
You haul me in in front of the commission just as I begin my campaign, and I'm sure he'll be pleased.
Kampanyama başlar başlamaz beni komisyonun önüne atarsan bundan memnun olacağına eminim.
Wait until I testify in front of the Truth and Dignity Commission.
Hakikat ve Haysiyet Komisyonu önünde vereceğim ifadeye kadar bekleyelim.
the front door was open 16
the front door 17
front 182
front and back 38
front desk 35
front page 47
front row 50
front and center 56
front door 43
front door ajar 17
the front door 17
front 182
front and back 38
front desk 35
front page 47
front row 50
front and center 56
front door 43
front door ajar 17
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the first time i saw you 26
the floor 53
the final frontier 122
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the first time i saw you 26
the floor 53
the final frontier 122
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the fool 54
the food 120
the first 240
the father 151
the facts 28
the first day 25
the fire 114
the future 293
the french 76
the fool 54
the food 120
the first 240
the father 151
the facts 28
the first day 25
the fire 114
the fuck is this 18
the feds 64
the fuck 145
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31
the fireplace 19
the fish 60
the feds 64
the fuck 145
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31
the fireplace 19
the fish 60