The things traduction Turc
47,719 traduction parallèle
I don't know, Ben. Like, maybe you get to say the things you meant to say
Belki de söylemek istediklerini, onlara yanındayken söylemen gerekir.
I'd walk the Charles with her and... teach her the things a woman can do in this world.
Ana caddede beraber yürüyecek, bu dünyada bir kadının bilmesi gerekenleri ona öğretecektim.
This is one of the things that terrifies them the most about us :
Bizimle ilgili onları en çok dehşete düşüren şey de bu.
Do you think she has done all the things that she's been accused of?
Sizce suçlandığı şeyleri gerçekten yapmış olabilir mi?
Just the things that matter.
Sadece önemli olan şeyleri.
What's hard for Will is that all the things that were broken between them... they can't ever be fixed.
Will için zor olan, ikisinin ilişkisinin hiçbir zaman düzeltilemeyecek olması.
Nothing good ever happens when people care more about our differences... than the things we share in common.
İnsanlar ortak noktalarımız yerine farklılıklarımıza odaklandığında her zaman kötü şeyler olur.
The things they come up with when they don't have magic.
Büyü yapmadan da bazı şeyler çözülebiliyor.
If he knew all the things that we were trying to do without him, he'd, he'd kill us.
Eğer onsuz yapmaya çalıştığımız şeyleri bilseydi bizi öldürürdü.
It makes you do the things you never thought you would do.
Asla yapmam dediğiniz şeyleri yaptırır.
When you look at chronic disease risk, all the things that we walk around worrying about.
MICHELLE MCMACKEN, TIP DOKTORU YARDIMCI DOÇENT, NYU Kronik rahatsızlık riskine baktığınızda etrafta gördüğümüz her şey endişe vericidir.
And what determines whether it manifests or not may be those epigenetic variables, the things that you can control.
Hastalığın ortaya çıkıp çıkmamasını belirleyen epigenetik değişkenler, kontrol edebileceğimiz şeyler olabilir.
If any of those things don't happen, Eric, I will sell the list to Bin-Khalid's people.
Eric, öyle olmazsa listeyi Bin Halid'in adamlarına satarım.
Look, I'm not happy about the way things ended.
Bak olayların bu şekilde bitmesinden mutlu değilim.
What you're doing is not the way to change things.
Yapacağın şeyler hiçbir şey değiştirmeyecek.
Things happened the way they had to happen.
Olması gerekiyordu ve oldu.
We do these terrible things and tell ourselves it's for the greater good, but...
Bu berbat şeyleri yapıyoruz ve kendimize iyi bir şeye hizmet ettiğini söylüyoruz ama...
But if the terrorists get their hands on a former CTU director, there are things that...
Ancak teröristler el ele verirlerse Eski bir CTU direktöründe...
In this story, not only is there no happy ending, there is no happy beginning, and very few happy things in the middle.
Bu öyküde mutlu bir son ya da mutlu bir başlangıç yok, arada da çok mutluluk var, diyemem.
That is because not very many happy things happened in the lives of the Baudelaires.
Çünkü Baudelairelar, hayatları boyunca pek gün yüzü göremediler.
And as the Baudelaires would discover, there are some things that even a long night of introspection cannot change.
Ve Baudelaireların da göreceği gibi, gece boyunca kendi içinde muhakeme yapmanın dahi değiştiremeyeceği bazı şeyler vardır.
I said no to Marion Guthrie's plan... despite having no alternative and at the risk of losing the entire endeavor because I refuse to situate a man in a position where he might interfere one day with my ability to repair things with you.
Marion Guthrie'nin planına olmaz dedim. Hiçbir alternatifim olmadığı halde. Her şeyi kaybetme ihtimalim olduğu halde.
I am so sorry for working so hard to protect the wrong things.
Yanlış şeyleri korumak için sarf ettiğim tüm çabadan ötürü senden özür dilerim.
As a government insider, tell me, since the British left, the structure of power, the distribution of wealth, these things remain almost identical.
Hükûmetten birinin fikrini merak ediyorum. İngilizler gitti gideli, iktidarın yapısı, gelirin dağılımı hiç değişmedi.
When I'm with you... all the rules... and the logic of everyday life... things that were so important to me... all go away.
Seninleyken tüm kurallar günlük hayatın tüm mantığı benim için önemli olan her şey kayboluyor.
It's one of the few things Kenya does really well.
Kenya'nın iyi yaptığı birkaç şeyden biri.
At first, I was absolutely certain that not telling Rajan about the... things, you know, going on in my head, including the fact that I'm a different species of human being altogether, were things better kept to myself.
Önceleri Rajan'a hiçbir şey anlatmamaya kararlıydım. Biliyorsun işte, kafamdakileri ki buna başka bir insan türü oluşum da dâhil, bunları kendime saklayacaktım.
But when things get a little choppy, does he steer into the skid or does he retreat to look at alternatives?
Ama işler biraz tutarsız bir hâl aldığında, başının dikine mi gider yoksa alternatif çözümler aramak için geri mi çekilir?
See, I order two at a time at these things because the waiters disappear like Houdini after the entrées.
Buraya gelince normalde ben iki tane içki sipariş ederim, çünkü burası dolup taştığında garsonlar bir Houdini gibi kaybolur.
The kind of things that I bounce off you and it all makes sense.
Bunları seninle konuşmak ve kafamdakileri netleştirmek istiyorum.
Well, some things are bigger than the two of us, Will.
Bazı şeyler ikimizi aşıyor Will.
I've a few things to do of my own. I'll see you back at the nick.
Kendi kendime yapacağım bir kaç şey var.
Hundreds of the bloody things.
Onları alsak iyi olur.
In the event of a major catastrophe, a nuclear war, terrorism, natural disaster, those things, we all get sequestered.
Herhangi bir büyük felaket, nükleer savaş terörizm, doğal afet ya da bu tarz durumlar için. Hepimizin tecrit edilmesi için.
Things are gonna go from nuts to insane around here in the dark.
Hava kararınca herkes iyice manyağa dönecek.
Pilgrim wasn't just seeing things in the Mars soil.
Pilgrim sadece Mars'tan toprak numunesi toplamakla kalmadı.
First things first. We need to make a plan to deal with the beast.
Canavar'la nasıl başa çıkacağımızı düşünmeliyiz.
But normally he sketches funny things that happen at the station.
Ama normalde merkezdeki komik şeyleri çiziyor.
That he likes to draw comic strips of funny things that happen in the station.
Merkezde olan komik şeylerin karikatürünü çiziyormuş.
He's helped me out with things around the house.
Ev konusunda yardımcı oldu.
And in the future, would you mind not yelling out stupid things like, "Let him pass!"
Ve bundan sonra "Geçmesine izin ver!" gibi aptalca şeyler söylemezsen sevinirim.
Hey, I just wanna say, I'm... I'm sorry that things, sort of, ended negatively... - between the two of us,'cause, you know, I...
Şunu söylemek istiyorum ki, aramızda yaşananlar kötü sonuçlandığı için üzgünüm çünkü sana saygı duyuyorum ve iyi biri olduğunu düşünüyorum.
Otherwise, things that make this really very tricky to prove, not going to the police, not telling your husband, no forensic evidence, they could become... overwhelming.
Öteki türlü bunu kanıtlamak zorlaşabilir - polise gitmemek, eşinize söylememek, adli kanıt olmaması - bunlar... işi zorlaştırabilir.
You're lovely and your house is lovely, and you give lovely dinner parties, and everything in your world is lovely, so you don't really have the imagination to see what it's like when bad things happen, just randomly, great torrents of shit descending on ordinary people.
Sevimli birisin evin de güzel, çok güzel yemek partileri veriyorsun, dünyandaki her şey çok güzel öyle ki, kötü şeylerin rasgele biçimde sıradan insanların üzerine yağmur gibi inebileceğini hayal edemiyorsun.
So you're looking for who's to blame cos that's less scary than facing up to the fact that awful things can happen, even to someone as lovely as you, really awful things.
Dolayısıyla suçlayacak birini arıyorsun çünkü öylesi, senin gibi güzel insanların başına bile çok, ama çok kötü şeyler geleceği fikrinden daha cazip duruyor.
I mean, do we really believe there's going to be a "let's talk things out with the zombies" phase once the human population learns we exist?
Yani gerçekten insanlar varlığımızı öğrendiğinde "Hadi zombilerle konuşalım." evresinin olacağına inanıyor muyuz?
Listen, a few things have been said over the past couple of days that led me to believe that we were...
Dinle, son birkaç gündür söylenen şeyler ikimizin şey olduğuna beni yönlendirdi.
Your drawing, the way you see things...
Çizimlerin, olayları algılayış şeklin...
It is in the small things that we see it.
" Görürüz onu, küçük şeylerin içinde
I wondered if things would've been different had they known the link between diet and this terrible disease.
Eğer onlar beslenme ile bu illet hastalığın arasındaki bağı bilseydi her şey daha farklı olur muydu diye merak ettim.
[Ewall] Dioxins being the most toxic, man-made chemicals known to science cause all sorts of things.
Bilinen en zehirli insan yapımı kimyasallar olan dioksinler birçok hastalığa yol açıyorlar.
things 422
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33
things are different 35
things like this 16
things are good 60
things are different now 78
things would be different 16
things got out of hand 38
things are going well 18
things are great 27
things are changing 33
things are different 35
things like this 16
things are good 60
things are different now 78
things would be different 16
things got out of hand 38
things are bad 21
things changed 35
things like that 163
things are fine 21
things are going to change 16
things are 35
things that 17
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
things changed 35
things like that 163
things are fine 21
things are going to change 16
things are 35
things that 17
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the twins 60
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the toilet 49
the time masters 23
the table 26
the two of us 218
the truth will come out 23
the third 84
the tv 53
the trees 59
the term 42
the toilet 49
the time masters 23
the table 26
the two of us 218
the truth will come out 23
the third 84
the tv 53
the trees 59
the time is 69
the thing is 2099
the teacher 58
the trouble is 136
the trunk 21
the two 72
the three of us 225
the two of you 150
the thing is 2099
the teacher 58
the trouble is 136
the trunk 21
the two 72
the three of us 225
the two of you 150