Their son traduction Turc
3,606 traduction parallèle
Family members say their son was on a backpacking trip son was on a backpacking trip across Europe.
Aile üyeleri oğullarının sırt çantasıyla seyehat ettiğini oğulları sırt çantasıyla Avrupa'yı dolaşıyordu.
On my right, Mr. Datak Tarr, his wife Stahma, and their son Alak.
Sağ tarafımda Bay Datak Tarr eşi Stahma ve oğulları Alak.
They talk about the past, about the death of their son, Willie, three years before, about the future, traveling abroad, and Lincoln's plan to return to his law practice.
Geçmişten konuşurlar. Üç sene önce vefat eden oğulları Willie'den gelecekten, yurt dışına seyahat etmekten ve Lincoln'ün avukatlığa geri dönme planlarından.
Their son is a special needs case.
Oğullarının özel bir çantaya ihtiyacı vardı.
Their son.
Oğulları.
The Nonomiyas seemed very happy with their son.
Nonomiyalar oğullarıyla çok mutlu görünüyorlardı.
Their son, Preetam Singh...
Oğulları, Preetam Singh...
My instinct tells me the Latimers did not kill their son.
İçgüdülerim, Latimerların kendi oğullarını öldürmediğini söylüyor bana.
Would start cleaning toilets so their son could have
Oğlu en iyi eğitimi alsın diye tuvalet temizlemez yani.
They beat up their son because he was gay.
çalışırmış gibi, yüksek sesle İncil'den dizeler okuyorlardı.
You know, they couldn't undo what their son did, so...
Oğullarının yaptıklarını geri alamazlar. Bu yüzden...
They go to Hankins to look at the lists and when they see that their son or father isn't dead, they buy their daily bread at Hankins.
Hankin'in dükkanına gidip listeye bakıyorlar ve oğlanları ya da babalarının ölmediğini gördüklerinde ekmeklerini oradan alıyorlar.
It's not what any decent person wish for their son, is it?
Hiçbir uygar insan, oğlunun o duruma düşmesini istemez.
I'm sure Mom and Pop will be real proud to have a couple of German Shepherds tearing up their son's bedroom.
Eminim anne ve baban evlatlarının odasına salyalarını akıtan bir çift alman kurduna sahip olmaktan oldukça gurur duyarlar.
Ms. Powell's chronic unemployment was a factor in the judge's decision to award full custody of their son to Eric Chase.
Bayan Powell'ın müzminleşmiş işsizliği Eric Chase'in oğlunun bütün velayetini almasında hakimin kararında bir faktör olmuş.
I just thought when they heard what it could do for their son, they would choose the surgery.
Sadece onların oğulları için neler yapabileceğini duyunca, ameliyatı tercih edeceğimi düşündüm.
It's their last performance.
Son gösterimleri.
Colonel, once my daughter Seema and your son Major Pratap's date goes well then, we'll fix their marriage date as well.
Albay, kızım Seema ile oğlunuz Binbaşı Pratap'ın buluşması iyi geçerse evlilik tarihini kararlaştırırız.
I ask their blessings for my son.
Oğlum için şükranlarını rica ediyorum.
Their eldest son went back to fight for Mussolini.
En büyük oğulları, savaşta Mussolini'yi desteklemek için savaşa katıldı.
In the past three months two women in their late 20s were killed.
Son üç aydır, yirmili yaşların sonundaki iki kadın öldürüldü.
But when they have their lunch break in 30 minutes... and your son opens his lunch box... instead of mince meat, he will get a bomb.
Ama onlar için 30 dakika sonra öğle yemeği molası olacak... ve oğlun öğle yemeği kutusunu açtığında et kıyma yerine, bomba olacak.
Threatening military action to get the North Koreans to stand down from the border and stop their missile tests.
Kuzey Korelileri sınırdan geri çekecek ve füze denemelerine son vermelerini sağlayacak bir askeri harekat tehdidi.
'Police have appealed to anyone involved in an intimate relationship'with her in the last two months to come forward'to help the police with their enquiries.
Polis, son iki ay içerisinde onunla yakın bir ilişkisi olan herkese polise soruşturmalarında yardım etme çağrısında bulundu.
We're gonna hang out with them here in Barcelona before joining them in Paris for their final show.
Paris'teki son gösterilerinden önce, Barselona'da beraber takılıyoruz.
Recently, we reached an agreement with the Poles in the event of their being invaded.
Son zamanlarda, Polonyalılar'la işgal edilme ihtimaline karşı anlaştık.
Serial killers on death row get lobster for their final meal.
Seri katiller bile son yemeklerinde ıstakoz falan yiyor.
I listened to what the teenagers had on their minds and - told them to think about their actions carefully.
Görevim boyunca akıllarında olanlarla iligili gençleri dinledim ve onlara eylemlerinde son derece dikkatli olmalarını söyledim.
But it always ends the same way. With their blood on my hands.
Ama her zaman aynı şekilde, ellerimde onların kanıyla son buluyor.
Their only son was killed in Afghanistan two years ago.
Tek oğulları iki yıl önce Afganistan'da öldürülmüş.
Let's put them out of their misery.
Acılarına son verelim.
Scattered reports via the ham radio : at least 7 individuals in Oakland have been shot by private security companies operating under orders from their corporate overlords.
Dağıtılan raporlara göre son olarak Oakland'da 7 kişi birleşik derebeylerinden emir alan özel güvenlik şirketleri tarafından vuruldu.
Hartmann. Their last interview
Hartmann'ın son sorgu kaydı.
When did the comrades at the embassy last had their self-criticism?
Büyükelçilikteki yoldaşlar en son ne zaman öz eleştiri yaptı?
Their last condition was for us to hand over the account and Pyo Jong-seong to them.
Son şartları hesabı ve Pyo Jong-seong'u onlara iade etmemizdi.
But on either side of their son,
NORMAN G. 4 EKİM 1947 bir mezar satın almışlardı.
Damn thing, you know, a person just don't know from one day to the next which one's gonna be their last.
Lanet şey, insan yaşarken bilemiyor, bugün mü yoksa yarın mı, son günü olacağını.
The one who touches the Staff of Righteousness shall take up the noble cause, accept the sacred mantle of Ruler of Forest Nymphs and Wood Sprites, and fight for truth and justice throughout the land to the end of their natural days.
Doğruluk Asası'na dokunan kişi Orman Perilerinin ve Odun Cinlerinin verdiği asil görevi devralacak ve doğruluk ve adalaet için dünyanın ve doğanın son gününe kadar savaşacak.
On a high plateau, above the Dead Sea, King Herod the Great built Masada, a mountain fortress where Jewish rebels made their last stand against the Roman army.
Büyük Herod, Roma askerlerine karşı Ölü Deniz'in üstündeki yüksek bir platoda Yahudi isyancıların son savunmalarını yaptığı bir dağ kalesi olan Massada'yı inşa etti.
In the final days of Ramadan, Muslims believe the sky opens up and all their prayers are answered.
Ramazan'ın son günlerinde Müslümanlar gökyüzünün kapılarının açıldığına ve dualarının kabul bulduğuna inanırlar.
It was worth it to kill those girls, to hold them in my hands while they died, felt their last breath.
Buna değerdi. O kızları öldürmeye son nefeslerini verirken onlara dokunmaya değerdi.
And their C.E.O. recently did six months in prison with Nick Russo.
Ve yöneticileri son zamanlarda altı aylığına Nick Russo ile hapiste yatmış.
So to put the last nail in the coffin and ensure my victory, I decided to lure them to an off-road trail guaranteed to wreck their cars.
Bu yüzden tabuta son çiviyi çakmak ve zaferimi ilan etmek için onları patika yola çekip arabalarını kesin hurdaya çevirmeye karar verdim.
We've messed with the last 20 minutes of their life, and now he's up there saying things that you never said before.
Hayatlarının son 20 dakikasına bulaştık ve şu an bir öncekinde söylemediğin lafları söylüyor.
And yet news of calamity does not end with their deaths.
Lakin felaket haberleri ölümleriyle son bulmuyor.
Speaking of things that are past their freshness date, didn't you graduate...
Son kullanma tarihi geçenlerden bahsederken...
This is their last night together.
Birlikte son geceleri bu.
The look on their faces, which is funny really because the last thing it is is a bloody surprise!
Yüzündeki ifade gerçekten komik çünkü yaşadığı son şey kahrolası bir sürpriz!
Their last project together landed them here in our lovely hillbilly spa and resort.
Son işleri yüzünden buraya tatlı ve cana yakın spa merkezimize düştüler.
Every one of these graves tells us a story, not just of some brave Tommy, but of a brother, a father, a son who died doing what they saw was their duty - their service to the nation.
Tüm bu mezarlar hikaye gibi anlatıyordu Tommy'den cesuru değil, ama kardeşi babası oğlu gibi.. görevi sırasında öldü ve onlar bunun için anıldı
When I was about your age, the arks were going through their final preparations.
Ben senin yaşlarındayken gemiler son hazırlıklarını yapıyorlardı.
sonja 218
sonny 859
son goku 24
songbird 16
sondra 73
son of a gun 53
soneji 16
son of a bitch 2723
sondre 22
sonny boy 69
sonny 859
son goku 24
songbird 16
sondra 73
son of a gun 53
soneji 16
son of a bitch 2723
sondre 22
sonny boy 69
sons of bitches 98
son of a whore 16
songwriter 38
son of bitch 30
song ends 39
son and holy spirit 25
son of a 404
son of 20
sonny jim 18
son thing 17
son of a whore 16
songwriter 38
son of bitch 30
song ends 39
son and holy spirit 25
son of a 404
son of 20
sonny jim 18
son thing 17