The trial traduction Turc
6,449 traduction parallèle
Whoever's using Emma to fix the trial isn't playing around.
Emma'yı kullanarak duruşmaya hile karıştıranların şakası yok.
I know someone's using you to fix the trial, and I know that you've only gone along with it to protect others.
Birisi seni kullanarak davaya hile karıştırmaya çalışıyor. Ve sen de sadece diğerlerini korumak için bunu yapıyorsun.
Three days before the trial, someone at Infinince used money from a corporate slush fund to rent an empty floor across from the courthouse.
Duruşmadan 3 gün önce Infinince'tan birisi kurumsal rüşvet fonundan para kullanarak mahkeme binasının karşısından bir daire kiralamış.
There was a brown envelope. Full of newspaper clippings about the trial.
- Duruşmayla ilgili gazete küpürleriyle dolu bir zarf.
It's been three weeks since the trial court pronounced the death sentence.
Mahkeme idam cezası kararı vereli üç hafta oldu.
Clerk, please take note to update Mr. Jourd'hui on the trial by text message.
Katip lütfen not alsın, Bay Jourd'hui gelişmelerden mesaj gönderilerek haberdar edilecek.
The trial will now resume.
Duruşma şimdi başlayacak.
" During the trial, I've decided not to speak.
Duruşma boyunca konuşmayacağım.
The trial hasn't started yet.
Duruşma daha başlamadı.
When the trial resumes, I'll ask you to stand up and replace her.
Duruşma başladığında, ayağa kalkmanızı ve onun yerine geçmenizi isteyeceğim.
- To spare her the trial.
- Duruşmaya çıkmasın diye.
First, the trial isn't over.
Birincisi duruşma bitmedi.
Accomplish your mission, old chap, and I'll accomplish mine until the trial is over.
Duruşma bitene kadar sen görevini yap moruk ben de benimkini.
She came to the trial.
Duruşmaya geldi.
You didn't film the trial! - No way.
Duruşmayı kaydedemezsin!
That could annul the trial.
- Delirmedim. Bu duruşmanın iptaline neden olabilir.
I want you there for the trial.
Duruşma için gelmeni istiyorum.
Then have the trial.
O vakit yargıla.
- Then have the trial.
Öyleyse duruşma olsun.
Well, I can't comment on it- - the trial's still going on.
Buna yorum yapamam, dava hâlâ devam ediyor.
This is about the trial, this is about Strauss.
Bu duruşmayla ilgili. Bu Strauss'la ilgili.
The trial's starting!
- Dava başlamak üzere!
Give it up, Kimmy. The trial doesn't matter anymore.
Bırak artık be Kimmy, davanın önemi yok artık.
Well, the trial will be a terrible distraction, but we'll come through it stronger than ever, and I do want to apologize to you for what I said before.
Mahkeme bir hayli vaktimizi alacak. Ama sonrasında hiç olmadığımız kadar güçlü döneceğiz. Ayrıca geçen sefer söylediklerim için de özür dilerim.
It's just... until the trial's over, till this order goes away.
Sadece dava bitine, mahkeme kararı kalkana kadar.
The trial is in two weeks.
Dava iki hafta içinde.
The trial of Dustin Maker is turning into a circus.
Dustin Maker'ın ön duruşması karmaşaya sebep oldu.
I looked over the trial transcripts.
Mahkeme kayıtlarına baktım.
The trial starts in three days, and we just found out that the lead plaintiff, a tribal elder named Raya, arrived in Boston yesterday.
Mahkeme üç gün sonra başlıyor, ve şikâyetçilerin temsilcisi... kabilenin yaşlılarından Raya dün Boston'a gelmiş.
I was going to tell my father about my relationship with Ten Mohs... after the trial.
Duruşmadan sonra Ten Mohs'la ilişkimi... babama anlatacaktım.
I think the trial's his best hope.
Bence test en iyi umut.
Did you really think you could fix the Chad Bryson trial without calling me for help?
- Chad Bryson davasını ben olmadan çözebileceğini mi sandın?
Mm-mm. So unless there's some prosecutorial misconduct going on, nine times out of ten, the person who wants to fix this trial is the person on trial.
Savcının görevi kötüye kullanma durumu yoksa yüzde 90 oranında duruşmaya hile karıştırmak isteyen kişi duruşmadaki kişidir.
The night's still young. Thought I might hit up some contacts, see if I can find out who Chad hired to fix this trial.
Bağlantılarımla irtibata geçip belki Chad'in davaya hile karıştırmak için kimi tuttuğunu öğrenebilirim.
I put Bassam on trial, asked for the death sentence and I will do this, too, in my own time.
- Bassam'ı mahkemeye çıkarttım. İdam cezası istedim. Yapacağım dediğim her şeyi yaptım.
Or you'll be jumping up and down during the entire trial.
Yoksa duruşma boyunca sağa sola zıplar durursun.
Now, get back to your craven master Sixtus before we put you on trial for abetting the killer of the Mother of Florence.
Şimdi, ödlek efendin Sixtus'un yanına geri dön! Seni Floransa'nın Annesi'nin katiline yataklık etmekten duruşmaya çıkarmamızdan önce.
It turns out that a Manitech employee infiltrated the FBI server two days before Strauss'trial, the same day that Strauss'legal team received the Clark e-mail.
- Evet, ve bir Manitech elemanı Strauss'un mahkemesinden iki gün önce FBI sistemine sızmış aynı gün, Strauss'un avukatları Clark'ın e mailini buldu.
The prosecution just needs to show enough evidence for trial, so they'll keep the questions for you short and sweet.
Savcılığın sadece duruşma için yeterli kanıta ihtiyacı var... -... yani senin için soruları kısa ve tatlı tutacaklar.
We're not going through the time and expense of taking him to trial just to see him walk out the door in the end.
Sırf kapıdan çıkıp gittiğini görmek için dava açarak vakit ve para ziyan etmeyeceğiz.
But you go to trial? 25 for vehicular homicide if they can convince the jury you had motive.
Ama duruşmaya gidersen jüriyi seni suça iten bir sebep bulunduğuna ikna etmeleri halinde,... araçla adam öldürmeden 25 yıl.
Agent Hardy wants to go over the protocols for the Strauss trial.
Ajan Hardy, Strauss'un duruşması için tutanakların üstünden geçmek istiyor.
Kimmy, tell me, where were you at the beginning of this trial?
- Kimmy, söylesene bu davanın başında neredeydin?
The bad news is that, unless the grand jury surprises us, there will be a trial somewhere.
Kötü haber, büyük jüri bizi şaşırtmazsa, bir yerde duruşma olacak.
"Do not think it strange " concerning the fiery trial which is to try you, " as though a strange thing happened to you.
"Sınamanız için size giydirilen ateşten gömleği, size garip bir şey oluyormuş gibi yadırgamayın."
You want to put me on trial, do it when the war is over.
Beni yargılamak mı istiyorsun, savaş bittiğinde yap.
Putting humans on trial in the middle of this war, that's not an accomplishment.
İnsanları savaşın ortasında yargılamak,... bu başarı değil.
Even if we lose a trial and you're sentenced to death, you're gonna spend the next 20 years waiting out appeals on death row.
Duruşmayı kaybetsek ve idam cezasına çarptırılsan bile biz temyizle uğraşırken, sen önümüzdeki 20 yılı idam edilmeyi bekleyerek geçirirsin.
Because if that is the case, he's not competent to stand trial, either.
Eğer dediğim gibiyse, zaten duruşma için de yeterli değil.
Uh, I just sat in on the Maker trial for the last hour.
Bir saattir Maker duruşmasındaydım.
And in the meantime, I'm looking into a new trial drug.
Ve bu süreçte, yeni test ilaçları da arıyorum.
trial 105
trials 17
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the time is now 61
the truth 1031
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
trials 17
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the time is now 61
the truth 1031
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the toilet 49
the time masters 23
the table 26
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the toilet 49
the time masters 23
the table 26
the two of us 218
the truth will come out 23
the tv 53
the third 84
the time is 69
the teacher 58
the trees 59
the thing is 2099
the trouble is 136
the trunk 21
the truth will come out 23
the tv 53
the third 84
the time is 69
the teacher 58
the trees 59
the thing is 2099
the trouble is 136
the trunk 21