The fool traduction Turc
3,548 traduction parallèle
I pity the fool who tries to hire a call girl in Manhattan this weekend.
Bu hafta sonu Manhattan'da bir telekız kiralamaya çalışan aptala acıyorum.
I just didn't think I'd end up the fool.
Aptal durumuna düşeceğimi de düşünmemiştim.
Don't act the fool. I've told you everything.
Aptal olma sana herşeyi anlattım
He's a fool! - And you're the fools who follow him!
Ve sizler de onu takip eden ahmaklarsınız.
And come election time, you'll be called the fool who did it.
Seçim zamanı gelince de, yapan aptal sen oluyorsun.
The fool's scrubbing!
Aptal bak, ovalanıyor!
I've gone from the golfer who cracks under pressure to the fool who holes an 11 down the stretch.
Baskı altında oynayamayan golfçüden oyunun sonunda patlatan salağa dönüştüm.
You accept an invitation to a party at the home of my sworn enemy, he tells everyone we're going to be there, and when we don't show, he looks the fool.
Can düşmanımın evindeki bir parti davetini kabul ettin böylece herkese orada olacağımızı söyleyecek ama biz gitmeyince salak gibi görünecek.
{ fad ( 500,1000 ) } Who's the more foolish, the fool or the fool who follows him?
Kim daha aptaldır? Aptal mı, yoksa onu izleyen aptal mı?
"The fool goes aRer what he cannot have?"
Nasıl... cesaret... ederim?
I'm the fool to listen to you.
Seni dinleyende kabahat zaten.
I'm the fool please.
Aptal olan benim.
Walked out making a good impression, and making me look like a fool. Couldn't you stop me when I was chugging the shot?
onları etkilemişsin beni de aptal durumuna düşürmüşsün son bardağı içerken beni durduramazmıydın?
I just spoke to the police, and they think it was an accident. But you can't fool me.
Polisle yeni konuştum, bir kaza olduğunu düşünüyorlar.
No, that's just how good The Stig is, not the car, you fool.
İyi olmayan Stig Araba değil. Aptal!
Every year I got to sit through these dog and pony shows to convince me to use the redevelopment money for whatever fool thing they thought of.
Her sene oturup, bu köpek ve midilli şovlarını ve beni belediye parasını kullanmam için ikna etmeye çalışmalarını izliyorum. Artık hangi aptal şey için kullanacaklarsa.
If you think the rest of the elders aren't paying attention to this town right now, you're a fool.
Eğer diğer yaşlıların, Bu şehri göz altına almadığını Düşünüyorsan salaksın.
Now, you get a case of the Anne Sextons, something's gonna come up behind you and rip your fool head off.
Anne Sextons, olayını alıp sonra arkanızdan gelen biri tarafından kafanız koparılabilir.
If you took the same guy, telling the same story, put him on the street corner with a shopping cart, he'd be a babbling old fool.
Aynı adamı alıp market arabasıyla sokağın tekine koysan, aynı şeyleri anlatsa insanlar manyak der geçer.
You were with us the whole time, fool!
Bunca zamandır bizimlesin, aptal!
I'm gonna take this fool to see "The Lion King."
Bu salağı "Aslan Kral" a götüreceğim.
You should see the contract that Bruno uses to fool these parents.
Bruno'nun aileleri kandırmak için kullandığı sözleşmeyi görmelisin.
Designed to fool the abnormals into attacking the wrong site.
anormaller yanlış yere saldırması için tasarlanmış bir şaşırtmaca.
By introducing a gas of a different density straight into the air-filtration system, we can fool the alarm system long enough to open the case without introducing impurities.
Havalandırma sistemi içerisine, özkütlesi tamamen farklı olan bir gaz salacağız. Böylece, kasaya ulaşıp, onu açarken alarm sistemini yeterli bir süre bununla oyalayabileceğiz.
What the...? What's your problem, fool?
Bu da n - Senin derdin ne, gerzek?
We had our disagreements, and the old fool decided to take things into his own hands.
anlaşmazlıklarımız vardı 390 00 : 26 : 18,215 - - 00 : 26 : 19,315 ve yaşlı aptal birşeyleri kendi elinde tutmaya karar verdi.
Dude, I took the keys right off that fool's desk.
Dostum, gittim salağın masasından aldım anahtarları.
Kasey would've never had the guts to, uh, fool around on you, but David Hollister- - that was an act of full-on revolution.
Kasey'nin seni kandıracak cesareti yoktu, ama David Hollister... değişimin öncüsü oldu.
Well, don't let the smile fool you.
Gulumsemesinin seni kandirmasina izin verme
and now the universe is doomed... but you can't fool me. moving from past to future.
Zaman geçmişten geleceğe doğru ilerleyen tek bir çizgi değildir.
Don't be a fool and clear the way.
Aptallaşmayın, yolu açın.
I asked her out again'cause I knew that, no matter how much of a fool I made out of myself, in the end, it'd be worth it.
Ona tekrar çıkma teklifi ettim çünkü kendimi ne kadar aptal durumuna düşürürsem düşüreyim sonunda her şeye değecekti.
Don't let the name fool you. Baby girl, you're on speaker.
Hoparlördesin bebeğim.
The old fool's leaving. ( LAUGHS )
Yaşlı budala gidiyor!
Did you think you can fool me with the heart of a stag?
Beni bir geyiğin kalbiyle kandırabileceğini mi sanıyorsun?
The only bad idea was you thinking that Tap-Man would fool anyone.
Kötü tek fikir varsa o da, Tap-Man'in herkesi şaşkına çevireceğini düşünmen.
I thought I could count on you boys, but nope, you have to go fool me with the sex dummy in the swivel chair routine.
Söylediğim şey size güvendim beyler, ama yok, Dönen bir sandalyede olan seks kuklası gibi illa beni aptal yerine düşürmeniz lazımdı.
He's wrong. The people won't find you weak or a fool. They will find you merciful, understanding.
Halk seni zayıf ya da aptal bulmayacak seni merhametli, anlayışlı bulacak.
That's because you were the biggest fool of them all, Dogma.
Çünkü içlerindeki en ahmak olan sendin Dogma.
Ring the bell, fool.
Zili çalsana, gerzek.
All right, I think this dude is the perfect guy to And 1 with us, fool.
Tamamdır adamım. Bence bu eleman tam N1'lik ahbap!
Once all the signs, you know? That, you can make mistakes, it doesn't matter, you can be a fool, it doesn't matter.
Hata veya aptallık yapabilirsiniz, önemli değil demek lazım.
You're the spy, fool!
Casus sensin, aptal!
So it's easy to fool people but you can't fool the gods
İnsanları kandırmak kolaydır Fakat Tanrıları kandıramazsın
That's not the first time I've called you a fool.
Bu sana ilk söyleyişim değil.
That "fool" was different from all the ones you've said before.
Ama bu "aptal" öncekilerden farklıydı.
Even with the door shut, you can see everything and hear everything, you fool.
Kapı kapalı olsa da, seni görebiliyorum ve seni duyuyorum, aptal.
Nigar, take my grandson from the hands of this fool.
Nigar! Al torunumu, bu akılsızın elinden!
And the same thing'll happen to the next fool.
Aynı şey sonraki aptalın da başına gelecek.
Not that way, you fool, the other way!
O tarafa değil gerzek, öbür tarafa!
Ha-ha! - Please, keep that fool off the main frequency.
- Lütfen şu salağı ana frekanstan uzak tutun.
the fools 18
fool 716
foolish 71
fools 125
fool me once 40
fool me twice 24
foolish girl 18
fooled you 23
the floor is yours 27
the flash 89
fool 716
foolish 71
fools 125
fool me once 40
fool me twice 24
foolish girl 18
fooled you 23
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first time i saw you 26
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the floor 53
the final frontier 122
the first time we met 43
the future 293
the forest 35
the first time i saw you 26
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the floor 53
the final frontier 122
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the first 240
the front 31
the food 120
the father 151
the front door was open 16
the first day 25
the fuck is this 18
the fire 114
the facts 28
the first 240
the front 31
the food 120
the father 151
the front door was open 16
the first day 25
the fuck is this 18
the fire 114
the facts 28